Hakan Güney
Psikoloji mezunu bir felsefe yazarı olarak, hayatını felsefenin derinliklerine inmeye, onu anlamaya ve insanlara anlatmaya adayan bir düşünürüm. Felsefe, yalnızca bir akademik disiplin değil; insanlık tarihinin köklerine uzanan, bireyin varoluşuna dokunan en güçlü yolculuktur. Bu yolculukta, psikoloji biliminin insan zihnine dair sunduğu katmanlı anlayışı, felsefenin zamansız sorularıyla buluşturmayı amaçladım. Ömrümü; "Ben kimim?", "Gerçeklik nedir?", "İnsan neye inanır ve neden?" gibi soruların peşinde koşarak, insan varoluşunun anlamını derinlemesine sorgulamaya adadım. Kalemim, hayatın karmaşık düğümlerini çözmek için bir araç; yazılarım, düşüncenin özgürleştiği ve insan ruhunun sınırlarının zorlandığı birer köprüdür. Yakın zamanda okuyucuyla buluşacak olan felsefe kitabımda, bireyin kendi iç dünyasını ve dış dünyayla olan ilişkisini hem psikolojik hem de felsefi perspektiflerden ele alıyorum. Bu kitap, sadece bilgiyi aktarmak değil; okuru düşünmeye, sorgulamaya ve nihayetinde kendi hakikatine ulaşmaya teşvik eden bir çağrı niteliğinde. İnandığım bir gerçek var: Felsefe, insanı özgürleştirir. Ve insan, düşünmediği sürece kendini asla bulamaz. Benim yolum, insanlığa bu bilinci taşımak; düşüncenin gücüyle bireyi yeniden inşa etmektir.
  • 1816 Puan
  • 0 Yazı
  • 0 Yorum

Hakan Güney - Tüm Yazıları

Seviyorum Diye Aptal Olmak Zorunda Mısın? Kendini Harcamanın Psikolojisi

Aşk Değil, Kendini Peşkeş Çekmek! Eğer hala “Ama ben onu seviyorum” diye ağlıyorsan, şunu bilmelisin: Senin derdin aşk değil, zavallılığın romantize edilmiş hali! Gerçek aşk insanı büyütür, güçlendirir; ama sen kendini birinin ayağına paspas etmişsin, hâlâ “Beni seviyor mu?” diye...

Devamını Oku

GÜÇLÜ ERKEK Mİ, YOKSA ZAVALLI BİR EFENDİ Mİ? KADINI SAHİP GÖREN İLİKLERİNE KADAR ZAVALLILAR

Erkeklik mi? Hayır, Maskelenmiş Bir Korkaklık! Bir erkeği tanımak mı istiyorsunuz? Onun gücünü ölçmenin en basit yolu, bir kadının özgürlüğüne nasıl tepki verdiğini gözlemlemektir. Eğer bir erkek, kadın güçlü olduğunda, bağımsız hareket ettiğinde, seçimlerini kendisi yaptığında rahatsız oluyorsa, işte o...

Devamını Oku

İnsan Görünümlü Gürültü Makineleri: Saygısızlığın Yeni Çağı!

İnsan, kültürle var olur. Uygarlık, incelikle büyür. Ama şimdi etrafımıza baktığımızda, bir barbarlık çağının içinde debelendiğimizi görüyoruz. Telefonla bağırarak konuşanlar, küfür etmeyi iletişim sananlar, kahkahalarıyla ortalığı inletenler, kulaklık takmak yerine hoparlörden dizi-film izleyenler ve çakmağı sürekli "şık şık" diye açıp...

Devamını Oku

Bizimkiler Bugün Yaşasaydı: Mahalle Kültürü Öldü, Hepiniz Bencil, Ruhsuz ve Çürümüşsünüz!

Eskiden İnsan Vardı, Şimdi Ruhsuz Tüketim Köleleri Var! Bizimkiler dizisindeki mahalle, insanın insana dokunduğu, gerçekten yaşadığı bir yerdi. İnsanlar birbiriyle dertleşir, yardımlaşır, kapılarını ve gönüllerini açık tutardı. Şimdi ise? Herkes kendi kabuğuna çekildi. Yüzünüzde bir gülümseme bile kalmadı. Kapılar kilit...

Devamını Oku

Aşk, Bencilliğin En Maskelenmiş Hali mi? Schopenhauer’ın Yıkıcı Analizi

Schopenhauer’ın Bıçak Gibi Keskin Gerçekleri İnsanlık, yüzyıllardır aşkın bir mucize olduğuna inandırıldı. Romanlar yazıldı, filmler çekildi, şarkılar bestelendi. Oysa aşk, bencilliğin en kurnaz, en sinsice kurgulanmış maskesidir. Arthur Schopenhauer bu yalana çoktan tokadı vurmuştu: “Aşk, doğanın bireyi kandırarak kendini devam...

Devamını Oku

AŞK DİYE DİYE KENDİNİ MAHVEDENLER: APTALLIK, ÖZGÜVENSİZLİK VE ÇARESİZLİK ÜZERİNE

Bazı kadınlar var ki, aşk uğruna kendilerini yerle bir etmekten hiç çekinmiyorlar. Ne kadar aşağılanırlarsa, ne kadar değersiz hissettirilirlerse, ne kadar görmezden gelinirlerse, o ilişkiye daha çok sarılıyorlar. Bir adam onları sevmiyor, umursamıyor, açıkça gözlerinin içine bakarak yalan söylüyor, hatta...

Devamını Oku

Sözlerin Fahişesi: Argo ve Küfürle Kendinizi Nasıl Satıyorsunuz?

Dil, insanın yalnızca iletişim aracı değil, varoluşunun kutsal bir yansımasıdır. Ancak bugün, bu kutsal yansıma yerlerde sürünüyor. Dilinizden dökülen küfürler, aslında kendi ruhunuzu ayaklar altına almanızdır. Her argo kelime, insanlığınızdan bir parça eksiltiyor. Hazır olun; bu yazı size ruhunuza nasıl...

Devamını Oku

Aşk mı, Cezalandırma mı? Kadınların Kendi Kalbine İhaneti

Kadınların toksik erkeklerle olan ilişkileri sadece bireysel bir problem değil, toplumun dayattığı ve öğrettiği değersizlik kültürünün dehşet verici bir yansımasıdır. Bu yazıda, kadınların nasıl kendi kalplerine ihanet ettiklerini ve bu döngüden kurtulmanın yollarını tüm çıplaklığıyla ortaya koyacağız. Hazır olun, rahatsız...

Devamını Oku

Sanal Hazzın Esiri: Porno Bağımlılığının Psikolojik Çöküşü

Porno: Zihnin Kafesindeki ZincirlerPorno, bir zamanlar yalnızca karanlık odalarda gizlenen bir suçken, şimdi her köşe başında karşımıza çıkan bir sosyal hastalığa dönüştü. Zevk arayışının bir aracı haline gelmiş, ancak gerçekte bir zihinsel cehennem yaratmıştır. Pornografi, beynin ödül merkezini o kadar...

Devamını Oku

Orgazmik Kahkahalar: Kadının Bedeninden Korkan Toplum

Kadın Kahkahasında Gizlenen TehditKadının kahkahası, toplumun inşa ettiği ahlâk duvarlarını yerle bir eden bir dinamittir. Bu kahkaha, sadece bir neşe ifadesi değil, erkeğin kontrol arzusunun paramparça olduğu bir başkaldırıdır. Erkek egemen düzen, bu kontrolsüz neşeye tahammül edemez çünkü kadının kahkahası,...

Devamını Oku

Bedenin Gücü, Ruhun Çöküşü: Aşk ve Cinsellik Üzerine

Bedenin Çürüyüşü: Arzuların Kendisini Yitiren Hükümdarları Cinsellik, bir ölüm çığlığı gibidir; bedeni beslerken ruhu çürütür. Herhangi bir bedensel doyum, ruhsal bir kayıptır, bir çöküşün başlangıcıdır. Bedenin arzuları, insanın zihnini ele geçirir, onu sadece şehvetin kölesi haline getirir. Aldatan bir erkek,...

Devamını Oku

Gerçek Aşk mı Hayal mi? İnsan Gerçekten Kime Aşık Olur?

Aşk, İllüzyonun Ta Kendisidir: Toplumun Zihinsel Zincirleri Aşk denilen şey, toplumun beyinlerimize işlediği bir yalandır. O kadar derinlemesine yerleşmiştir ki, çoğu insan artık gerçek ile hayalin sınırlarını ayırt edemez. Aşk bir tanrı değil, bir kuraldır, evet, kurallarla işleyen bir sistemin...

Devamını Oku

Kendine İhanet Eden Kadınlar: Yanlış Aşklar ve Ruhsal Çürümenin Anatomisi

Körleşmiş Kalpler: İhaneti Sevgi Sanan Kadınlar Kadınlar, çoğu zaman yanlış aşka gözlerini kapatır, sevgiyi körü körüne bir teslimiyet olarak görür. Sevdiğini sandıkları adamlara her şeyi verirler, ama karşılığında yalnızca yıkım alırlar. Körleşmiş kalpler, sevginin köleliğe dönüştüğü noktada, kendi benliklerini yok...

Devamını Oku

Sorgulamadan Yaşayanlar: Zihinsel Köleliğin Zaferi

Zihinsel Kölelik: Görünmez Prangaların Görkemli Zaferi Bir insan özgür olduğunu düşündüğünde, genellikle en ağır zincirleri taşır. Modern toplum, bireylere altınla kaplanmış zihinsel prangalar sunar ve bunu birer "özgürlük bileziği" olarak yutturmaya çalışır. İnsanlar, kendi düşüncelerinin efendisi olduklarını zannederler, oysa yalnızca...

Devamını Oku

İnsanlık Kendi Mezarlığını Kazıyor: Modern Dünyanın Çürüyen Değerleri

Değerlerin Ölümü: Toplumun Yıkılmasında Başlangıç Noktası Bir zamanlar insanın kendini bulduğu değerler, tanrıların öldüğü, erdemin ve anlamın yitirildiği bir dönemde yok oldu. Bugün neyi savunduğumuzu, neyi istediğimizi ve neye inandığımızı sorgulamıyoruz; çünkü her şeyin yerine geçebilecek bir şey var: Para,...

Devamını Oku

Güzellik ve Gücün Trajedisi: Kadın ve Erkeğin Bitmeyen Dansı

Kadın ve erkeğin ilişkisi, insanlık tarihinin en eski trajedisidir; bir yanda güzelliğin cezbedici çağrısı, diğer yanda gücün acımasız iradesi. Bu iki kuvvet, birbirine zıt gibi görünse de, aslında aynı madalyonun yüzleridir. Güzellik, kendi başına bir güçtür; güç ise güzelliğin tamamlayıcısı....

Devamını Oku

Sonsuz Görecelik: Nietzsche’nin Düşünceleri ve Postmodern Hakikat

Hakikat… İnsanoğlunun ellerinden kaçıp duran bir gölge, tarih boyunca peşinden koşulan bir hayalet. Nietzsche, "Tanrı öldü" dediğinde, yalnızca teolojik bir devrimi değil, aynı zamanda hakikatin tekilliğine duyulan inancı da mezara gömmüştü. Artık, postmodern bir dünyanın eşiğinde, hakikatin tanımı bir savaş...

Devamını Oku

Tutkunun İki Yüzü: Yakıcı Ateş ve Serin Meltem

Tutku, insan ruhunun hem yükseliş hem çöküş destanıdır. O, bizi sıradanlığın prangalarından kurtarıp bilinmezliğin vahşi ormanlarına sürükleyen bir güçtür. Ancak aynı zamanda bir girdap gibi bizi kendine çeker, öyle ki bu dansın sonunda ya kendimizi bulur ya da tamamen yitiririz....

Devamını Oku
Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!