“Köpeksiz Sokaklar, Ormansız Dağlar ve Şehirde Bir Domuz”
Gecenin sessizliğini yırtan bir ses…
Çöpleri karıştıran, aç kalmış bir yaban domuzu. Şehir merkezinde…
Kimse sormuyor: “Bu hayvan neden burada?”
Oysa cevap çok açık: Biz onların evini yıktık.
Eskiden ormanların derinliğinde, insan elinden uzak yaşarlardı. Şimdi ise dozerlerin geçtiği yerde ağaç yok, barınak yok, yiyecek yok.
Ve onlar, açlığa ve çaresizliğe dayanamayınca, bizim sokaklarımıza inmeye başladı.
Korkuyoruz. Haklıyız belki… Ama asıl korkmamız gereken, doğayı bu hale getiren biziz.
Bir yanda da sokak köpekleri “tehdit” diye gösterilip katlediliyor, toplatılıyor.
Oysa onlar yıllardır bizimle aynı sokakta yaşıyor.
Gece hırsızı havlamadan fark ettirir, yalnız kalan yaşlıya yoldaş olur, çocuğun elindeki ekmeği bile paylaşır…
Şimdi ise onlar da istenmeyen.
Ormanlar yok, sokaklar sessiz, sesini çıkaran köpek yok.
Doğa dengesiyle yaşar. Her canlı zincirin bir halkasıdır.
Biz zinciri kırdık.
Ve şimdi…
Dağdan inen domuzu, boşalan ormanı, susan sokakları izliyoruz.
İzlemekle kalmayıp hâlâ yok etmeye devam ediyoruz.
Peki, bu hikâyenin sonunda gerçek vahşi olan kim?