Barış GÜRBÜZ
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Çocuğunu Yarıştıran Değil, Yüreklendiren Ebeveyn Olmak

Çocuğunu Yarıştıran Değil, Yüreklendiren Ebeveyn Olmak

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Dijital çağda ebeveyn olmak, hiç olmadığı kadar zor. Her şeyin hızla değiştiği, başarı kriterlerinin sürekli yeniden tanımlandığı bir dünyada anne babalar, çocuklarını geleceğe hazırlama telaşıyla yaşıyor. Fakat bu telaş, çoğu zaman çocukları geliştirmek yerine yarıştırmaya, desteklemek yerine sıkıştırmaya dönüşüyor.

Peki farkında olmadan çocuklarımızı bir yarış pistine mi çıkarıyoruz? Yoksa onların kendi hızında, kendi yolculuklarında ilerlemelerine izin mi veriyoruz?

Kıyaslama Kültürü: Sessiz Bir Yarış Başlıyor

Bir anne, okul çıkışı diğer annelere sorar:

“Senin çocuğun hangi kursa gidiyor?”

Bir baba, hafta sonu arkadaş toplantısında söyler:

“Bizimki de artık İngilizce özel derse başladı, geride kalmasın.”

İyi niyetle söylenmiş bu cümleler aslında kıyaslama kültürünün ilk adımlarıdır.

Çocuklar bu konuşmaları duymasa bile, ebeveynlerinin yüzündeki o “endişeli karşılaştırma” ifadesini çok iyi hissederler.

Ve o andan itibaren, kendilerini değerli hissetmek için “daha çok” şey yapmak zorunda olduklarına inanırlar.

Oysa her çocuk, biriciktir. Her çocuğun öğrenme hızı, ilgi alanı, potansiyeli ve içsel motivasyonu farklıdır.

Ama biz çoğu zaman bunu unutur, “diğerleriyle eşit” olmasını isteriz.

Halbuki çocuklarımız eşit değil, benzersizdir.

Ve benzersizliğin olduğu yerde kıyaslama anlamsızlaşır.

Yarışın Bedeli: Kaygılı, Yorgun ve Tatminsiz Çocuklar

Araştırmalar gösteriyor ki, sürekli kıyaslanan çocuklar uzun vadede özgüven eksikliği ve kaygı bozukluğu geliştirebiliyor.

Kendini değerli hissetmek için dış onaya bağımlı hale geliyorlar.

Bir sınavda başarısız olduklarında, bunu sadece bir sonuç değil, “yetersizlik kanıtı” olarak görüyorlar.

Ebeveynler ise genellikle bunu fark etmiyor; çünkü amaç kötü değil, “iyiliğini istiyorum” duygusundan kaynaklanıyor.

Ama iyiliğini istemek bazen fazla yüklemek anlamına gelebiliyor.

Bir çocuğun mutlu olması için değil, “başarılı görünmesi” için çabalıyoruz.

Halbuki başarı, dışarıdan değil, içeriden başlar.

Bir çocuk ancak iç motivasyonu güçlü olduğunda, kalıcı başarılar elde eder.

Bu yüzden, çocuğumuzu motive ederken sormalıyız:

“Ben şu anda onu destekliyor muyum, yoksa yönlendiriyor muyum?”

Desteklemek mi, Yüreklendirmek mi?

Bir çocuğu “desteklemek”, bazen sadece imkan sunmaktır.

Ama bir çocuğu yüreklendirmek, onun içindeki potansiyele inanmak demektir.

Aradaki fark çok büyüktür.

Desteklemek;

“Yeter ki başarılı ol.”

der.

Yüreklendirmek ise;

“Ne olursa olsun, senin yanındayım.”

der.

Yüreklendirilen çocuk hata yapmaktan korkmaz.

Çünkü bilir ki, hataları onu değersiz kılmaz.

Bu da öğrenme cesaretini besler.

Bir çocuğun öğrenme hevesini en çok öldüren şey, eleştirilmek değil; koşulsuz kabul görmemektir.

Koçvari Ebeveynlik: Yarıştan Yolculuğa Geçiş

Koçluk yaklaşımı ebeveynliğe uygulandığında, kıyaslama yerine merak; yönlendirme yerine sorgulama gelir.

Koçvari ebeveyn, çocuğuna ne yapması gerektiğini söylemez — onun kendi cevabını bulmasına rehberlik eder.

Birkaç örnek:

  • “Bu konuda ne düşünüyorsun?”
  • “Sence bu sonucu değiştirmek için ne yapabilirdin?”
  • “Senin için en önemli olan neydi?”

Bu tür sorular, çocuğun düşünme kaslarını geliştirir.

Ve en önemlisi, öz farkındalık kazandırır.

Çocuğun kendi kararlarını alabilmesi, gelecekteki özgüvenin temelidir.

Koçvari ebeveyn, çocuğunu yarışa hazırlamaz; hayata hazırlar.

Dijital Çağda Ebeveyn Olmak: Bilgi Fazlalığına Karşı Farkındalık

Bugün internette binlerce ebeveynlik makalesi, uzman videosu, forum ve yorum var.

Her biri “en doğru” yöntemi anlatıyor.

Ama bazen “çok bilgi”, farkındalığın yerini alıyor.

Ebeveynler bu bilgi seli içinde “en iyi yöntem”i bulmaya çalışırken, kendi çocuklarını unutabiliyor.

Halbuki her ailenin, her çocuğun “doğru yöntemi” farklıdır.

Bir başkası için işe yarayan, sizin çocuğunuzda tam tersi bir etki yaratabilir.

Bu nedenle, dışarıdan gelen bilgileri ölçülü almak ve kendi çocuğunun ihtiyaçlarını dinlemek, en değerli rehberliktir.

Yüreklendiren Ebeveynin 3 Gücü

  1. Dinleme Gücü:
  2. Çocuğun ne söylediğini değil, ne hissettiğini anlamaya çalışır.
  3. “Neden böyle hissettin?” sorusu, “Neden böyle yaptın?”dan çok daha değerlidir.
  4. Güven Gücü:
  5. Çocuğuna hata yapma izni verir. Çünkü bilir ki, hatasız öğrenme olmaz.
  6. Güven duyulan çocuk, risk almayı öğrenir.
  7. İlham Gücü:
  8. Kendi davranışlarıyla örnek olur.
  9. Çocuklar, söylediklerimizi değil, yaşadıklarımızı kopyalar.

Sonuç: Her Çocuğun Yolculuğu Kendine Ait

Ebeveynlik, bir yarış pistine çıkmak değil; bir yolculuğa eşlik etmektir.

Bu yolculukta bazen durulur, bazen hızlanılır.

Ama önemli olan, yolun nereye gittiği değil, beraber nasıl yüründüğüdür.

Çocuğunuzun adımlarını büyütmeye değil, içsel gücünü fark ettirmeye odaklanın.

Onu yüreklendirin, çünkü en güçlü motivasyon dışarıdan değil, içeriden gelir.

Unutmayın; bir çocuğun kalbine dokunan ebeveyn, onu hayata kazandırır.

Ve gerçek başarı, işte orada başlar.

Çocuğunu Yarıştıran Değil, Yüreklendiren Ebeveyn Olmak
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.