Hilm, yumuşak huyluluk, sabır göstermek, tahammül etmek, öfke anında kendini tutmak ve vakur olmak, gücü yettiği hâlde intikam almaktan kaçınmak anlamına gelmektedir. Hilm sahibi olmak genel ifadeyle; yumuşak huyluluk ve tahammülkâr bir üslup ile davranışlara yansıyan olumlu bir özelliktir. Yöneticilik vasıflarından biri olarak karşımıza çıkan Hilm, Kutadgu Bilig’de geçmektedir.
Kutadgu Bilig’de idare edenin başta gelen vasıflarından biri hilmdir, tebaasına karşı yumuşak ve bağışlayıcı olmasıdır. “Kim halka hâkim olursa onun tabiatı yumuşak, tavr ve hareketi asilane (tüzün) olmalıdır… Onun dili ve sözü tatlı olmalı, kendisi tevazu göstermelidir”. Hükümdar adalet, kanun ve cezalandırmayı temsil ettiği için hislerine tabi değildir. Fakat idare başında olan vezir mutlaka yumuşak ve tatlı sözlü olmalıdır. (b. 546-522). Kelile ve Dimne’ye göre (27- S. 247-50.) hükümdara gerekli hasletler, yani hilm (yumuşaklılık), sahavet (eli açık olma) ve şecaat arasında en mühimmi hilm’dir. Hilm padişahın şahsını “mehib ve mükerrem” kılar, asker ve raiyyet kendisinden hoşnut olurlar, kendisine şükrederler, “mülk ve devlet” sarsılmaz. Buna karşı, bir tek kötü hareket ile cihan harab olur, halka kırgınlık ve nefret gelir. Hilm akıl ve tecrübe sahiplerine danışmakla meydana gelir. Hilm ile askeri raiyyeti kendisine bağlamış olan hükümdarın memleketini düşman istila edemez.
Devlet yönetiminde liyakatsiz yöneticilerin varlığı, yönetim düzene zarar verilmesi yolunda yıkılan ilk domino taşıdır. Bir devlet yönetiminin bozulmaya başladığı durumlarda liyakatsizlik ilk olarak yöneticilerde başlar. Liyakatsiz yöneticiler göreve getirilir. Sonrasında onlar da alt kadrolarını kendi adamlarından, yandaşlarından seçerek liyakatsizliği yönetimde bütüne yayarlar. Böylece devlet yönetiminin tamamında liyakatsizlik durumu hâkim olur.
Kutadgu Bilig’de idare edenin-hükümdarın- önde gelen vasıflarından biri “hilm” yanı halkına karşı yumuşak olmasıdır. Çünkü halka hâkim olmak, yumuşak tavır ve yumuşak bir dil ve ancak tevazu ile mümkündür. Adaleti, kanunu temsil eden hükümdar, kanun uygulamasında hislerine kapılmamalıdır. Kutadgu Bilig’de gerek devlet ve gerekse de hâkimiyetin kalıcılığı kanunun bizatihi uygulanması ile mümkündür. Bu bağlamda, beyliğin yani devletin kanun ile ayakta durabileceğine ve bunun da kanun koymada ve uygulamada tarafsız bir uygulama ile mümkün olabileceğine dikkat çekilmektedir (İnalcık,1966: 259-271)
Bir devlet yönetiminde görev alan yöneticilerin, tevazudan uzak, katı tutumlu ve bağışlayıcı olmama durumuna ise “Kaht-ı Hilm” denir. Devlet yönetiminde liyakati olmayan yöneticilerden oluşuyorsa, o yönetimde kaht-ı hilm vardır. Kaht-ı hilm, sadece devlet yönetiminin başarısız olmasına sebep olmaz, organizasyonun geriye gitmesine de sebep olur.
Halkına karşı kibirli olan, üstten bakan ve onlara yumuşak tavır, hal ve hareketlerden uzak yöneticiler devletin yıkılması için, devlet yönetiminin temeline atılan dinamitlerden ilkidir. Sonrasında üzerine geleceklerin vereceği tahribatı arttırarak, devlet yönetimi sisteminin yıkılma sürecini hızlandıracaktır.
Günümüz dünyasında iletişimin hızla ilerlediği dönemde kaht-ı hilm vasfı taşıyan yöneticilerin varlıkları çok uzun sürmemekle birlikte, halk seçim ile gerekeni yapabilmektedir. Dolayısıyla bir devlet yöneticisinin halka karşı kibirli, sert ve merkez iletişimden uzak olması, halk tarafından cezalandırılmaktadır. Atanmış yöneticilerde ise halkın kaht-ı hilm vasfı olan yöneticileri idareye şikâyet etmesi için farklı seçeneklerinin olması, günümüz imkânlarından biridir.
Kaht-ı hilm’e farklı bir açıdan da bakmak gerekiyor. Halkına karşı yumuşak huylu olmayan bir yönetici, astlarına da yumuşak huylu olmaz. Dolayısıyla sorun sadece halka karşı yumuşak huylu olmaması da değildir.
Günümüzde yöneticilik kavramı çok daha fazla önem kazanmıştır. Çünkü insanın duygusal bir varlık olduğu ve duygularını harekete geçirebilenlerin yönettikleri bir dönemdeyiz. Bu sebeple de yöneticilerin bir işi yaptırabilmesi daha da önemlisi kitleleri harekete geçirebilmesi için sadece emir vermesi yeterli olmuyor. Hal böyle olunca yöneticilerin, yönetmekten, daha fazlasını yapıyor olması gerekiyor. Fakat kaht-ı hilm vasıflı bir yöneticinin, astlarını harekete geçirmesi imkânsızdır. Hatta astları yöneticilerine karşı sevgi beslememekle birlikte saygı da duymazlar. Bu da yönetimde, gözle görülmeyen fakat derinlerde yatan başarısızlığın en büyük sebeplerinden biri olur.
Sonuç olarak, kaht-ı hilm, Kutadgu Bilig’ de yer aldığı gibi, sadece halka karşı değil, astlarına karşı da yumuşak huylu olmama durumudur. Böyle yöneticiler, devlet yönetimi içerisinde bir kangren gibidir. Müdahale edilmediği takdirde yönetimin tamamını sarar ve devlet yönetimi sistemini işlevsiz hale getirir. Kaht-ı hilm vasfı olan yöneticilerin varlığının fark edilmesi halinde anında gerekli görevden alma yapılmalı ve yerine liyakatli yönetici getirilmelidir.
Kaynaklar:
Kutadgu Bilig’de Türk Ve İran Siyaset Nazariye Ve Gelenekleri, Prof. Dr. Halil İNALCIK
Kutadgu Bilig’de Devlet Yönetimi Hükümdar-Adalet İlişkisi, Prof. Dr. Hakkı BÜYÜKBAŞ