Devlet yönetimi, diğer organizasyonlardan farklı özelliklere sahip olup, yönetim biçimlerinde de belirgin farklılıklar taşımaktadır. Yönetim biliminin özel alanlarından biri olan devlet yönetimi, gereksinimleri açısından en kapsamlı yönetim türüdür.
Devlet yönetiminin en kritik unsuru optimal büyüklük ve yönetimsel dengedir. Optimal büyüklüğün sağlanması, ülkenin kalkınmasına ve toplumda refahın artmasına katkıda bulunur. Bu hedefe ulaşmak için teknik çalışmalara ihtiyaç vardır ve bu bağlamda teknokratların rolü önem kazanmaktadır. Devlet yönetiminde görev alacak teknokratların, özel sektör ve sivil toplum yönetimi konularında hem teorik hem de pratik bilgi ve deneyime sahip olmaları gerekmektedir. Bu nedenle, devlet yönetiminde görev alacak teknokratlar ve diğer yöneticilerin kapsamlı bir eğitim ve deneyim sürecinden geçmeleri şarttır.
Optimal büyüklüğün sağlanabilmesi için devlet yönetimi yapısında yönetimsel denge ile organizasyonel büyüklüğün uyumlu bir şekilde var olması gerekmektedir. Devlet yönetimi içindeki siyaset ve bürokrasi grupları arasında güç dengeli bir şekilde dağıtılmalıdır. Eğer bu gruplardan biri, herhangi bir nedenle gücü ele geçirmeye çalışırsa, denge bozulur. Ancak gücü ele geçiren grup, orta ve uzun vadede bu gücü tekelleştiremez; çünkü devletin iç dinamikleri buna izin vermez. Bu nedenle, gücü ele geçirme çabası, devlet yönetimi dengesini bozmak ve ülkeye zarar vermekten başka bir anlam taşımamaktadır.
Devlet Yönetiminde Optimal Büyüklük
Aşağıda yer alan Grafik-1 ve Grafik-2, devlet yönetiminin verimliliğinin, yönetim yapısı ve organizasyonel büyüklüğün dengede olmasına bağlı olduğunu göstermektedir. Devletin minimum personel sayısıyla maksimum hizmet üretmesi, Grafik-1’deki dengeye bağlıdır. Yani, devlet yönetimi yapısındaki siyaset ve bürokrasi kurumları, sınırlarını aşmadan ve gücü tekelleştirmeye çalışmadan, kendi alanlarında kalmalıdır. Bu durum, dengeyi sağlayan ve domino etkisi yaratan ilk adımdır. Eğer burada bir bozulma olursa, diğer göstergeler dengede olsa bile, devlet yönetimi dengesinden sapma yaşanır. Bu sapma, devletin aşırı büyümesi veya aşırı küçülmesi gibi istenmeyen durumlara yol açar; her iki durumda da kalkınma yavaşlar veya durur ve refah seviyesi düşmeye başlar.
Grafik-1’de:
(a) Siyaset ve bürokrasi grupları arasındaki güç dağılımının en verimli ve dengede olduğu seviyeyi,
(b) Devlet yönetiminin organizasyonel olarak (personel, birim ve kurum sayısı bakımından) en verimli büyüklüğünü,
(z) Devlet yönetiminin optimal seviyesini temsil eder. Bu noktada devlet yönetimi en verimli hizmeti üretir.
(y) ile işaretli alan, devletin olması gerekenden büyük olduğunu (aşırı büyüklük),
(x) ile işaretli alan ise, devletin olması gerekenden küçük (aşırı küçüklük) olduğunu gösterir.
Devlet yönetiminin en verimli olduğu nokta, devletin en başarılı olduğu noktadır. İstenen (a) ve (b) noktalarının kesişim noktası olan (z) noktasında konumlanmasıdır. (z) noktası, Grafik-2’deki iz düşüme göre devlet yönetiminde verimliliğin zirvesidir. Dolayısıyla, verimliliği sağlamak ve başarıyı artırmak için denge noktalarında kalmak gerekmektedir.
Grafik-2’de:
(c) Hizmet üretiminin en fazla olduğu noktayı,
(d) Personel sayısının optimum olduğu noktayı temsil eder.
Yani (c) ve (d) noktaları, en fazla hizmetin en az personelle üretildiği noktaların kesişimi olan (e) noktasını oluşturur.
Devlet yönetimi, siyaset ve bürokrasi kurumlarından bağımsız olarak yönetilmesi gereken bir alandır. Devlet, tüm grup, kurum ve kişilerin üzerinde bir otoriteye sahiptir ve bu durumun yönetime de yansıması gerekmektedir.
Devlet Yönetiminde Optimal Dengeyi Sağlamak Kimin Görevidir?
Yönetimsel denge, ancak etkili bir yönetim denetim mekanizması kurulduğunda sağlanabilir. Denetim, devlet yönetiminin yapısından organizasyonel büyüklüğe; personel nitelik ve niceliğinden hizmet üretimi ve performans takibine kadar tüm yönetim süreçlerini kapsar. Böylece, yönetimde hem sistemsel hem de insan gücünün tüm yönleri değerlendirilir ve nihai hedef olan kalkınma sağlanır. Ancak, yönetimsel denetim, devlet yönetimlerinde siyaset ve bürokrasi kurumlarının istemediği bir mekanizmadır. Siyasi kurumlar, seçimle göreve geldikleri için, yalnızca toplum tarafından bir sonraki seçimde değerlendirilmeleri gerektiğini savunur. Bu nedenle, başka bir mekanizmanın denetim yapamayacağını düşünür ve yönetimsel denetim fikrine karşı çıkar. Bürokrasi ise, kamu yönetimi alanını ayakta tutan grup olarak kendini dokunulmaz görür ve bu nedenle denetim mekanizmasının denetlemesi fikrini benimsemez. Bu konuda siyaset ve bürokrasi arasında bir fikir birliği vardır. Ancak dünya değişmiştir. Yeni dünya düzeninde, devlet yönetimi artık yalnızca siyaset ve bürokrasi gruplarına bırakılmayacak kadar kapsamlı hale gelmiştir. Bu bağlamda, devlet yönetimi yapısına teknokrasi ve devlet aklı grupları da eklenmiştir. Artık dört grubun bulunduğu daha heterojen bir yapı, yönetimin daha güçlü olmasını sağlayacaktır. Devlet yönetimi yapısında devlet aklı, diğer grupların kontrol mekanizması ve stratejik yönetimin uzun vadeli bölümüne odaklanan gruptur. Teknokrasi ise, yeni çağda devlet yönetiminin başarılı olabilmesi için ihtiyaç duyduğu bilgiyle destekleyen gruptur.
Sonuç olarak, devlet yönetiminde aşırı büyümenin veya küçülmenin önlenmesi için yönetimsel dengenin sağlanması, siyaset ve bürokrasi kurumlarına büyük görev ve sorumluluk yüklemektedir. Her iki grup, kendi alanlarını aşmadan, sınırlar içinde maksimum verimlilikle çalışmalıdır. Ayrıca, yeni çağın gerekliliklerinden biri olan yönetim yapısının genişletilmesi ve teknokrasi ile devlet aklı kurumlarının da dâhil edilmesi gerekmektedir. Bu genişleme, devlet yönetimindeki dengeyi sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda kalkınma ve toplumsal refah artışında çarpan etkisi yaratacaktır.