Pandemi sürecinde Kıta Avrupası ve Anglo-Amerikan devlet yönetimi yaklaşımlarının başarısız olduğu gözlemlendi. Covid-19 virüsü nedeniyle devletler acil durum ilan etti. Kıta Avrupası’na ait olan ülkeler, birbirlerinin maske ve sağlık malzemelerine el koyarak virüsle mücadele etmeye çalıştı; ancak hastaneler ve sağlık personeli yetersiz kaldı, sağlık ekipmanları üretiminde hızlı aksiyon alamadılar ve toplumlarına güven veremediler. Krizi yönetme konusunda büyük zorluklar yaşadılar. Anglo-Amerikan yaklaşımına sahip ülkeler de maske yardımı almak zorunda kaldı ve sağlık sistemleri taleplere yanıt veremedi. Bu iki yaklaşımın kriz anlarında ne kadar çaresiz kaldığını gösteren önemli bir deneyim oldu. Oysa devlet yönetiminde acil durumlar da dahil olmak üzere, dinamik bir yapıyla değişim ve dönüşüm sağlanabilmelidir.
Yeni çağın başlangıcına neden olan bu olay, her iki yaklaşımın başarısızlığının yeni yönetim modellerinin geliştirilmesi gerektiğinin en büyük göstergesi oldu. İronik bir durum olarak, her iki yaklaşımın oluşturulmasından yıllar geçmesine rağmen, hala kimlik arayışının devam ettiğini söyleyebiliriz. Bu bağlamda, her iki yaklaşım da tam olarak işlevsel olmamakla birlikte uzun süre kullanılmıştır.
Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi, bu ihtiyaçlara yanıt vermek amacıyla yeni çağın devlet yönetimi gereksinimlerini karşılamak üzere tasarlandı. Mevcut koşullarda öngörülen ve gelecekte ortaya çıkabilecek tüm sorun ve kriz senaryolarına yanıt verebilecek bir yapı oluşturuldu. Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi, belirli statik ilkeleri dışında tamamen dinamik bir yapıda kurgulandı. Böylece olası durumlarda hızlı bir şekilde değişime uyum sağlayabilecek bir dinamizm kazanmıştır. Yeni çağda insanın değişmesi, toplumun beklenti, talep, ihtiyaç ve isteklerini de değiştirmiştir. Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi, bu beklentilere karşılık vermek üzere tasarlanmıştır.
Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi, Denetimli Kuvvetler Ayrılığı İlkesini benimsemektedir. Bu ilkeye göre yürütme, yasama içinden seçilecek ve yürütmenin başı başbakan olacaktır. Cumhurbaşkanı, denetim erkinin başı olarak görev yapacak ve denetim erki, Cumhurbaşkanı vekili olarak Türk milleti adına denetimlerini gerçekleştirecektir. Böylece sistem, Cumhurbaşkanlığı Denetim Sistemi haline gelecektir. Bu sistemde Cumhurbaşkanı, denetim erkinin başında olarak diğer erkleri denetlerken, aynı zamanda temsiliyet görevini de üstlenecektir. Denetim, diğer erkler üzerinde ciddi yaptırımları olan bir şekilde kurgulanacaktır.
Türk milleti adına devlet yönetiminin tamamının Cumhurbaşkanı sorumluluğunda denetlenmesi, devletin yönetim konusundaki hassasiyetini ortaya koyacak ve toplumun kaygı duymaması gerektiğini vurgulayacaktır. Ayrıca, devlet yöneticilerine güçlü bir kontrol mekanizması ile sürekli takip mesajı verilecektir. Bu durum, halkın devlete olan güvenini artıracaktır. Devlet yönetimi ve kamu yönetimindeki tüm kademelerin denetlenebilir olması, gerektiğinde değişiklik yapma, ödül ve ceza gibi sonuçların uygulanması verimliliği artıracaktır. Cumhurbaşkanlığı Denetim Sistemi, toplumun, devletin ve kamu çalışanlarının, yani tüm paydaşların kazanacağı bir sistem olacaktır. Sonuç olarak, devlet ve kamu çalışanlarının memnuniyeti artacak, devlet yönetiminin verimliliği yükselecek ve toplumun refah seviyesi yükselecektir.
Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi, yeni çağın ihtiyaçlarına yanıt vermek üzere tasarlanmıştır ve bu tasarım, özellikle denetim ekseni üzerine kurulmuştur. Çünkü denetimin olmadığı bir yönetim, gerçek anlamda bir yönetim değildir. Denetim eksikliği, pandemi döneminde iflas eden Kıta Avrupası ve Anglo-Amerikan yaklaşımlarında da gözlemlenmiştir. Yönetimsel denetim, yönetimin yardımcı bir aracı değil, onun ayrılmaz bir parçasıdır. Dolayısıyla, kimlik arayışı içinde olan ve tam olarak yönetim kurgusuna sahip olmayan bir modelden, Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi gibi beklentilerin ötesine geçen bir sisteme geçiş, devlet yönetiminde başarıyı getirecek ve bu sistemi benimseyen ülkelerin süper güçlerden biri olmasını sağlayacaktır.