Bir topluluğu millet haline getiren, kara parçasını vatan yapan o topluluğun ortak belleği ve tarihidir. Tarih, bir milletin yaşam amacını belirleyen ve geleceğe dair beklentileri şekillendiren unsurdur; bu bağlamda, bir ülkenin temelini oluşturan harçtır. Eğer bir ülkenin tarih bilinci zayıflamaya başlarsa, o ülkenin yönetimi fiilen işgal altında demektir.
Savaşlar sırasında askeri müdahalenin yanı sıra yönetimsel işgal seçenekleri de ortaya çıkmıştır. Bu durum, devletlerin düşman ülkeleri fiilen işgal etmesine olanak tanır. İşgalin ilk adımı, hedef ülkenin vatandaşlarının ortak hafızasını silmek ve tarihlerini unutturmaktır. Ardından, yanlış bilgilerle dolu bir tarih oluşturularak toplumu bölecek bir anlatı geliştirilir. Üçüncü aşamada, bu sahte tarih tartışmaya açılarak toplumsal kutuplaşma başlatılır. Böylece, toplumun birlikteliği zayıflar ve etkiye tepki verme refleksi ortadan kalkar. Son olarak, toplumun içinden gibi görünen ajanlar aracılığıyla sürekli olarak bölücü kamuoyu oluşturulması sağlanır. Bu aşamaya ulaşan bir ülke, fiilen işgal altındadır. İşte bu nedenle tarih son derece önemlidir.
Devletin üst düzey yöneticilerinin tarih bilgisi yüksek olmalıdır. Bu durum, tarih bilgisi olmayanların görev alamayacağına dair yazılı bir kural haline getirilmelidir. Toplumda yanlış tarih tartışmaları başladığında, bu durumu fark edebilmek ve doğru yönlendirme yapabilmek için tarih bilgisi gereklidir. Ayrıca, ülkenin yabancı ülkelerle olan ilişkilerinde tarih bilgisi büyük bir öneme sahiptir. Dış politikada her devletin görünür ve görünmez bir ajandası vardır; görünmeyen ajandayı anlayabilmek için tarih bilgisi şarttır.
Devlet yöneticileri, hem toplumun dinamikleri hem de diğer ülkelerle olan ilişkiler açısından tarih ışığında değerlendirmeler yapmalıdır. Tarihten bağımsız yorumlamalar, yönetimsel hatalı kararlar alınmasına yol açabilir ve bu durum, devlet yönetiminin sağlıklı bir şekilde yürütülmediğinin en büyük göstergesi olur.
Aynı zamanda, devlet yöneticilerinden başarılı bir yönetim bekleyen toplumun da tarih bilincine sahip olması gerekmektedir. Devlet yöneticileri, siyasi nedenlerle halka yalan söyleme eğiliminde olabilir. Bu durum, Makyavelizm’in geçerli bir bakış açısı olduğu siyaset alanında sıkça görülmektedir. Bu nedenle, toplumun devlet yöneticilerinin samimiyetini ve yönetim başarılarını değerlendirebilmesi için tarih bilgisi son derece önemlidir.
Tarih, toplumu bir arada tutan bir harçtır. Bu harç bozulursa ya da yok edilirse, toplum sadece bir kalabalıktan ibaret kalır. Devlet yönetiminde tarih, ciddiye alınması ve bilinmesi gereken bir alandır. Devlet yöneticilerinin bu konuyu önemsemesi ve gerekirse üst düzey yöneticilere tarih dersleri verilmesi sağlanmalıdır. Bu gereklilik, titizlikle uygulanması gereken ve ihmal edildiğinde görevden azil gibi yaptırımları olan katı bir kural olmalıdır. Devlet yöneticileri, gündemi tarih ışığında yorumlamalı ve politika oluştururken bu unsurları dikkate almalıdır.
Tarih, geçmişi anlatmanın yanı sıra geleceğe ışık tutan önemli bir kaynaktır. Devlet yöneticileri için sadece geleceği değil, bugünü de yorumlamada önemli bir araçtır. Bu nedenle, her devlet yöneticisinin tarihi iyi bilmesi gerekmektedir. Devletler, bu konuyu zorunluluk haline getirmeli ve tarih bilincinin toplumda oluşması için kurumsal çalışmalar yapmalıdır. Toplumu bir arada tutan ve harç görevi gören tarihin, devlet yöneticileri de dâhil olmak üzere hiçbir kesim tarafından çarpıtılmasına izin verilmemelidir. Tarih, bir ülkenin yönetimsel işgalini konu alan bir güvenlik sorunudur.