Pandemiyle birlikte dünyada yeni bir çağ başladı. Yeni çağa geçiş süreci geçmiş dönemlerdeki diğer çağlar arası geçişlerindeki gibi olmayacak. Eskiden çağ geçişlerinde oyunun kuralları değişirken şimdi oyunun kendisi değişiyor. Bu sebeple de 2025 yılının üçüncü çeyreğine kadar sürecek yeni çağa geçiş dönemi yaşanacak ve yeni çağa tam olarak 2025 yılının üçüncü çeyreğinde geçilmiş olacak.
Covid-19 kaynaklı küresel salgın, devlet yönetimlerinin gerçek yüzünü ortaya çıkardı. Pandemi öncesinde Kıt’a Avrupası ve Anglo-Amerikan yaklaşımlarını benimseyen devletlerin, virüs karşısında nasıl çaresiz kaldıkları ve acil durumlara nasıl yetersiz yanıt verdikleri gözler önüne serildi. Tüm dünya, pandemik koşullarda bu yaklaşımların iflas ettiğine tanıklık etti. Devlet yönetimi, yalnızca günlük rutinleri sürdürmek değil, aynı zamanda dünyadaki değişimlere hızlı bir şekilde uyum sağlamak demektir. Mevcut krizlere çözümler üreterek günlük yaşamı devam ettirmek de bu sürecin bir parçasıdır. Ancak, pandemi döneminde bu iki yaklaşımı benimseyen devletler, kriz karşısında çaresiz kaldı. Hâlâ iflas etmiş bu yaklaşımlardan vazgeçen bir devlet yönetimi yok. Tüm devletler, iflas etmiş Kıt’a Avrupası ve Anglo-Amerikan yönetim modellerini kullanmaya devam ediyor. Bu durum, hiçbir devletin yeni çağa hazırlıklı olmadığını ve hazır girmeyeceğini gösteriyor.
Devletlerin yeni çağda değişen tanımlara uyum sağlama yeteneği, başarılarının en önemli temeli olacaktır. Ancak, mevcut durumda devlet yönetimlerinin bu yönde bir hazırlık yaptığı görünmüyor. Bu da, devletlerin dünyadaki gelişmeleri ve yeni çağı doğru okuyamadığını ortaya koyuyor. Oysa yeni çağda en fazla değişim, devlet yönetimi alanında yaşanacak. Bu durum, devletlerin en fazla yatırımı yönetim sistemlerine yapmaları gerektiğini gösteriyor. Ancak, iflas eden iki eski yaklaşımın hâlâ kullanılması, yönetim yatırımlarının yapılmadığını ortaya koyuyor. Bu, devletler için gelecekte ciddi sonuçlar doğurabilir.
Peki, bundan sonra ne olacak?
Zaman kaybetmeden yönetimlerine yatırım yapan devletler, yeni çağın süper güçlerinden biri olma şansını elde edecek. Henüz geç kalınmış değil; herkes aynı noktada. Ancak acele etmek gerekiyor. Dünyadaki diğer alanlar hızla gelişiyor ve devlet yönetimlerinin bu değişimi yakalamaları şart.
Eğer devlet yönetimi, hayatın diğer alanları yeni çağa geçerken eski çağda kalırsa, bu durum global ölçekli yeni krizlerin habercisi olacaktır. Düzensiz kitlesel göçler, kıtlıklar ve savaşlar gibi birçok sorunla karşılaşılabilir. Bu da, pandemi döneminde olduğu gibi dünya genelinde büyük sorunların yaşanacağı anlamına geliyor. Eğer bu durum devam ederse, önümüzdeki dönem kargaşa dönemi olarak adlandırılabilir. Ardışık krizler, dünyayı zorlayacak ve zenginler ile fakirlerden oluşan distopik bir döneme götürecektir.
Yeni çağın ilk ve tek devlet yönetimi yaklaşımı, Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi’dir. Bu sistem, devletlerin yeni çağın kurallarına uygun bir yönetim sağlaması üzerine kurulmuştur. Ülkelerin kalkınma ve toplumsal refah odaklı çalışmalarını destekler. Belirli ilkeler çerçevesinde, tamamen değişim ve dönüşüm odaklı dinamik bir yapıya sahiptir. Yeni çağın süper güçlerinden biri olmak isteyen devletlerin bu yaklaşımı benimsemesi önemlidir. Devletlerin, bir an önce insani alanlara yatırım yapmaları, yönetim sistemlerini yenilemeleri ve bu sistemleri yürütecek yöneticilere yatırım yapmaları gerekmektedir.