Ahlaksızlığın Pençesinde: Uyanma ve Direniş Vakti!
Bu çağrı, bir milletin ruhunun en derinlerinden, kılcal damarlarından sızan kanserleşmiş bir çürümeye karşı yükselen bir feryattır! Ahlaksızlık ve pişkinlik, bir veba gibi her köşeyi, her sokağı, her haneyi zehirleyip toplumu kuşatıyor! Ar ve namus gibi kadim, yüce kavramlar dipsiz bir uçuruma pervasızca yuvarlanıp anlamını yitiriyor… İşte tam da burası, kelimelerin isyan ettiği, sözün idam edildiği yer!
Bu dehşet verici manzara, sadece içler acısı bir durum olmaktan çok öte; bir milletin ta vicdanına, yüreğinin tam ortasına saplanan, her nefeste can yakan, paslı ve zehirli bir hançer! Göz göre göre, utanmazca ve arsızca sergilenen bu derin yozlaşma hali, bizi nefessiz bırakıyor, boğazımızı düğümlüyor, içimizden bastırılamaz, yakıcı bir çığlık yükseliyor! Bu çığlık, sadece bizim ya da sizin değil, hepimizin içinden kopan bir haykırış: “Yeter artık! Yeter artık bu kokuşmuşluk!”
Yarınlarımız Ne Olacak? Bu Bataklıkta Umut Yeşerecek mi?
Peki, bu utanç verici tablonun ardından, yarınlarımız ne olacak? O taze fidanlar, bu ülkenin ve geleceğimizin yegâne umudu olan pırıl pırıl gençlerimiz, bu ahlaki bataklığın ortasında kime bakacaklar? Hangi kokuşmuşluğu örnek alacaklar, hangi çürümüş değerlere tutunacaklar? Bu akıl almaz ahlaki enkazın ortasında, hangi sağlam ve sarsılmaz değerlere tutunma umutları kalacak? Bu korkunç kokuşmuşluğun, onların masum geleceklerine bir miras olarak kalmasına nasıl seyirci kalabiliriz, buna nasıl müsaade edebiliriz?
Daha da vahimi, bu içten içe büyüyen sessiz çığlığa bir “dur!” demezsek, çocuklarımızın tertemiz geleceği bu karanlık ve kasvetli bataklıkta nasıl yeşerecek, nasıl bir nefes alacak? Susmak, bu çürümeyi zımnen onaylamak değil midir?! Susmak, ihanettir!
Susmak Çözüm Değil: Harekete Geçme Zamanı!
Ancak umutsuzluğa kapılmak, bu çürümeyi kabullenmek, asıl yenilgimiz, asıl idamımız olacaktır. İşte tam da bu noktada, bu dipsiz kuyudan çıkış yolları olduğunu ve bu yolların, her birimizin atacağı küçük ama kararlı adımlarla döşeneceğini hatırlamak zorundayız:
* Eğitim ve Aile Bağları: Sarsılmaz Kalelerimiz.
Eğitimi birincil öncelik haline getirmeli ve aile bağlarını sarsılmaz bir kale gibi güçlendirmeliyiz. Çocuklarımıza sadece bilgi değil, doğru değerler, ahlak ve vicdan aşılayacak bir eğitim sistemini yeniden inşa etmek zorundayız! Erken yaşlardan itibaren empatiyi, dürüstlüğü, adaleti ve sorumluluk bilincini öğreten bir müfredat, geleceğin sağlam bireylerini yetiştirmenin temelidir. Bu noktada, aileler bu sürecin en kritik, en vazgeçilmez halkasıdır. Sağlam aileler, güçlü bir toplumun temelidir. Kendi evimizde dürüstlük ve sevgiyle kök salarak çocuklarımıza rol model olmalıyız. Birlikte geçirilen nitelikli zaman, gelecek nesillere aktarılacak en değerli mirastır.
* Medya Denetimi: Yıkıcı Yayınlara Dur Demeliyiz.
Aileyi bitiren, ahlaki erozyona sebebiyet veren bütün yayınlar mercek altına alınmalı, dizilere yaptırım uygulanmalı! Bu tür içeriklerin toplum üzerindeki yıkıcı etkilerini göz ardı edemeyiz!
* Adaletin Tesisi: Toplumsal Vicdanın Onarılması.
Adaletin sarsılmaz bir sütun gibi dimdik ayakta durmasını sağlamalıyız. Adalet mülkün temelidir; bir toplumda adalet duygusu zedelendiğinde, çürüme kaçınılmaz hale gelir. Hukukun üstünlüğü, liyakat ve şeffaflık, toplumsal güveni yeniden tesis etmenin yegâne anahtarıdır. Hiç kimsenin adaletten üstün olmadığı bir düzeni kurmak, toplumsal vicdanın onarılması için elzemdir!
* Sivil Katılım: Sessizliği Kır, Değişimi Başlat!
Sivil toplum ve bireyler, aktif katılım için harekete geçmeli. Zira sessizlik, karanlığın en büyük destekçisidir! Her vicdan sahibi, bu çürümeye karşı dimdik durmalı. Sesini yükseltmeli, eleştirel düşünmeli ve doğruyu savunmaktan çekinmemeli! En yakınımızdan başlayarak iyilikleri çoğaltmalı, doğruyu yaygınlaştırmalı ve haksızlıklara karşı durmalıyız! Küçük bir kıvılcımın büyük bir yangın başlatabileceğini unutmayın!
Vicdanının Sesini Dinle! Sen de Bu mücadelede misin?
Bu çürüme hepimizin yarası, ancak panzehiri de bizde!
Vicdanımızın sesine kulak ver, hemen şimdi harekete geç. Susmak yerine konuş, haykır! Kabullenmek yerine mücadele et, diren! Çocuklarımızın masum yarınları için bu bir mecburiyet!
Bu varoluş mücadelesinde yer almaya hazır mısın?
FATMA YILDIZ
Destekliyorum, çok doğru