BAYRAMIN KAYIP RUHU: KURBANIN GERÇEK ANLAMI NEREDE YATIYOR?
Dini bayramlar, Rabbimizin bizlere bahşettiği eşsiz armağanlardır. Ramazan orucunun mükâfatı Ramazan Bayramı ve Hac ibadetinin taçlandığı Kurban Bayramı; her yıl yeniden doğuşa açılan kapılar gibidir. Sevinç, af, dayanışma ve sosyal yardımlaşma gibi derin hikmetlerle donatılmış bu mübarek günler, ne yazık ki çağımızda hızla erozyona uğruyor. Artık sadece bir tüketim ve tatil şölenine dönüşen bayramlar, utanç verici bir yozlaşmaya sahne oluyor.
Yeni giysiler, tatil planları, donatılmış sofralar ve sadece gezip tozmak… Eğer bayramı bu denli sığ bir anlayışla idrak ediyorsak, dini bayramların ruhundan ve özünden tamamen koptuk demektir. Bayram, sadece bir dinlenme değil; aksine bir arınma ve muhasebe vaktidir. İbadetlerin kabulü, günahların ve hataların affolunacağı bilinciyle hareket etmek zorundayız. Ruhuna uygun geçirilen her bayram, takvamızı güçlendirir, iman nuruyla gönüllerimizi aydınlatır ve kalplerimizi gerçek bir huzurla doldurur. Bunu göz ardı edenler, bayramın bereketinden tam anlamıyla faydalanamazlar.
Kurban İbadeti: Takva mı, Gösteriş mi?
Kurban Bayramı’nın temelini, Müslümanların Rablerinin rızasını kazanmak amacıyla ifa ettikleri kurban ibadeti oluşturur. Bu, nafile bir ibadet değil, belirli şartlara bağlanmış ilahi bir emirdir: Nisap miktarına, yani asgari zenginlik durumuna sahip olmak. Hanefi mezhebine göre vacip, diğer üç mezhebe göre ise müekked sünnet olan kurban kesmek, asla hafife alınacak bir ibadet değildir.
Kurban kesme niyeti ihlâstır, yani samimiyettir; ibadetin yerine getirilmesi ise takvanın apaçık bir göstergesidir. Yüce Rabbimiz, Hac Suresi’nin 37. ayetinde açıkça buyuruyor: “Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Fakat O’na sadece takvanız ulaşır.” Bu ilahi mesaj, kurbanın maddesinden çok, eylemin ardındaki niyeti ve Allah’a olan derin bağlılığı vurgular. Allah’ın verdiği nimetlere şükrün bir nişanesi olan kurban, sadece hayvan kesmek değildir! Kurbanın muhtaçlara dağıtılması, Müslümanlar arasındaki sosyal dayanışmayı ve kardeşliği pekiştirir.
Ne acıdır ki, Fetâvâ-i Hindiyye gibi muteber kaynaklarda dahi kurban etinin üçte birinin sadaka, üçte birinin dostlara ikram edilmesi, kalan üçte birinin ise evde harcanması yönündeki fazilet açıkça belirtilmişken; birçok kimse kurban etinin tamamına sahip olmakta, dondurucularına yığmaktadır. Bu zihniyet, ibadet şuuruyla taban tabana zıttır! Kurban, bir stoklama aracı değil, bir paylaşım ve infak vesilesidir! Bu bencil yaklaşım, kurbanın ruhuna vurulan en büyük darbedir!
Bayramın Anlamı: Sofralar Değil, Gönüllere Dokunmak!
Kurban Bayramı, sadece kurban kesip et dağıtmaktan ibaret değildir! Asıl bayram, gönüllere dokunmaktır! Bu mübarek günlerde, uzak yakın akraba, yaşlılar, hastalar ve kimsesizler mutlaka ziyaret edilmeli, onların hayır duaları alınmalıdır. Yetimlerin, öksüzlerin ve huzurevlerindeki büyüklerimizin sevindirilmesi, bayram ruhunun olmazsa olmazıdır! Onların yüzündeki küçücük bir tebessüm, kesilen tonlarca kurbandan çok daha değerli bir sevaptır! Bayram günleri, yalnızları hatırlama, düşkünlere el uzatma ve kırık gönülleri tamir etme zamanıdır!
Yüce Allah’tan niyazımız odur ki; bu mübarek günleri gerçek bir ibadet ve teslimiyet şuuruyla idrak etmeyi nasip etsin, keseceğimiz kurbanları da makbul kılsın! Unutmayalım ki, bir bayramın gerçek bereketi, midelerin doymasından ziyade, kalplerin imanla ve sevgiyle dolmasındadır. Bu bayram, yalnızca kurban kesimi değil, aynı zamanda bir tefekkür ve toplumsal sorumluluk çağrısıdır. Bu çağrıya kulak verenler, bayramın gerçek lezzetini yaşayacaklardır.
İşte bu bilinçle, ibadet şuuruyla ihya edeceğimiz Mübarek Kurban Bayramınızı en kalbi duygularımızla tebrik ediyor; tüm insanlık için barışın, huzurun ve hayırların başlangıcı olmasını yüce Rabbimizden niyaz ediyoruz.
FATMA YILDIZ