Sevgili Gençler, Değerli Veliler ve Eğitim Camiasının Kıymetli Mensupları,
Türkiye’nin dört bir yanında, Cumartesi ve Pazar günü gerçekleştirilecek üniversite sınavıyla birlikte, milyonlarca gencimizin hayatının en kritik virajlarından biri üzerine düşüncelerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bu önemli dönüm noktası, adeta devasa bir elek gibi binlerce hayali, umudu ve emeği süzgeçten geçiriyor. Peki, bu süreç gençlerimizi nasıl etkiliyor? Sadece akademik başarıyı mı belirliyor, yoksa ruhlarında daha derin izler mi bırakıyor?
Üniversite sınavı, ülkemizin eğitim sisteminde bir gerçek. Kabul edelim ki sınırlı kontenjanlar ve yoğun talep, bu sınavı bir “eleme yarışı” haline getiriyor. Bu durum, gençlerimizin üzerinde inanılmaz bir stres ve kaygı yükü oluşturuyor. Henüz hayatlarının baharında olan bu genç beyinler, gelecekteki mesleklerini, sosyal statülerini ve hatta mutluluklarını bu tek sınava bağlamak zorunda hissediyorlar. Bu baskı, kimi zaman uyku sorunlarına, depresyona ve özgüven kaybına yol açabiliyor. Birçoğu için üniversite sınavı, “yaşam-ölüm meselesi” veya “kâbus” metaforlarıyla tanımlanabiliyor; bu da durumun ciddiyetini açıkça ortaya koyuyor.
Sınav Sürecinin Geliştirici Yüzü
Ancak bu madalyonun bir de diğer yüzü var: Bu sınav süreci, gençlere disiplini, azmi ve hedefe odaklanmayı da öğretiyor. Aylarca, hatta yıllarca süren planlı çalışma, fedakârlık ve zaman yönetimi becerilerini geliştiriyor. Her bir deneme sınavı, her bir çözülen soru, onların problem çözme yeteneklerini ve baskı altında performans gösterme kabiliyetlerini artırıyor. Bu süreç, sadece akademik bilgi birikimini değil, aynı zamanda karakter gelişimini de tetikliyor. Gençler, bu dönemde kendi sınırlarını zorlamayı, düştüklerinde kalkmayı ve başarısızlıkları birer öğrenme fırsatı olarak görmeyi deneyimliyorlar.
Gelecek Algısı ve Gerçek Başarı
Fakat asıl üzerinde durmamız gereken nokta, bu sınavın gençlerin gelecek algısını nasıl şekillendirdiği. Toplumumuzdaki “iyi bir meslek, iyi bir gelecek” denklemi genellikle iyi bir üniversiteye girmekle özdeşleştiriliyor. Gençlerin kendi yeteneklerini ve ilgi alanlarını keşfetmek yerine, yüksek puan getiren popüler mesleklere yönelmesi yaygın bir durum. Oysa gerçek başarı, sadece diploma sahibi olmakla sınırlı kalmayıp; sevdiğin işi yapmak, potansiyelini tam olarak kullanmak ve topluma faydalı olmakla doğrudan ilişkilidir. İstek dışı seçilen bir eğitim veya meslek, ileride mutsuzluğa ve verimsizliğe yol açabilir.
Unutmayın: Bir Sınav Her Şey Değildir!
Değerli genç kardeşlerimiz, sizler bu ülkenin en kıymetli varlıklarısınız. Unutmayalım ki bir sınav sonucu sizin tüm değerinizi, zekanızı ve potansiyelinizi asla belirleyemez. Hayatta başarılı olmanın birçok farklı yolu vardır: sanatta, sporda, teknikte, zanaatte, girişimcilikte… Yeter ki içinizdeki ateşi keşfedin ve o ateşi söndürmeyin.
Şu anda sınav sürecindeyseniz, odaklanın ve elinizden gelenin en iyisini yapın. Ama bilin ki sınav sonrası hayat devam edecek. Eğer sonuçlar beklediğiniz gibi gelmezse, bu bir son değil, yeni bir başlangıç kapısıdır. Kendinizi suçlamayın, kendinize haksızlık etmeyin. Unutmayın, gerçek güç, içinizdeki tükenmez azimde, öğrenmeye olan sevdanızda ve kendi yolunuzu çizme cesaretinizde saklıdır. Aileler olarak bizler de gençlerimize bu süreçte koşulsuz destek olmalı, onlara “senin değerin sadece bu sınavla ölçülmez” mesajını vermeliyiz. Kıyaslamalardan kaçınmalı ve güven ortamı sağlamalıyız.
Bu sınav, hayatınızdaki birçok kapıdan sadece biridir. Önemli olan, hangi kapıdan geçerseniz geçin, azimle, inançla ve kendinize olan güvenle ilerlemektir. Çünkü geleceğin mimarları, cesur yürekleri ve aydınlık zihinleriyle sizlersiniz.
Yolunuz açık olsun, başarı her daim sizinle olsun! Sakarya’dan tüm gençlerimize yürekten başarılar diliyoruz.
FATMA YILDIZ
