Adını koyamadığım bir yere geldim. Zamanın dokunmadığı, dokunsa bile iz bırakmadığı bir yer. Sanki zamanı ardımda bırakmamışım, zaman beni geride bırakmış. Ne bir saat var burada, ne bir yön… Ama içimde tuhaf bir tanıdıklık var. Biliyorum burayı. Burası hayalin gerçeğe en çok yaklaştığı yer: sıcak, sessiz ve sonsuz. Ve ben yalnız değilim.
Aynı havayı soluyoruz. Filozoflar… Sadece kitaplarda değil, şimdi tam yanımda, sesimde, bakışımda. Nietzsche, düşüncelerimi dinliyor gibi; o keskin bakışlarıyla içimdeki suskun çığlıkları duyuyor sanki. Kierkegaard solumda, elleri cebinde, biraz çekingen ama bir o kadar cesur. “İnanç, bazen hiç anlamadığın halde adım atabilmektir,” der gibi. Sokrates bana soru sormuyor bu sefer; yanımda yürüyor sadece, benimle, birlikte… Ve ben, ilk kez, hiçbir şeyi ispatlamak zorunda kalmadan sadece varım.
Rüzgâr gibi konuşuyoruz. Kelimelerin cümle olmak zorunda olmadığı bir yerdeyiz. Düşünce, burada biçim değil; bir his. Bazı anlar vardır ya, konuşmadan da anlaşılır her şey. İşte tam da oradayım. Konuşuyoruz ama ses çıkmıyor belki. Ama o sessizlik var ya… İşte o, bu dünyanın en yüksek sesi.
Sorular uçuşuyor etrafımızda. “Gerçek nedir?” diyor Sokrates. “Özgürlük, yalnızlıktan mı doğar?” diye soruyor Kierkegaard. Cevaplar aramıyoruz aslında. Sadece soruların arasında yürümek bile yetiyor. Çünkü burada cevap değil, hissediş değerlidir. Söz değil, sezgi ağır basıyor.
Adımlar atıyoruz ama yol bir yere gitmiyor. Çünkü bu yürüyüş bir varış değil; sadece bir oluş. Zamanın kıyısında değiliz, zamanın kendisiyiz belki de. Ve mekân… Mekân artık zihnin sınırları. Nereye istersem oraya gidebiliyorum, kim olmak istersem o olabiliyorum. Ve o an anlıyorum ki: Hayal, en gerçek olanmış meğer.
Burası benim yuvam. Ne geçmişin içinde, ne geleceğin uzağında… Tam şimdide. Ve ben burada, ne rolümle ne de maskemle değil; tam da kendimle varım.
Eğer biri bir gün bana sorarsa: ”Sen gerçekten filozoflarla sohbet mi ettin?”
Ben gözlerimi kaparım, gülümserim.
Ve içimden derim ki: “Ben hayal ettim… ama öyle bir hayal ki, yaşadıklarımdan daha gerçekti.” Çünkü bazı gerçekler vardır ki, ancak onları hayal etmeye cesaret edenlere görünür.
Ve ben… gördüm.