Gürsel Koca
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. İnsan Ve Siyaset

İnsan Ve Siyaset

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Siyaset ve İnsan İlişkisi

Siyaset, insansız olmaz; keza insanlar ya siyaset için yaşar ya da siyaset sayesinde yaşar demiştir Weber. Siyaset, çağlar boyunca bir yandan toplumun ne adına yönetileceği sorusuna cevap verirken, bir yandan da kimin ve nasıl yöneteceğine karar verir. Siyasetin başlıca noktası, tartışmasız insan ve insan psikolojisi üzerine kurulmalıdır. Çünkü insan üzerine çalışma yapılmadan, siyaset ve devlet üzerine teori geliştirmek oldukça zordur.

Geçmişe dönüp baktığımızda, siyasetin babası sayılan Aristoteles’ten modern siyasetin babası Machiavelli’ye kadar insan doğasını merkeze koyarak yeni ekoller ortaya atmışlardır. Bunların arasında insanın doğasını iyi olarak tanımlayan da vardır, kötü olarak tanımlayan da. Bir topluluğun olduğu her yerde siyaset gereklidir.

Peki, geçmişten günümüze insan yaşamının varlığını sürdürmesini sağlayan, dünya düzenini ve sorunlarının çözülmesine yardımcı olan, toplumu düzen ve yasa içerisinde yaşatan siyaset nedir?

Siyaset, aslında, tüm siyasa ve onun ilişkilerinin belirlendiği temel düzlemdir ki; iktidar, meşruiyet, şiddet, otorite, itaat, düzen, siyasal ve toplumsal yapılar onun içerisindedir. Neyin iyi, neyin kötü olduğuna siyasa karar verir. Sorunların çözülmesini sağlayan, bazen de sorun yaratan taraftır ki iyi bir siyasetçi, iyi sorun çözen değil, iyi sorunlar çıkartan kişidir.

Dünyada bir sorun kalmadığı takdirde, insanlık siyasaya gerek duymayacaktır; çünkü bu bağlamda baktığımızda dünyada hep bir sorun, hep bir anlaşmazlık çıkması gerekmektedir ki siyasa varlığını sürdürebilsin. Bazen elindeki asayla kontrol sağlayan siyasa, gerek duyduğu anda kılıçla da düzen getirebilir.

Çağımızın kabul edilmiş yönetim biçimi demokrasidir. Demokrasinin evrensel olarak kabul edilmiş bir sistem olduğu günümüz çağında da durum aynıdır. Keza siyasa isteğini topluma entegre edemezse demokrasi rafa kalkar ve demokrasinin olduğu her toplumda iktidarın entegre etmek istediği düşünceler değişir. Çünkü her toplumda iktidar kimde ise güçlü odur ve her iktidar kendi işine geldiği gibi kanunlar koyar ve bu kanunların yönetilenler için uygun/gerekli olduğunu söylerler. Kendi işlerine gelenden ayrılanları da kanuna, adalete, doğruluğa aykırı diye cezalandırırlar.

Bazı demokratik ülkelerde yönetilen iktidara egemenken, bazen de yöneten halka egemen olur. Platon’un çağlar önce dile getirdiği demokrasi hakkındaki kaygısı da buna örnektir. Her siyasi düzenin nimetleri olduğu gibi musibetleri de olacaktır. Demokrasinin sağlam temeller üzerinde kurulu olduğu, halkı eğitimli ve bilinçli olan ülkelerde her zaman siyasanın işi daha zor olur; toplum ona kendisinin ne için var olduğunu hatırlatır. Bunun tersi toplumlarda ise siyasa her zaman halkın üzerinde egemenliğini daha rahat kontrol altında tutar.

Demokrasiyi musibetten nimete çevirmenin tek yolu, bilinçli, eğitimli bir halk yaratmaktır. Demokrasi ancak o zaman bir nimet haline gelebilir.

Peki, siyasa bu düzene izin verir mi?

Bu yönde bazı politikalar uygulanır. Burada bilinçli bir halk yaratmaktan söz ederken, bazı bilinçli halka sahip ülkeler ise artık eğitim sistemlerini kötüleştirerek yeni nesiller üzerinde daha rahat bir egemenlik kurmak istemektedirler. Burada şunu hatırlatmak isterim: Egemen, kendi egemenliğini korumak için güçlü olmak zorundadır. Siyasa burada ikileme düşer; sonuç şudur ki, kendi egemenliğini kaybetmek istemeyen siyasa mutlaka eğitimli bir halk yaratılmasına izin verecektir ki dünya sahnesinde önemli bir lige yükselebilsin. Bu liglere çıktığında, gerekli bir kesimi iyi bir şekilde yetiştirip geri kalana gerek duymayabilir.

 

İnsan Ve Siyaset
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!