Ellipsism”. Gelecekte başımıza ne geleceğini veya hayatımızın nasıl şekilleneceğini tahmin edememenin yaşattığı üzüntüye, sıkıntıya deniyormuş. Ben tam olarak ellipsism dönemindeyim. 20 yaşındayım ve ilerde beni neler bekliyor, ne yapacağım, nasıl bir hayatım olacak, istediklerimi mi yapacağım yoksa çok başka bir yola mı yöneleceğim bunları bilmiyorum. Belirsizlik de hayattaki en kötü duygudur. Dostoyevski’nin de dediği gibi ‘belirsizlik, en kötü ihtimalden daha acı vericidir.’
Ellipsismin neden olduğu bir durum da çok düşünmektir. Çok düşünmek geceleri uyutmuyor, yaşadığınız andan keyif alamıyorsunuz. Bu kadar genç yaşta böylesine çok düşünmek de ruhen yaşlandırıyor. Üzüntü, sıkıntı, stres kalbi yorar ama bu duygular olmadan da yaşanmaz. Kendimle ilgili bir itiraf da bulunacak olursam: Beni dibe çekecek duygulara tutunuyorum. Belki bu çok doğru olmayabilir ama üzüntülü, kırık kalpli olmak beni ben yapıyor.
Sürekli kendimi telkin ederken buluyorum. Her anım da kaygı duygusu var. Halbuki o an içinde bulunduğum durumu yaşasam daha fazla zevk alacağım. Beceremediğim bir durum bu… Belki bu kaygıları kimseyle paylaşmıyor olmak daha fazla kaygılandırıyor olabilir. Ama kime ne anlatacağım? Anlayacaklar mı? Hiç sanmıyorum. Anlaşılmayı beklemek ellipsismden daha zor.
Tabii şunu da değinmek lazım. Geçmişteki kendimde çok endişeliydi,çok düşünüyordu. Şuan ona söylemek isteyeceğim şey: Kendini akışa bırak ve kendi ışığına güven. Ellipsismi kendi ışığımıza güvenerek yenebiliriz.