Hayata geldiğimizden beri bir hayal dünyasının içindeyiz. İlk başta başkaları bizim için hayaller kuruyor sonra da kendimiz için hayaller kurmaya başlıyoruz.Birbirini tutmamaya başlıyor belli bir yerden sonra. Ve bazıları askıda kalabiliyor.Geçmişteki bana sormak isterim:Hayaller hayal olarak kalıyor mu? Geçmişte olsa buna çok karamsar bir cevap verebilirdim.
İstediklerini yapabilmek büyük bir çaba istiyor. Benim için öyle en azından… Küçükken köşe yazarlarına çok özenirdim. Çok büyük ve gerçekleşmeyecek bir hayal gibiydi. Şuan burada köşe yazıları yazıyor olmak gurur verici bir his. Yazmak benim için her zaman büyük bir tutkuydu. İlacımdı.Yaşadığım bir çok duyguyu içimde tutuyorum. Kırgınlığımı,üzüntümü,sevincimi hep içim de yaşıyorum. Beni zehirlemesin diye de kağıtlara döküyorum. Çünkü bazen bazı şeyler dile dökülmüyor. Dile dökülürken gözyaşı da dökülüyor ve bazen etrafında birileri varken ağlamak iyi hissettirmez. O yüzden kalemler,kağıtlar her zaman en iyi dostlardır.
Hayaller her zaman çok romantik mi olmalı? Kime göre neye göre… Hayal dünyasına sınır getirmek bana çok mantıklı gelmiyor. Çünkü oraya kimse erişemeyecek. Kimsenin kapısını bile aralayamayacağı bir dünya da istediğimizi düşlemeliyiz.
Peki, yazının sonuna gelirken ve şu yaşımızda kendimize tekrar bir soralım. Hayaller hayal olarak kalıyor mu? Bazen bazı hayallerin hayal olarak kalması daha iyidir. Bunu o zaman anlayamayabiliriz. Belki isyan edebiliriz. Her ne olursa olsun, olsa da olmasa da bizim hayrımız için gerçekleşiyor. Hâlâ soruyu tam olarak cevaplamadım. Hayır, hayaller hayal olarak kalmıyor. Ya gerçekleşip sizi büyülüyor ya da düşlerin arasında kaybolduğunuz bir zaman dilimi oluveriyor.