Günlük hayatta, gerek kişisel gerekse toplumsal olarak birçok istem dışı olayla karşılaşıyoruz. Kimimiz aile içerisinde, kimimiz okulda, iş yerinde, trafikte vb. Bu durumlar, insanların bulunduğu her ortam için geçerlidir.
Yaşadığımız küçük veya büyük bu sorunlar, olay anında moralimizi bozduğu gibi, olayın muhatabı kadar çevremize de mod düşüklüğü ve duygu karmaşası yaşatır. Kişi, o an karşısındaki kişiden çekinmesi, maddi-manevi kayıp korkusu ya da anlık bir tepkisizlik yaşadığı için gerçek tepkisini gösteremez. Ancak, her ne kadar tepkisini bastırmaya çalışsa da olayın yarattığı his ve bıraktığı iz, kişinin içinde bir enkaz olarak kalır.
Bu duygusal yük, kişinin “heybesine” konur ve gün boyunca bulunduğu her ortama taşınır. Kalp heybesinden çıkamayan bu his, tıpkı evde biriken çöp yığınını yanına alıp dışarı atacak yer bulamamak gibidir. Bu yük, yanında taşındıkça ağırlığını hissettirir; kişiyi yavaşlatır, hatta zamanla “kokmaya” başlar. Kişi, bu duygusal yükü ait olduğu yere bırakamadığı için kurtulmak amacıyla hiç ilgisi olmayan başka bir yere boşaltır. Önemli olan, o yükten kurtulmaktır; nereye bırakıldığının önemi yoktur. Gördüğü ilk boş ve güvenli yere bırakır. Hatta bazen, poşet yırtılmıştır da o yükten gidilen her yer payını almıştır.
Bu durumu günlük bir olayla örneklendirecek olursak; iş yerinde patronuyla yaşadığı ufak çaplı bir anlaşmazlık sonrası, işten kovulma korkusu gibi sebeplerle haklı olsa bile patronuna cevap veremeyen Oğuz Bey, içinde bastırdığı tepkiyi farklı yollarla dışa vurur. Önce iş arkadaşlarına, ardından trafikte hiç tanımadığı suçsuz bir vatandaşa, daha sonra da evde eşine ve çocuklarına yansıtabilir.
Bu duruma psikolojide “yer değiştirme” ya da displacement adı verilir. Bu, bir tür savunma mekanizmasıdır.
Şimdi Gelin, Bu Basit Gibi Görünen Yer Değiştirmenin Etkilerine Birlikte Bakalım:
Olayın İçindeki Kişide:
Verilemeyen tepki nedeniyle suçluluk hissi,
Günü “öldürme” ve verimsiz geçirme,
Özsaygı zedelenmesi,
Yakın çevresiyle iletişim bozuklukları yaşama.
Duruma Maruz Kalan Kişide:
Özsaygının zedelenmesi,
Karşısındaki kişiye yönelik olumsuz yargılar geliştirme,
Kendini korumak adına duygusal mesafe koyma,
Yaşanan durumun kendi hatası olduğuna inanmaya başlama.
Bu Tarz Durumların Yaşanmaması İçin Neler Yapılabilir?
Olayı, olay anında doğrudan muhatabına ifade etmek: Saygılı, açık ve doğrudan bir iletişimle duyguyu bastırmadan aktarabilmek, yükün büyümesini engeller.
Öfke kontrolü sağlamak: Mindfulness (farkındalık), nefes teknikleri, kısa yürüyüşler gibi yöntemlerle anlık öfkeyi yönetebilmek.
Duygu günlüğü tutmak: Yaşanılan duyguyu yazılı olarak ifade etmek, kişinin kendini daha iyi tanımasını sağlar.
Olay analizi yapmak ve doğru zamanda geri dönmek: O anki yoğunluk, yanlış anlama ya da ön yargılarla tepki vermek yerine, olaydan sonra uygun bir zamanda mantıklı ve analitik bir yaklaşımla konu muhatabıyla sağlıklı bir iletişim kurmak mümkündür.
Tüm bu adımlar, hem kendinizi hem de duygularınızın yönünü daha sağlıklı şekilde bulabilmenize yardımcı olacaktır. İç dünyamızda birikenleri ait olduğu yerde çözümleyebilmek dileğiyle…