Mehmet Kuşcu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Genel
  4. Alın Teriyle Yazılan Tarih

Alın Teriyle Yazılan Tarih

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

1 Mayıs, dünya genelinde emekçilerin ve işçilerin haklarını savunmak için bir araya geldiği, tarihsel mücadelelerle yoğrulmuş simgesel bir gündür. Bu özel gün, yalnızca geçmişin anılarına saygı duruşu değil; aynı zamanda günümüzün emek mücadelelerine ışık tutan, geleceğe dair umutlar ve sorumluluklar taşıyan bir andır. Her yıl 1 Mayıs geldiğinde dünyanın dört bir yanında meydanlar dolar, sloganlar atılır, pankartlar açılır. Ama bu gösterilerin ardında yalnızca bir kutlama havası değil, yıllarca süren direnişlerin, alın terinin ve kazanılmış hakların gölgesi vardır.

1 Mayıs’ın kökleri, 19. yüzyılın sonlarına, işçilerin o meşhur sekiz saatlik iş günü isteğiyle tutturdukları mücadelelere kadar uzanır. Özellikle de 1886’da Amerika Birleşik Devletleri’nin Chicago şehrinde yaşanan Haymarket olayları var ki, bu günün adeta bir simgesi haline gelmesinde kilit rol oynamıştır. O gün greve giden işçilerin polisle burun buruna gelmesi, sonrasında yaşanan o üzücü çatışmalar ve ardından gelen mahkemeler, işçi hareketlerinin tarihine adeta kanlı harflerle yazılmıştır. İşte bu olaylar, 1 Mayıs’ın tüm dünyadaki işçi sınıfının mücadele ve omuz omuza durma günü olarak anılmasına yol açmıştır.

Bugün geldiğimiz noktada 1 Mayıs, hala pek çok memlekette emeğin gür sesi olmaya devam ediyor. Ama bu özel gün, sadece geçmişi yad etmek ya da tarihi bir sembol olarak kalmıyor; aynı zamanda şimdiki çalışma şartlarını şöyle bir masaya yatırıp eleştirdiğimiz, sosyal adalet isteklerimizi haykırdığımız ve gelecekte daha eşit, daha hakkaniyetli bir dünya hayalini yeniden yeşerttiğimiz bir zemin aslında. Şu modern kapitalist düzende işçi sınıfı dediğimiz şey, artık sadece fabrika önlerinde değil; ofislerde, o sanal platformlarda, tarlalarda, hatta hizmet sektörünün her köşesinde varlığını sürdürüyor. Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, iş yapma biçimlerimiz ne kadar farklılaşırsa farklılaşsın; işte o değişken çalışma saatleri, o geleceği belirsiz işler ve o yetersiz maaşlar var ya, işte bunlar 1 Mayıs’ın günümüzdeki anlamını daha da belirginleştiriyor, önemini katbekat artırıyor.

Şimdi farklı memleketlerde 1 Mayıs’ın nasıl kutlandığına bakacak olursak, o toplumun siyasi yapısı, geçmişi ve oradaki emek hareketlerinin ne kadar güçlü olduğu gibi faktörler devreye giriyor. Mesela Fransa’da 1 Mayıs denince akla, sendikaların sıkı sıkıya örgütlendiği, caddeleri dolduran kalabalık yürüyüşler geliyor. Özellikle Paris’te, Bastille Meydanı’ndan başlayıp giden o yürüyüşler, çoğu zaman emekçilerin isteklerini haykırdıkları bir protesto havasında geçiyor. Hatta o ülkede 1 Mayıs, sadece çalışan kesim için değil, işsizler ve öğrenciler için de seslerini duyurabilecekleri önemli bir fırsat oluyor.

Almanya’da “Tag der Arbeit” yani “Emek Günü” olarak bilinen 1 Mayıs, resmi tatildir ve sendikalar tarafından organize edilen çeşitli etkinliklerle geçer. Berlin gibi büyük şehirlerde sosyal adalet, eşit ücret, iş güvencesi gibi konular gündeme taşınır. Ancak zaman zaman bu yürüyüşler radikal grupların da katılımıyla sertleşebilir ve polis müdahalesiyle sonuçlanabilir. Buna rağmen Almanya’da 1 Mayıs, toplumun farklı kesimlerinin buluştuğu, demokrasinin ve ifade özgürlüğünün yaşandığı bir gün olarak kabul edilir.

Türkiye’de ise 1 Mayıs, inişli çıkışlı bir tarihsel serüvene sahiptir. Gelgelelim 1977’de İstanbul’un kalbi Taksim Meydanı’nda yaşanan o acı 1 Mayıs olayına… Ne yazık ki o gün onlarca insan hayatını kaybetti ve bu elim hadise, toplumsal hafızamızda derin yaralar açtı. Uzun seneler boyunca ya yasaklandı ya da çeşitli kısıtlamalarla kutlanmaya çalışıldı bu anlamlı gün. Ama zamanla halkımız bu güne tekrar sahip çıktı. Bugün Türkiye’de 1 Mayıs, hem çalışanların haklarını dile getirdiği bir platform hem de geçmişte yaşanan o acı olayların asla unutulmadığı bir anma ve mücadele günü olarak yaşanıyor. Her sene farklı şehirlerimizde sendikalar, meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütleri bir araya gelerek demokrasi, eşitlik ve adalet gibi hayati taleplerini yüksek sesle dile getiriyorlar.

Küba gibi sosyalist ülkelerde 1 Mayıs, devletin ve halkın birlikte organize ettiği, devasa katılımlı kutlamalarla geçer. Başkent Havana’da düzenlenen yürüyüşlere on binlerce insan katılırken, bu gün sosyalizmin ve kolektif emeğin bir zaferi olarak yüceltilir. Bu ülkelerde 1 Mayıs, yalnızca hak arama değil, aynı zamanda sistemin meşruiyetinin vurgulandığı bir vitrin niteliği taşır.

Güney Kore’de ise 1 Mayıs, hem tarihi anlamı hem de güncel politik bağlamıyla dikkat çeker. Ülke genelinde düzenlenen protestolarda işçiler sıklıkla uzun çalışma saatlerini, düşük ücretleri ve iş yerindeki ayrımcılıkları gündeme getirir. Sendikal faaliyetlerin yoğun olduğu Güney Kore’de, bu gün devletle toplum arasındaki gerilimin de hissedildiği bir alan yaratır.

1 Mayıs’ın geleceğine dair düşüncelere dalınca, içimizde hem bir umut ışığı beliriyor hem de kafamızda bir sürü soru işareti dönüp duruyor. Çünkü “emek” dediğimiz şey, bu dijitalleşme, yapay zekâ ve otomasyon çağında adeta yeniden tanımlanıyor. Bu büyük değişim de ister istemez iş güvencesi ve gelirdeki o adaletsizlik gibi sorunları daha da göz önüne seriyor. Belki de 1 Mayıs’ın ilerleyen senelerdeki en önemli amacı, sadece o bildiğimiz, elle yapılan işin yanında, zihinsel emeği ve şu dijital dünyadaki emeği de içine alan çok daha geniş bir hak arayışına dönüşmek olacak. Aynı zamanda şu yaşadığımız çağın getirdiği iklim krizi, kadınlarla erkekler arasındaki eşitsizlik ve o küresel göç gibi yepyeni sorunlara karşı emek hareketlerinin daha kucaklayıcı bir yaklaşım benimsemesi, bu anlamlı günün tüm dünyadaki değerini daha da artıracaktır.

Özetlemek gerekirse, 1 Mayıs yalnızca işçilerin değil, insanlık onurunun, eşitliğin ve adaletin sesi olma potansiyeli taşıyan bir gündür. Her yıl yeniden yazılan bu hikâyenin içinde geçmişin acıları, bugünün mücadeleleri ve yarının umutları aynı anda taşınır. Bu yüzden 1 Mayıs, sadece bir tarih değil; bir direniş biçimi, bir umut sembolü ve daha insanca bir yaşam talebinin evrensel çığlığıdır.

Saygılarımla.

Alın Teriyle Yazılan Tarih
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 Yorum

  1. Sayın Kuşcu
    Emek mücadelesinin dününe saygı duruşuyla başlayıp, bugünün sorunlarını cesurca ele almanız ve geleceğe dair umut dolu bir perspektifle tamamlamanız, yazınıza hem bilgi hem de duygu anlamında güçlü bir zemin kazandırmış.
    Kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlık. 1 Mayıs Kutlu olsun.

    • 3 Mayıs 2025, 00:16

      Sayın Okurum,
      Yazımı beğenmeniz beni son derece mutlu etti. İlginiz ve değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
      Saygılarımla.

  2. 1 Mayıs 2025, 14:23

    Sayın M. Kuşcu,
    Kaleme aldığınız 1 Mayıs yazısı, sadece bilgilendirici değil; aynı zamanda yürekten bir çağrı gibiydi. Anlatımınızdaki derinlik ve samimiyet için sizi kutluyorum. Emeğin sesine ses kattığınız için teşekkürler.
    1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlu olsun!
    Adaletin, eşitliğin ve insanca yaşam mücadelesinin her zaman yanında olalım.

    • 3 Mayıs 2025, 00:16

      Sayın Okurum,
      Yazımı beğenmeniz beni son derece mutlu etti. İlginiz ve değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
      Saygılarımla.

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!