2025 Temmuz’una yaklaştığımız bu günlerde, milyonlarca emekli Kurban Bayramı’na yine buruk, yine boynu bükük girecek. Bayram, adı üstünde; sevinç, paylaşma, bereket zamanıdır. Ama bu yıl da birçok emeklimiz için bayramın ne kokusu olacak sofralarda, ne de tadı dilde. Kurban kesemeyen, torununa harçlık veremeyen, sevdiklerine bir parça et götüremeyen, hayır işlerinde bulunamayan onca insan… Bu bayram da yalnızca dua ile yetinmek zorunda kalacak.
Aslında her şey, Temmuz 2024’te başladı. Yaklaşık 3.6 milyon emekli, kök maaşlarına yapılan düşük oranlı zam nedeniyle maaşlarında tek kuruş artış göremedi. Özellikle kök maaşı 8.000 TL’nin altında olan emekliler, enflasyon farkından dahi yararlanamadı. Maaşları yine 10.000 TL’de sabit kaldı. O günden bu yana değişen pek bir şey olmadı. Hayat pahalılaştı, faturalar kabardı, pazar çantaları hafifledi ama emeklinin maaşı yerinde saydı.
2025 Ocak ayında en düşük emekli maaşına yapılan %15,75’lik artışla 14.469 TL’ye yükseldiği açıklandı. Ancak bu zammın etkisi, daha cebe girmeden enflasyonun pençesinde eridi. Emekliler, artan yaşam maliyetleri karşısında alım güçlerinin düştüğünü bir kez daha hissetti.
Şimdi gözler, Temmuz ayında yapılacak zam oranında. Hesaplamalara göre bu oran %16 civarında olacak gibi. Ancak bu artış, milyonlarca emekli için adeta bir “sıfır zam” anlamına geliyor. Çünkü kök maaşı 12.500 TL olan bir emekli, bu artışla yine 14.500 TL almaya devam edecek. Yani Temmuz ayı geldiğinde, yüzlerce ürüne zam gelirken, emeklinin maaşı yerinde sayacak.
Emekliler, geçim sıkıntısıyla boğuşurken, maaşlarına yapılacak artışların enflasyon karşısında erimesinden endişe duyuyor. Umarız, Temmuz ayında yapılacak zamlar, emeklilerin alım gücünü gerçekten artırır ve bu “sıfır zam” durumu yaşanmaz.
Peki, sıfır zam ne anlama geliyor? Bir emekli için sadece cebine giren paranın değişmemesi değil bu; aynı zamanda hayat kalitesinin daha da düşmesi, daha çok şeyden feragat etmesi, biraz daha içine kapanması demek.
Yıllarca çalışmış, bu ülkenin taşını toprağını elleriyle yoğurmuş insanlar bunlar. Gece vardiyalarında, tarlada, atölyede, okulda, ofiste ömür tüketmiş, çocuklarını bu ülkenin yarınlarına hazırlamış insanlar. Şimdi ise emekli oldular diye sadece “maaş yükü” olarak görülmeleri büyük bir haksızlık değil mi?
Devletin görevi sadece yollar yapmak, binalar dikmek değildir. Devletin büyüklüğü, yaşlısına verdiği değerle ölçülür. Emekli, sadece istatistiklerde yer alan bir sayı değildir; o, bu ülkenin hafızasıdır. Geçmişi, alın teridir. Bugünü şekillendiren ellerin sahipleridir. Ve onlar artık şunu soruyorlar: “Biz bu ülkeye çok şey verdik, şimdi ülke bize ne veriyor?”
Hayatın bu kadar pahalı, geçimin bu kadar zor olduğu bir ortamda; emekliler kuru bir maaş zammı değil, insanca bir yaşam istiyor. Pazara gittiğinde fiyat sormadan sebze alabilmek, eczaneye girdiğinde reçetesindeki ilacı ödeyebilmek, torununa bir çift ayakkabı alabilmek istiyor. Lüks değil, sadece onurlu bir hayat istiyor.
Bugün emeklilerin çoğu ayın sonunu hesap kitap yapmadan getiremiyor. Elektrik faturasını öderken iç çekiyor, doğal gazı kısıyor, evin ışıklarını erken kapatıyor. Bakkalda, pazarda fiyatlara bakıp “neyse kalsın” diyor. Oysa emeklilik, bir insanın yıllarca çalıştıktan sonra huzurla yaşlanacağı dönem olmalı. Şimdi ise birçok emekli için hayatın en zor dönemi haline gelmiş durumda.
Bu noktada devletin emeklilere yönelik politikalarını yeniden gözden geçirmesi kaçınılmaz bir sorumluluktur. Maaşları enflasyona ezdirmeyen, sosyal yardımları güçlendiren, emeklilerin yaşam kalitesini artıran adımlar artık bir lütuf değil, zorunluluktur. Çünkü bu insanlar yalnızca geçim mücadelesi vermiyor, aynı zamanda değer görmek istiyor. Saygı, vefa, insanca muamele görmek istiyor.
Kurban Bayramı; dayanışmanın, paylaşmanın, birbirine el uzatmanın bayramıdır. Bayram sabahı evde bir kurban kokusu, torunla birlikte dağıtılan et poşetleri, kapıyı çalan komşular, küçük bir huzur, küçük bir neşe… Bunlar bayramı bayram yapan detaylardır. Ne yazık ki bu bayram, birçok emeklimiz o sofralara et koyamayacak, torununa harçlık veremeyecek. Oysa bu insanlar sadece bir maaş değil, aynı zamanda bir tebessüm, bir vefa görmek istiyor.
Benim dileğim şu: Bu satırları okuyan her bir yetkili, her bir karar verici, vicdan terazisini bir kez çalıştırsın. Belki bir gün Temmuz ayında “sıfır zam” değil, “adil zam” konuşuruz. Belki bir gün, emekliler de bayramda sadece dua değil, kurban da kesebilir. Belki bir gün, bu ülkenin büyüklüğü sadece köprülerinde değil; yaşlısına, emeklisine verdiği değerde kendini gösterir.
Şartlar ne olursa olsun… Kurbanı olmasa da duası olan tüm emeklilerimizin, aziz milletimizin Kurban Bayramı’nı yürekten kutluyorum. Dilerim bayramın bereketi, biraz da emeklilerimizin sofrasına uğrar.
Bu sebeple, tüm Türk-İslam âleminin Kurban Bayramı’nı en içten dileklerimle kutluyor; bu mübarek günlerin tüm insanlığa sağlık, huzur, mutluluk ve bereket getirmesini temenni ediyorum.
Saygılarımla.
Sayın M. Kuşcu,
Yüreklere dokunan ve emeklilerin yaşadığı gerçek sıkıntıları samimi bir dille aktaran çok anlamlı bir yazı kaleme almışsınız. Duyarlılığınız ve vicdani sesiniz için teşekkür ederim. Kurban Bayramı’nızı en içten dileklerimle kutlar, sağlık ve huzur dolu günler dilerim.
Sayın Okurum,
Yazımı beğenmeniz beni son derece mutlu etti. İlginiz ve değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Sayın Kuşcu,
Kaleme aldığınız yazı, emeklilerin sesi olmuş adeta. Gerçekleri cesurca ve duygu yüklü bir şekilde dile getirmişsiniz. Bu içten ve farkındalık yaratan ifadeleriniz için sizi yürekten kutluyorum. Türk-İslam âleminin Kurban Bayramı’nı en içten dileklerimle kutluyorum.
Sayın Okurum,
Yazımı beğenmeniz beni son derece mutlu etti. İlginiz ve değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
Saygılarımla.