İş dünyası her zaman düz bir yolda ilerlemez. Bazen pazar koşulları sertleşir, bazen stratejik kararlar beklenen sonucu vermez. Bazen de tüm dünya, kimsenin öngöremediği bir ekonomik dalganın etkisi altına girer. Bu gibi durumlarda, bir zamanlar büyük umutlarla kurulan, yüzlerce insana ekmek kapısı olan şirketler, ciddi bir finansal çıkmazla karşı karşıya kalabilir. İşte tam da bu noktada, çoğu zaman olumsuz algılansa da aslında ikinci bir şans sunan bir kavram devreye girer: konkordato.
Konkordato ilan eden bir şirketi sadece iflasın eşiğine gelmiş bir ticari yapı olarak görmek, tablonun sadece bir kısmını değerlendirmek olur. Her şirketin aslında bir öyküsü vardır. Sabahın henüz o serin sessizliğinde dükkanını, ofisini açmaya koşan, alın teriyle çalışan insanlar… Bir de o koşturmaca içinde, siparişleri tam zamanında yetiştirme telaşındaki tedarikçiler… Bir şirketin varlığını sürdürmesi demek, işte o gördüğünüz tüm emek veren insanların, o hayallerin, o çabaların da ayakta kalması demektir.
Dolayısıyla konkordato, teknik bir hukuk süreci olmaktan öte, aslında insani bir meseledir. İşini kaybetme korkusuyla yaşayan bir çalışanın endişesi, alacağını tahsil edip edemeyeceğini düşünen bir esnafın belirsizliği ya da yıllarını verdiği işinin batmasını izlemek zorunda kalan bir yöneticinin uykusuz geceleri… Hepsi bu sürecin görünmeyen ama en gerçek parçalarıdır.
Her kriz bir son değildir. Bazen yavaşlamak, hataları görmek ve yeniden başlamak için bir fırsattır. Konkordato, şirketlere tam da bu fırsatı sunar. İyi yönetilen bir yeniden yapılanma süreciyle, borçlar daha rahat ödenir hale gelebilir, gereksiz harcamalar ortadan kaldırılabilir ve yönetim şekilleri tekrar gözden geçirilebilir. Bütün bunlar sayesinde şirket sadece hayatta kalmaz, aynı zamanda geleceğe daha güçlü bir şekilde yürür.
Bu noktada en önemli unsurlardan biri, şeffaflık ve güven ortamının tesis edilmesidir. Başarılı bir konkordatonun olmazsa olmazı, alacaklıların sürece güvenmesi, şirketin ayakları yere basan bir plan sunması ve çalışanların motivasyonunun yüksek tutulmasıdır. Bu süreçte herkesin az da olsa fedakarlık yapması gerekebilir. Ama doğru adımlar atılırsa, bu küçük fedakarlıklar zamanla çok daha büyük kazanımlara dönüşebilir.
Konkordato süreci, mahkemelerin denetimi altında yürütülür ve bu aşamada konkordato komiserlerinin rolü kritik öneme sahiptir. Hem şirketin durumunu objektif biçimde değerlendirmek, hem de alacaklıların haklarını korumak gibi zorlu bir görev üstlenirler. Bu nedenle sürecin adaletli ve tarafsız bir şekilde ilerlemesi, yalnızca hukuki değil, vicdani bir sorumluluktur da aynı zamanda.
Komiserler ve mahkemeler, bir anlamda sürecin hakemliğini yaparlar. Şirketin gerçekten ayakta kalma ihtimali var mı, sunulan plan işe yarar mı diye bakarlar. Amaçları, bütün taraflar için adil ve kalıcı bir çözüm bulmaktır. İşte bu hassas dengeyi tutturmak başarının anahtarıdır.
Konkordato sürecinde toplumsal bakış açısı da büyük önem taşır. Çoğu zaman konkordato ilan eden şirketler toplum nezdinde “batık” olarak yaftalanır. Oysa bu tür bir bakış, durumu sadece yüzeyden okumaktır. Konkordato, çoğu zaman son çare olarak başvurulan ve şirketi, dolayısıyla bağlı olduğu tüm yaşamları kurtarmayı amaçlayan bir adımdır.
Bu nedenle konkordatoya sadece ekonomik bir mekanizma değil, aynı zamanda insanları koruyan, onları geleceğe taşıyan bir köprü olarak bakmak gerekir. İçinde hem hesap kitap, hem de yürek barındıran bir süreçtir bu. Başarıya ulaşması, çoğu zaman bir şirketin değil, onlarca ailenin, yüzlerce insanın hayatına yeniden umutla bakabilmesini sağlar.
İş dünyasında her başarı hikâyesinin arkasında, en az bir başarısızlık deneyimi yatar. Her düşüş, eğer doğru yönetilirse, daha güçlü bir yükselişin başlangıcı olabilir. Konkordato, işte bu yeniden doğuşun hukuki temelini oluşturur. Önemli olan, bu süreci dürüstlükle, açık iletişimle ve işbirliği içinde yürütmektir.
Çünkü sonunda kazanılan sadece finansal istikrar değil; kaybedilen güvenin geri kazanılması, yitirilen umudun yeniden inşasıdır. Konkordato, yalnızca şirketler için değil, hepimiz için hayatta kalmanın, direnmenin ve yeniden ayağa kalkmanın göstergesidir.
Saygılarımla.
Sayın M.Kuşcu,
Yazınız, konkordato sürecine insani bir bakış açısı kazandırmanız açısından son derece etkileyiciydi. Duygu ile bilgiyi ustalıkla harmanladığınız için sizi tebrik eder, kaleminize sağlık dilerim.
Sayın Kuşcu,
Yazınızda zor bir konuyu umut dolu bir dille ele almanız büyük bir fark yaratmış. Her satırınız, iş dünyasında karşılaşılan zorlukların aslında ne kadar çok hayatı etkilediğini hatırlatıyor. İçtenlikle tebrik ederim. Kaleminize sağlık.