Mehmet Kuşcu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Genel
  4. Ortadoğu’da Savaşsız Toprak Kazanan Lider

Ortadoğu’da Savaşsız Toprak Kazanan Lider

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ortadoğu’da Savaşsız Toprak Kazanan Lider

İnsanlık tarihi boyunca, özellikle Ortadoğu toprakları; kan, gözyaşı, istilalar ve savaşlarla yoğrulmuş bir coğrafya olmuştur. Büyük İskender’den Julius Sezar’a, Abbasilerden Bizans’a, Büyük Britanya’dan Fransa’ya dek pek çok imparatorluk bu topraklara hükmetme arzusuyla yanıp tutuşmuş, bu uğurda binlerce insan can vermiş, şehirler yerle bir olmuş, haritalar yeniden çizilmiştir. Geriye sadece acılar ve yıkımlar bırakmıştır. Ne var ki, bu topraklarda savaşmadan, kan dökmeden, yalnızca akıl ve stratejiyle kazanılmış bir toprak parçası vardır: Hatay. Ve bu eşsiz başarının mimarı, Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Hatay’ın Türkiye’ye katılması, sıradan bir diplomatik gelişme değil; tarihin en çetin coğrafyasında, en büyük stratejik zekânın sergilendiği, örneğine az rastlanır bir siyasi zaferdir. Atatürk’ün Hatay meselesine yaklaşımı, onun sadece bir asker değil; aynı zamanda derin tarih bilgisine, diplomasi sanatına ve uzun vadeli stratejik düşünceye sahip bir devlet adamı olduğunun da kanıtıdır.

Hatay, I. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı’nın parçalanmasıyla birlikte Fransız mandası altına giren Suriye toprakları içinde kalmıştı. 1921 Ankara Antlaşması ile Hatay fiilen Türkiye’den ayrılmış; ancak Türkiye bu durumu hiçbir zaman kalıcı bir kabulleniş olarak görmemişti. Atatürk’ün nutuklarında da belirttiği gibi, “Hatay benim şahsi meselemdir.” diyerek bu bölgeye verdiği önemi vurgulamıştı.

Mustafa Kemal, Hatay’ı silahla değil; uluslararası hukuk, halkın iradesi ve diplomatik baskılarla kazanmayı seçti. Çünkü onun anlayışında gerçek zafer, savaş meydanlarında değil; milletin geleceğini güvence altına alan barış masalarında kazanılandı.

O dönem, Türkiye içinde olduğu kadar dış politikada da zorlu bir süreç yaşanıyordu. Dünya yeni bir savaşın eşiğinde, Avrupa’nın büyük devletleri ise sömürgelerini korumanın telaşındaydı. Atatürk, bu karmaşık dengeleri büyük bir ustalıkla yönetti. Ne Fransa’yla doğrudan çatışmaya girdi, ne de Hatay halkının sesini susturdu. Aksine, onların uluslararası alanda kendi kaderini tayin etme hakkını savundu.

Hatay’ın Türkiye’ye katılım hikayesi, adeta Atatürk’ün diplomasi dehasının bir göstergesi gibidir. 1936’da Fransa’nın Suriye’den çekileceğini duyurmasıyla birlikte Türkiye, Hatay konusunu tekrar masaya yatırdı. Atatürk’ün bu süreçteki amacı sadece kendi milletinin değil, aynı zamanda uluslararası camianın da desteğini arkasına almaktı. Bu amaçla, Birleşmiş Milletler’in öncülü olan Milletler Cemiyeti sürece dahil oldu ve Hatay için özel bir statü oluşturulmasına karar verildi.

1938 yılında Hatay Cumhuriyeti kuruldu. Bu, Türk halkının bağımsızlık ve özgürlük arzusunun bir tezahürüydü. Kısa süreliğine de olsa kendi bayrağı, meclisi, hükümeti olan bu yapı, aslında Türkiye’ye katılmanın zeminini hazırlıyordu. Ertesi yıl, 1939’da gerçekleştirilen halk oylamasıyla Hatay’ın Türkiye’ye katılım yönündeki iradesi netleşti. Bu irade doğrultusunda, seçimle oluşan Hatay Meclisi 29 Haziran 1939 tarihinde Türkiye’ye katılma kararını resmen ilan etti. Bu, savaşsız, kansız ama son derece büyük bir siyasi başarıydı. Bu başarı, yalnızca bir toprak kazanımı değil; Türk milletinin bağımsızlık onurunun, milli sınırlarının ve tarihi hafızasının teyidi anlamına geliyordu.

Tarihe bakıldığında, toprak kazanımı genellikle güç kullanımıyla, savaşla, yıkımla birlikte anılır. Ancak Atatürk, Hatay meselesinde bu ezberi bozmuş, kılıçla değil; kalemle, kurşunla değil; kelamla bu zaferi elde etmiştir. İşte bu yüzden Hatay’ın Türkiye’ye katılması, sadece bir diplomatik zafer değil; aynı zamanda insanlık onurunun, aklın ve barışın zaferidir.

Atatürk’ün bu süreçte sergilediği strateji; sabır, kararlılık ve haklılıktan taviz vermeyen bir duruşun ürünüdür. Dünya kamuoyu, onun bu meseleye yaklaşımını hayranlıkla izlerken, Türkiye halkı da bir kez daha Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde geleceğe güvenle bakma imkânı bulmuştur.

Atatürk için Hatay, yalnızca bir coğrafi parça değil; Misak-ı Milli’nin tamamlanması anlamına geliyordu. O, bu kazanımı sadece kendi dönemine ait bir başarı olarak değil; gelecek kuşaklara barışın, aklın ve millet iradesinin neler başarabileceğini gösteren bir örnek olarak bırakmak istedi. Bu yüzden Hatay’ın anavatana katılması, Atatürk’ün en çok gurur duyduğu olaylardan biri olmuştur.

Ne yazık ki bu büyük lider, Hatay’ın Türkiye’ye katıldığını göremeden, 10 Kasım 1938’de hayata gözlerini yumdu. Ama geriye, sadece bir ülkeyi değil; aynı zamanda bir halkın kaderini değiştiren ve tarihin akışına yön veren bir vizyon bıraktı.

Ortadoğu gibi karmaşık, çatışmalarla dolu bir bölgede, savaşmadan toprak kazanmak adeta imkânsız gibi görünür. Ancak Atatürk, bu imkânsız görüneni mümkün kılmış; tarihe, gücün değil aklın, kanın değil diplomasinin, zorbalığın değil halk iradesinin kazanabileceğini göstermiştir.

Bugün Hatay, Türkiye Cumhuriyeti’nin güney sınırında dimdik ayakta duran bir barış abidesidir. Ve her Hataylı, bu toprakların bir damla kan dökülmeden kazanıldığını bilerek, Atatürk’e minnetle bakar.

Mustafa Kemal Atatürk, bir askerin ötesinde; bir halkın ruhunu, geleceğini ve onurunu savunan bir liderdi. Hatay ise bu büyük liderin, tarihin en sessiz ama en etkili zaferlerinden birini nasıl kazandığını anlatan canlı bir hatıradır.

Özetle, Büyük İskender’den Sezar’a, Abbasilerden Bizans’a, Büyük Britanya’dan Fransa’ya kadar nice imparatorluk, nice komutan geldi geçti bu topraklardan. Her biri Ortadoğu’yu ele geçirmek için savaş açtı, kan döktü, can aldı. Ama hiçbiri silah kullanmadan bir karış toprak bile kazanamadı.

Tarihte yalnızca bir lider var ki, ne kurşun sıktı, ne ordu yürüttü… Sadece aklıyla, vizyonuyla, diplomasi dehasıyla Hatay’ı vatan topraklarına kattı. Bu benzersiz başarının adı: Mustafa Kemal Atatürk.

Saygılarımla.

Ortadoğu’da Savaşsız Toprak Kazanan Lider
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 Yorum

  1. Sayın Kuşcu,
    Kaleme aldığınız yazı, tarihsel derinliği ve anlatım gücüyle son derece etkileyici. Atatürk’ün Hatay konusundaki diplomatik başarısını bu kadar anlamlı, akıcı ve duygusal bir şekilde yansıtmanız mükemmel ötesi. Yüreğinize, kaleminize sağlık. Sizi içtenlikle tebrik ederim.

    • 18 Mayıs 2025, 23:59

      Sayın Okurum,
      Yazımı beğenmeniz beni son derece mutlu etti. İlginiz ve değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
      Saygılarımla.

  2. 16 Mayıs 2025, 17:45

    Sayın M. Kuşcu,
    Hatay’ın Türkiye’ye katılma sürecini tarihsel, diplomatik ve insani boyutlarıyla etkileyici bir şekilde kaleme aldığınız için sizi içtenlikle tebrik ediyorum. Ortadoğu gibi çatışmalarla anılan bir coğrafyada, kansız bir zaferin önemini hem duygusal hem de entelektüel düzeyde hissettirmişsiniz. Atatürk’ün vizyonuna duyduğunuz saygı ve tarihsel arka plana dair verdiğiniz bilgilerle yazınız, yalnızca bir makale değil, aynı zamanda bir bilinç metni niteliğinde.
    Kaleminizin daima böylesine güçlü ve aydınlatıcı olmasını dilerim.

    • 19 Mayıs 2025, 00:08

      Sayın Okurum,
      Yazımı beğenmeniz beni son derece mutlu etti. İlginiz ve değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
      Saygılarımla.

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!