Pamukova 2004…
Hızlandırılmış trenin raydan çıkmasıyla 41 vatandaşımızı kaybettik.
Sebep basitti ama sonuç ağırdı: hız ile ray yapısı birbirine uyum sağlamamıştı.
Bir sistemin temeli doğru inşa edilmezse, en güçlü motor bile onu ayakta tutamaz.
Bugün benzer bir tabloyu sağlık alanında görüyoruz.
Eğitim Rayı Eğrilirse, Sistem Devrilir!
Geçtiğimiz günlerde bir haber dikkatimi çekti:Bir üniversitenin hemşirelik fakültesi dekanlığına tıp kökenli bir isim atanmış.
Belki bazılarına sıradan bir idari karar gibi görünür,
ama aslında sistemin dengesini sarsacak bir “ray kaymasıdır.”
Sağlık sistemi bir tren gibidir.
Lokomotif doktorlardır, raylar hemşireliktir.
Treni güçlü kılan, lokomotifin hızı değil, rayın sağlamlığıdır.
Eğer raylar eğrilirse, o trenin nereye gideceğini kimse kestiremez.
Hemşirelik, Florence Nightingale’den bugüne insan onuruna dokunan bir meslektir.
Sadece bakım değil; bilim, etik, dayanışma ve empati üzerine kurulu bir gelenektir.
Bu mesleğin eğitimini yönetecek kişinin hemşirelikten gelmesi,
bir tercihten öte bir zorunluluktur.
Her Şeyin Başı Eğitim
“Her şeyin başı eğitimdir” sözü artık bir klişe değil, ülkenin beka meselesidir.
Çünkü sağlıkta hatanın telafisi insan hayatıdır.
Eğitim sağlam değilse, uygulama sarsılır; uygulama sarsılırsa, sistem çöker.
Pamukova’daki tren nasıl ki yanlış rayda hızla ilerlerken felakete sürüklendiyse,
sağlık sistemi de yanlış atamalarla o yöne doğru savrulmaktadır.
Bir dekan, sadece ders programını değil;
gelecek on yılın sağlık anlayışını, hasta güvenliğini ve meslek onurunu da şekillendirir.
Bu nedenle liyakat, sadece bir kelime değil, sistemin sigortasıdır.
Son Söz: Çivisi Gevşeyen Ray, Milleti Taşıyamaz
Pamukova kazası bize şunu öğretti:
Bir trenin raydan çıkması saniyeler sürer ama sonuçları yıllarca sürer.
Aynı şekilde sağlıkta yapılan yanlış bir eğitim kararı,
gelecek nesillerin güvenini ve niteliğini yıllarca zedeler.
Sağlık sistemi, ancak eğitimle sağlam çakılmış raylar üzerinde ilerleyebilir.
Yoksa ray gevşer, çivi düşer, sistem devrilir.
Ve biz bir kez daha o acı soruyu duyarız:
“Bu kadar kolay mıydı raydan çıkmak?”