Mustafa Şafak Çolak
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. ŞEHİD-İ ÂLÂ ENVER PAŞA

ŞEHİD-İ ÂLÂ ENVER PAŞA

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Enver Paşa, Osmanlı Devleti’nin son döneminde hizmet vermiş, kabiliyetli ve cesur bir komutandır. Ancak günümüzde, özellikle bilimsellikten uzak tarihçiler, her programda “Enver Paşa hezeyanı” diyerek onu eleştirmektedir. Şehit olmuş bir insan hakkında bu şekilde konuşmak ya cehalet ya da belirsiz bir kin göstergesidir.

Enver Paşa’nın Kısa Hayatı

1881 yılında İstanbul’un Divanyolu semtinde dünyaya geldi. Annesi Ayşe Dilara Hanım, babası ise memur olan Ahmet Bey’di. Babasının görevi dolayısıyla birçok yeri görme ve gezme fırsatı buldu. Küçüklüğünden itibaren çevresinde gördüğü askerlerden etkilenerek asker olma fikrine kapıldı. Hatta babaannesi ona sürekli “Paşam” diye hitap eder ve “Benim kuzum paşa olacak” derdi. Enver, bu hayalini gerçekleştirerek İsmail Enver Paşa oldu.

İsmail Enver, küçük yaşına rağmen gösterdiği azim ve istekle 1889 yılında Askerî Rüştiye’ye kabul edildi ve 1893 yılında buradan mezun oldu. Daha sonra Manastır Askerî İdadisi’nde eğitimine devam etti ve 1896 yılında altıncı sırada mezun oldu. Ardından 1899 yılında Harp Okulu’nu dördüncü sırada tamamlayarak piyade teğmen rütbesini aldı. Enver Bey’in eğitim hayatı, onun ne kadar çalışkan ve istekli olduğunu göstermektedir.

Çocukken oldukça sakin, uslu, kibar ve çalışkan bir öğrenciydi. Bir başka deyişle, tam anlamıyla örnek bir öğrenci olarak yetişmişti.

Enver Paşa’nın kendisinden bir yaş küçük amcası olan Halil Bey (Halil Kut olarak bilinir) de Osmanlı’da önemli bir isimdi. Halil Bey’in teşvikiyle Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’ne katıldı. (Bu cemiyet, 1906 yılında Selanik’te Talat Bey tarafından kurulan bir siyasi gruptu.) Enver Bey, bu cemiyet içinde büyük bir rol oynadı ve ilk kez tarih sahnesine hürriyet için dağa çıkmasıyla çıktı. Yanında Resneli Niyazi Bey de vardı (meşhur geyiğiyle birlikte).

Bazı subaylar, Sultan II. Abdülhamid’in politikasından sıkılarak isyan bayrağını açıp dağa çıktı. Nihayetinde II. Abdülhamid bu olaylar karşısında 1908 yılında II. Meşrutiyet’i ilan etmek zorunda kaldı. Enver Bey ve arkadaşları amaçlarına ulaşmıştı.

Ancak bundan bir yıl sonra, 31 Mart 1909’da tarihimize 31 Mart Vakası olarak geçen bir isyan çıktı. Bu isyanı bastırması için Mahmut Şevket Paşa görevlendirildi ve isyan başarıyla bastırıldı. Böylece hükümet, Enver Bey ve arkadaşlarının kontrolüne geçmiş oldu.

Trablusgarp Savaşı ve Enver Paşa

1911 yılında Osmanlı Devleti ile İtalya Krallığı arasında Trablusgarp Savaşı başladı.

Tarihçi İlber Ortaylı, “Yakın Tarihin Gerçekleri” adlı kitabında bu olay hakkında şu ifadeleri kullanır:

“Trablusgarp, İtalya’nın bilinen hedefiydi. Ancak burada bir savaş ihtimali görülmediği için Trablusgarp’taki tümen bile çekilmiş ve Yemen’e sevk edilmişti. Yemen, bizim beyaz filimizdi. İsyan sırasında Trablusgarp’taki birliklerin de Yemen’e gönderilmesi nedeniyle orada sadece jandarma kuvvetleri kaldı. Başlarında Neşet Bey vardı (hem kumandan vekili hem vali vekili olarak). Direnmeye niyetli bu komutana Enver Bey, Ali Fethi Bey ve Mustafa Kemal destek oldular. Sonradan Cami Bey, Nuri Bey ve Şehzade Fuad Efendi de gönüllü olarak Trablusgarp’a gittiler. Sonuç olarak İtalya ilerleyemedi, savaş çok uzun sürdü ve Trablusgarp halkı büyük bir kahramanlık gösterdi.”

Gerçekten de Osmanlı, bu savaşta büyük bir kahramanlık sergilemiştir. Ancak bu sırada Balkanlar’da hareketlenmeler başladı ve 1912 yılında I. Balkan Savaşı patlak verdi.

Balkan Savaşları ve Edirne’nin Kurtuluşu

Balkan devletleri, Osmanlı’ya karşı birleşerek savaş açtılar. Osmanlı, Balkanları muhafaza edebilmek için 1912 yılında Uşi Antlaşması’nı imzalayarak Trablusgarp’tan çekildi. Bu antlaşmaya göre:

Trablusgarp, İtalya’ya bırakılacaktı.

Osmanlı 90 bin altın alacak ve savaş tazminatı ödemeyecekti.

On İki Ada geçici olarak İtalya’nın kontrolüne bırakılacaktı. (Ancak İtalya bu adaları bırakmayacak ve konu Lozan Antlaşması’na kadar sürecekti.)

I. Balkan Savaşı (8 Ekim 1912 – 30 Mayıs 1913) Osmanlı için ağır bir hezimet oldu. Osmanlı Devleti, Midye-Enez Hattı’nın batısında kalan tüm topraklarını kaybetti. Bu savaş, Osmanlı için kara bir leke olarak tarihin tozlu raflarına karıştı.

Ancak 1913 yılında II. Balkan Savaşı çıktı. Bulgaristan’ın fazla toprak alması nedeniyle Sırbistan ve Yunanistan ona savaş açtı. Bu süreçte Enver Paşa, tarihi bir başarıya imza attı:

Sadrazam Kâmil Paşa, Edirne’yi tek bir kurşun atmadan Bulgaristan’a bırakmıştı. Bunun üzerine Enver Paşa, Talat Paşa ve yanındaki on kişi Babıali’yi basarak Kâmil Paşa’yı istifaya zorladı ve Edirne’yi geri aldı. Bu büyük başarı nedeniyle Enver Paşa’ya “Edirne Fatihi” unvanı verildi.

Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’na Girişi

Bir yıl sonra, Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’na katıldı. Tarihçi Fahir Armaoğlu, “XX. Yüzyıl Siyasi Tarihi” adlı kitabında bu süreci şöyle anlatır:

“Almanya, Osmanlı Devleti’ne baskı yaparken, İstanbul’daki Alman askeri heyeti de Osmanlı’yı savaşa sokmak için çabalıyordu. Başta Harbiye Nazırı Enver Paşa olmak üzere, kabinenin bazı üyeleri de savaş yanlısıydı. Sonuç olarak Enver Paşa’nın emriyle, Alman Amiral Souchon komutasındaki Osmanlı donanması 29-30 Ekim 1914 gecesi Karadeniz’e açılarak Odessa ve Sivastopol gibi Rus limanlarını bombaladı. Böylece Osmanlı, fiilen savaşa girmiş oldu.”

Almanlara Göre Enver Paşa

Alman diplomatları, Enver Paşa hakkında genellikle olumlu yorumlar yapmıştır. Enver için “cesaretli ve gözü kara, ancak savaş tecrübesi az” denilmiştir. Ancak bazıları onun “vatansever ve savaş bilgisi olan” bir komutan olduğunu belirtmiştir.

Tarihçi Mustafa Çalık, Enver Paşa için şu sözleri söyler:

“Enver Paşa, sadece Peygamber Efendimiz’e (S.A.V.) hayrandı.”

Enver Paşa, Osmanlı’nın son büyük kahramanlarından biri olarak tarihteki yerini almıştır.

ŞEHİD-İ ÂLÂ ENVER PAŞA
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Çok Güzel bir yazı

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.