SESSİZLERİN HAKKI: SOKAK HAYVANLARI YAŞASIN
Özden ÇETİN
Bir şehirde yaşayan herkesin evi bellidir.
Adresleri vardır, kapıları, pencereleri, perdeleri…
Ama bazıları, aynı sokakları bizimle paylaşır;
bir kaldırımın köşesi onların yastığıdır,
bir ağacın gölgesi onların çatısı…
Onlar sessizdir.
Konuşmazlar.
Ama gözleriyle anlatırlar:
“Buradayım. Açım. Üşüyorum. Ama yine de sana güveniyorum.”
Sokak hayvanlarından bahsediyorum.
Kimi zaman önünden geçtiğimiz, kimi zaman göz göze geldiğimiz, kimi zaman kulaklarımızı tırmalayan çığlıklarını duyduğumuz o sessiz canlılardan.
DİN NE DER, VİCDAN NE DER?
İslam der ki:
Bir kadının cehenneme gitme sebebi, bir kediyi aç bırakıp öldürmesidir.
Bir adam cennete gider, çünkü çölde susuz kalmış bir köpeğe ayakkabısıyla su verir.
Hristiyanlık der ki:
“Ruhun en büyük ifadesi merhamettir.”
Aziz Francis, hayvanlara dua ederdi.
Musevilik der ki:
“Tanrı’nın yarattığı her canlının yaşam hakkı vardır.”
Şabat günü bile hayvanlara su verilir.
Budizm der ki:
“Hayatın en yüksek hali, hiçbir cana zarar vermemektir.”
Peki biz ne yapıyoruz?
İnancımız merhamet, davranışımız kıyım!
SOKAK HAYVANLARIYLA AYNI ŞEHRİ PAYLAŞIYORUZ
Bu şehirde sadece biz yaşamıyoruz.
Her sabah işe giderken yanından geçtiğimiz o köpek,
Marketten dönerken peşimize takılan o kedi,
Parkta çocuklarla oynamaya çalışan o kuş,
Bu kentin sakini.
Evsiz, sahipsiz, korumasız…
Ama ne yapıyoruz?
Topluyoruz. Sessizce yok ediyoruz.
Adına “uyutma” diyoruz, vicdanımızı susturmak için.
Ama gerçek adı öldürme.
BİR CANLIYI YOK ETMEK, BİR DÜZENİ BOZMAKTIR
Her sokak köpeği bir mahallenin bekçisidir.
Her sokak kedisi bir sokağın ruhudur.
Onlar olmazsa, şehir de olmaz.
Ekosistem bozulur.
Fareler çoğalır.
Çöpler dağ gibi olur.
Doğa intikamını alır.
Unutmayalım:
Sokak hayvanları şehirlerin görünmeyen çalışanlarıdır.
Sessiz temizlikçiler, koruyucular, ruh taşıyıcıları…
Onları yok etmek, şehrin vicdanını öldürmektir.
YAŞAM HAKKINI KİM VERDİYSE, ALMAK BİZE DÜŞMEZ
Bir canlının yaşayıp yaşamayacağına karar verme hakkı
hiçbir belediyeye, hiçbir meclise, hiçbir insana ait değildir.
Ne din verir o yetkiyi,
Ne etik verir,
Ne de vicdan kabul eder.
Hayvanlar ne suç işledi?
Sokakta doğmuş olmak mı?
İnsanlar tarafından terk edilmek mi?
Ya da bizden başka hiçbir şeyi istememek mi?
Bir tas su, bir kap yemek, bir gölge…
Bizim evlerimiz var, maaşımız var, arabamız var.
Onlarınsa sadece bizim merhametimiz.
ÇÖZÜM NE? TOPLU KIYIM DEĞİL, TOPLUMSAL BİRLİK
1️⃣ Yerel yönetimlerin görevi öldürmek değil, yaşatmaktır.
Sokak hayvanları için rehabilitasyon merkezleri, kısırlaştırma programları, gölgelikler, mama istasyonları kurulmalı.
2️⃣ Eğitim şart.
Çocuklara hayvan sevgisi öğretilmeli. Onları korkulacak değil, korunacak varlıklar olarak tanımalılar.
3️⃣ Gönüllülerle iş birliği yapılmalı.
Mahalle bazlı hayvan hakları gönüllüleriyle belediyeler koordineli çalışmalı.
4️⃣ Medya ve din adamları sorumluluk almalı.
Vaazlarda, haberlerde, sosyal kampanyalarda hayvan sevgisi anlatılmalı.
SON SÖZ: YAŞAM SADECE BİZE AİT DEĞİL
Hayat sadece insanlar için yaratılmadı.
Bizden çok önce buradaydılar, bizden sonra da olacaklar.
Sokak hayvanları bizim düşmanımız değil,
bu hayatın ortaklarıdır.
Onlara yaşam hakkı tanımak,
Sadece yasal değil,
ahlaki, vicdani ve inançsal bir sorumluluktur.
Çünkü vicdanın sesi, sokakta en çok sessiz kalanların çığlığıdır.
Ve biz onu duymuyorsak,
kaybettiğimiz sadece onlar değil, insanlığımızdır.