İnsan Olmak: Bir Arayıştan Çok Bir Duruş
Hayatta hepimiz çevremizi kendi değerlerimizle şekillendirme arayışındayız. Özellikle ruh sağlığımızı korumak adına, insan onurunu zedeleyici sözlerden ve davranışlardan uzak duran, insanı insan olduğu için seven bireylerle çevrili olmayı istememiz çok doğal. “Birilerinin aklıyla seven, birilerinin aklıyla gider” sözü, bu noktada yüreği ve aklı bir olan insanlara duyulan ihtiyacın altını çiziyor. Zira insan olmanın temelinde, her bireye sırf insan olduğu için değer vermek yatar.
Genel Görüşlülük ve Hümanizm: İnsanlığın Temel Direkleri
Elimizdeki “Genel Görüşlü İnsan Kimdir?” ve “Hümanist İnsan Kimdir?” başlıkları altında yer alan tanımlar, aslında insan olmanın ve insanca yaşamanın olmazsa olmazlarını gözler önüne seriyor. Bu özellikler, bir arayıştan ziyade, olması gereken insan duruşunu tarif ediyor.
Genel görüşlü bir insan, düşünce ve bilgi ufkunu sürekli genişleten, farklı bakış açılarına açık, eleştirel düşünebilen, empati kurabilen, öğrenmeye hevesli, esnek, hoşgörülü ve meraklı bir bireydir. Bu özellikler, sadece bireysel gelişimin değil, aynı zamanda toplumsal uyumun da temelini oluşturur. Kapalı fikirlilik, dogmatizm ve önyargılar, insanlık için birer pranga niteliğindedir.
Hümanist bir insan ise, insanı evrende tek ve en yüce varlık olarak gören, insanlık sevgisini ve insan onurunu en yüksek değer kabul eden kişidir. İnsan sevgisi ve saygısı, insan merkezcilik, akıl ve bilime güven, bireysel özgürlük ve sorumluluk, gelişime ve kendini gerçekleştirmeye önem verme, evrensellik, empati, hoşgörü ve seküler yaklaşım; hümanist duruşun temel taşlarıdır.
Hümanist İnsanın Reddetikleri ve Dünyaya Bakışı
Hümanist bir insan, insanlığa zarar veren, insan onurunu zedeleyen veya insan potansiyelini kısıtlayan her türlü duruma karşıdır. Dogmatizm, ayrımcılık, hoşgörüsüzlük, zulüm, şiddet, cahilliğin yüceltilmesi, baskı ve özgürlük kısıtlamaları hümanist bir bireyin kesinlikle karşı çıktığı unsurlardır. Modern hümanist yaklaşımlar, çevreye verilen zararı da bu listeye ekleyerek, insanın doğayla uyumlu yaşamasının önemini vurgular.
Hümanist bir insan, dünyaya umutla, merakla, akılla ve derin bir insan sevgisiyle bakar. Dünyayı, insan aklı, yaratıcılığı ve ilerleme kapasitesiyle dolu bir yer olarak görür. Problemler karşısında karamsarlığa düşmek yerine, insanın bu sorunları çözme ve daha iyi bir gelecek yaratma gücüne güvenir. Akıl ve bilimle anlamaya çalışır, evrensel değerler ve empatiyle yaklaşır, sorumluluk ve etik duruş sergiler.
Hümanist Aile: İnsanlık Değerlerinin Yuvası
Hümanist bir aile ise, temelinde insan sevgisi, saygı, empati, özgürlük ve akılcılık gibi değerleri barındıran bir yapıdır. Çocukların ve tüm aile bireylerinin potansiyellerini gerçekleştirmelerine, eleştirel düşünme yeteneklerini geliştirmelerine ve etik değerlere sahip bireyler olmalarına olanak tanıyan bir ortam sunar. Karşılıklı saygı ve eşitlik odaklı ilişkiler, bu aile yapısının temelidir.
Sonuç: Bir “Olması Gereken” Olarak İnsan
Saliha İnan’ın da vurguladığı gibi, insan olmanın temelinde “insana sırf insan olduğu için değer vermek” yatar. Genel görüşlülük ve hümanizm, bu değeri hayatımıza katmanın ve çevremizi bu değerlerle inşa etmenin en güçlü yollarıdır. Bu özellikler, birer arayıştan ziyade, içselleştirmemiz ve yaşamımızın her alanına yansıtmamız gereken birer duruş ve olması gereken insan tanımıdır. Unutmayalım ki, insanı insan yapan en temel özellik, onun insan onuruna ve varlığına duyduğu saygıdır.