İnsan kelimelerle düşünür, kelimelerle hatırlar, kelimelerle kutlar. Bazı sözcükler vardır ki sadece bir anlam taşımaz; bir iklim getirir yanlarında. “Bayram” kelimesi de işte öyle. Bir kelime, ama bir millettir aslında. Şeker tadında bir çocukluk, bayram sabahı annesinin öptüğü alın, köydeki dede evi, uzun otobüs yolculukları, hediyeleşme heyecanı, aranan eski dostlar, kaçırılmayan dizi bölümleri, topluca yapılan dualar, şehirde sessizlik, doğuda davul…
Tüm bunları tek bir kelime taşıyor: Bayram.
Peki bu kelime nereden geliyor? Sadece “mutlu gün” mü, yoksa bir “yakınlaşma ritüeli” mi? Ve neden bu kelime, sadece bizim değil, bizimle yaşamış milletlerin de dilinde karşılık bulmuş?
Gel, birlikte bu kelimenin peşine düşelim.
1. Etimolojik Bir Yolculuk: “Bayram” Nereden Geliyor?
“Bayram” kelimesinin kökeni üzerine önemli çözümlemelerden biri, Türk dilinin duayen araştırmacılarından Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya tarafından yapılmıştır. TDK’nin yayımladığı çalışmasında Sertkaya, kelimenin eski Uygurca metinlerde geçen “badıram” veya “bedirgemek” gibi fiillerle ilişkilendirilebileceğini öne sürer. “Bedirgemek”, yani “neşelendirmek, mutlu kılmak”. Buradan hareketle bayram kelimesi, kökeninde yalnızca bir dini tören günü değil, bir topluca neşelenme hali, bir duygu birlikteliği anlamına geliyor.
Özellikle Uygur Türkleri dönemine ait metinlerde, bayram benzeri günler “şenlik”, “kut” ve “devlet” kavramlarıyla iç içe geçer. Bayram, sadece bir duygu değil, aynı zamanda bir siyasal tören, bir kamusal birlik anıdır. Yani Türklerin zihninde “bayram” kelimesi, doğrudan “bir arada olma” anlamına gelir. Günümüzde de Ramazan Bayramı’nın ya da Cumhuriyet Bayramı’nın toplumsal birlik ve bütünlüğü pekiştiren işlevi boşuna değildir.
2. Bayram Sözcüğünün Balkanlarda İz Sürmesi
Tarihte kelimeler göçer. İnsan nereye giderse, dili de onunla gider. “Bayram” kelimesi de sadece Anadolu’da değil, Osmanlı’nın asırlar boyunca hüküm sürdüğü Balkanlar’da da kök salmıştır. Aşağıda yalnızca “bayram” sözcüğünün geçtiği örnekleri, dillerine göre görebilirsin:
Bayram Sözcüğünün Dillerdeki Karşılıkları:
- Türkçe: Bayram
- → Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı, Cumhuriyet Bayramı
- Boşnakça: Bajram
- → Ramazanski bajram, Kurbanski bajram
- Arnavutça: Bajram
- → Bajrami i Ramazanit, Bajrami i Kurbanit
- Sırpça / Hırvatça / Karadağca: Bajram
- → Sretan Bajram! (Mutlu Bayram!)
- Makedonca: Бајрам (Bajram)
- → Среќен Бајрам! (Bayramınız kutlu olsun!)
- Romence (Tatar azınlık): Bayram
- → Bayram fericit
- Bulgarca: Байрам (Bayram)
- → Честит Байрам!
Bu örnekler, özellikle Müslüman topluluklar arasında “bayram” sözcüğünün yalnızca bir kelime değil, bir aidiyet sembolü olarak yaşadığını gösteriyor. Kelime, diller değişse de duygunun aynı kaldığını kanıtlıyor.
Kurban: Gök Tanrı’ya Yakın Olma Arzusu
“Bayram”ın bir kolu da “kurban”la şekillenir. “Kurban”, Arapça kökenli bir kelime olup, “قرب” (kurb) kökünden gelir: “yakın olmak, yaklaşmak”. Yani kurban kesmek, Allah’a yaklaşma çabasıdır. Ancak bu anlam, İslam’la sınırlı değildir.
Orta Asya’da eski Türkler de Gök Tanrı inancı çerçevesinde kurban törenleri düzenlerdi. Özellikle bahar ve yaz aylarında, boylar toplanır; “baydara” adı verilen tören alanlarında kurbanlar sunulurdu. Bu törenlerde:
- En makbul kurban beyaz attı. Göğe en hızlı ulaşan ruhun at olduğuna inanılırdı.
- Kurbanın başı doğuya döndürülürdü. Güneşin doğduğu yön kutsal sayılırdı.
- Derisi baydara sırıklarına asılır, ruhun yükselişi sembolize edilirdi.
- Sadece Gök Tanrı değil, Yer-Su ruhlarına da kurban verilirdi.
- Kurbanlar bireysel değil, topluca ve törensel olarak sunulurdu. Bu, bir çeşit devlet töreni, dini ayin ve sosyal dayanışma anıydı.
Bu gelenek, bugünkü Kurban Bayramı’nda hala yankı bulur. Farklı inanç, farklı ritüel ama aynı öz: Yakın olmak. Tanrı’ya, birbirimize, doğaya, köklerimize…
Bugün bayramlar sadece dini günler değil; aynı zamanda birer ekonomik ve kültürel sektör haline geldi.
- Markalar bayram kampanyaları ile satışlarını artırıyor.
- YouTube’da “bayram vlogları” viral oluyor.
- Sosyal medya hesaplarında “#BayramStili”, “#BayramTatili”, “#BayramKombini”** gibi etiketler binlerce kez kullanılıyor.
- Tatile çıkanlar için bayram, “şehirden kaçış fırsatı”.
- Ancak aynı anda, uzaklardaki anne-baba için bayram, “çocukların dönmesini beklemek”…
Bu popüler kültür dönüşümü, her ne kadar içeriği sulandırıyor gibi görünse de, bayramın temel işlevini silmiyor: birlik olma ihtiyacı. Artık insanlar kurbanı bizzat kesmek yerine vekâleten kestiriyor, ama aynı samimiyetle fakire ulaştırıyor. Çocuklar eski bayramlıklarını özlüyor, ama TikTok’ta bayram hatıralarını dijitalleştiriyor. Zaman değişiyor, ama “yakınlık” duygusu hâlâ korunuyor.
Son Söz: Bayram, Aslında Neyin Kutlaması?
Bayram; sadece bir tatil, ya da kalabalık sofralar değil. Bayram, dini bir görev, milli duyguların görünürlüğü ve buna bağlı olarak bir yakınlık pratiği. Eskiden atalarımız göğe yakın olmak için at kurban ederdi; bugün bizler, kalplerimizle birbirimize yaklaşmaya çalışıyoruz. Kimimiz köye giderken, kimimiz çocukluğuna dönmek istiyor. Kimimiz sessizce dua ederken, kimimiz sofrada kahkaha arıyor.
Ve aslında hepimiz aynı şeyi diliyoruz: Kavuşmak.