Dünyanın neresine giderseniz gidin, dilin izleri sizi bir milletin köklerine götürür. Bugün dikkatleri çok fazla üzerine çekmeyen, ama Türk milleti için çok önemli olan bir topluluk var: Gagavuzlar.
Moldova’nın güneyinde, Ukrayna’nın batı sınırına yakın yerlerde yaşayan Gagavuzlar, sayıca küçük ama kültürel olarak derin bir kimliğe sahip. Çuvaşlar ile birlikte Hristiyan olan iki Türk boyundan biri olarak öne çıkıyorlar. Onları farklı kılan yalnızca din değil. Dillerindeki zengin Türkçe kökenli kelimeler, kimi zaman Anadolu Türkçesi ile birebir örtüşen ifadeler ve Türk kültürüne hâlâ sıkı sıkıya bağlı gelenekleriyle Gagauzlar, bizlere tarihimizin farklı bir penceresini açıyor.
Gagavuzca, Türk dil ailesinin Oğuz grubuna ait. Yani Türkiye Türkçesi’ne çok yakın bir yerde. İşin çarpıcı kısmı şu: Gagavuzca, bugünkü modern Türkiye Türkçesi’ne şaşırtıcı derecede benziyor. O kadar ki, bir Gagavuz ile konuştuğunuzda, dilini anlamakta zorluk çekmeyebilirsiniz. Hatta bazı bölgelerde “ben seni anlıyorum ama sen beni azıcık eksik anlıyorsun” diyen Türkler olmuş. Bu benzerliğin altında, Gagavuzların yüzyıllar boyunca İslamiyet’e geçmeden önceki Oğuz Türkçesi’ni koruyarak yaşamaları yatıyor. Dahası, bizde İslamiyet’le birlikte gelen “namaz”, “dua”, “abdesti olmak” gibi dini kavramlara ait bazı Türkçe karşılıkların benzerleri, Hristiyan Gagauzlar arasında hâlâ kullanılıyor. Ayrıca, bu halk İslamiyet’i hiç kabul etmemiş, ama İslamiyet’ten sonra Anadolu’da şekillenen bazı dil kalıpları onlarda da var. Bu da demek oluyor ki, bir zamanlar o kelimeler zaten Türkçe’ydi ve Gagauzlar onları İslamiyet’le ilişkilendirmeden de kullanıyordu. “Günaydın” yerine “Sabah hayırlı olsun”, “Nasılsın?” sorusuna “Ne var, ne yok?” diye cevap veren bu dil, konuşulduğunda Anadolu’dan bir köy sohbetini andırıyor. İlginç olan, Müslüman Türklerin kullandığı Arapça-Farsça kökenli kelimelerin bile Gagauzca’da yer bulması: “Amin” demek, “Ramazan” kelimesini bilmek, “kısmet”e inanmak… Bu durum, Osmanlı’nın bölgedeki kültürel etkisinin yanı sıra, din değiştirmeden önceki ortak dil hafızasının izleri olarak yorumlanıyor.
Dahası da var: Gagavuzlar arasında tanınmış bazı önemli isimler de var ki, soyadlarına bakınca Türk olduklarına inanmak için uzman olmaya gerek yok. Dudoglo, Mihail Çakır, Stefan Topal, Petru Avdarma, Dionis Tanasoğlu gibi isimler, Anadolu’da herhangi bir köyde duysanız yadırgamayacağınız soyadlarına sahip. Bu isimlerin varlığı bile Gagavuzların sadece dilde değil, isim kültüründe bile Türk kalmayı sürdürdüğünü gösteriyor.
Bir başka ilginç detay ise, Gagavuzların çoğunun hala köy hayatı yaşaması ve geleneksel yapıyı koruması. Kız isteme törenlerinden düğün adetlerine kadar birçok uygulama, Anadolu’daki karşılıklarına neredeyse tıpatıp benziyor. Hatta bazı yemek kültürleri bile ortak.
Tarihi boyunca farklı imparatorlukların etkisi altına giren, Hristiyanlığı benimseyen ama Türk kimliğinden kopmayan Gagavuzlar, aslında bize şunu gösteriyor: Türklük bir ırk ya da sadece bir coğrafya meselesi değil, kültür ve dille yaşayan bir ruh hâli.
Bugün biz Müslümanız onlar Hristiyan olabilirler. Ama aynı cümleyi kurabiliyoruz: “Ben seni anlıyorum.”
elinize, kaleminize sağlık.
Teşekkürler …