Bazen insan bir kelimenin içinde yeniden doğar. “Anne” kelimesi benim için öyle oldu. Hayatımın içinde dönen bütün anlamlar, bir sabah uyandığımda başka bir merkez etrafında dönmeye başladı. O merkezde, bana bakan iki göz vardı. Ve işte bugün, o bakışın bana “anne” dediği ikinci yıl.
Bu benim anne olarak kutladığım ikinci Anneler Günü. İlk yıl şaşkındım, yorgundum, zaman nedir unutmuştum. Şimdi… Yine yorgunum, ama başka bir bilgelik var içimde. Artık bir ağlamanın nedenini anlayabiliyorum. Bir gülümsemenin ne demek olduğunu. Küçük bir adımın arkasında nasıl koca bir mucize saklandığını…
Eskiden bu gün, anneme sarılıp içimden geçenleri kelimelere dökememenin mahcubiyetiyle geçerdi. Şimdi ise, içimden geçen her şey bir çocuğun saçını okşarken ellerime dökülüyor. Anne olunca öğreniyorsun: Anneler Günü bir tebrikten ibaret değil. Bir yoldaşlık, bir teslimiyet, bir varoluş hali.
Anneler Günü’nde artık sadece annemi değil, kendimi de kutluyorum. Gece uyanışlarımı, kendimi ihmal edişlerimi, çaktırmadan ağladığım ama sabah gülümseyerek kalktığım o anları… Çünkü annelik, sadece çocuğunun değil, kendi içindeki güçlü kadının da doğuşudur.
Bu ikinci yılda şunu anlıyorum: Anne olmak her gün yeniden başlamak demek. Korkularla, sevinçlerle, düşüp kalkmalarla… Ama hepsinden önemlisi, kendine inanmakla. Çünkü çocuklar, dünyaya bizim gözlerimizden bakıyor.
Bugün, anneme minnetle, kendime gururla ve tüm annelere hayranlıkla bir çiçek bırakıyorum kalbimin en yumuşak köşesine.
Anneler Günümüz kutlu olsun.
Ve bu yazıyı okuyan her annenin –ya da anne gibi sevenin– günü sevgiyle dolsun.
Yüreğinize sağlık. Bu zarif kalbinize ben de bir çiçek bırakıyor ve anneler gününüzü en içten sevgilerle kutluyorum.
Kalbime bıraktığınız çiçek solmasın, sevginizle hep canlı kalsın. Güzel dilekleriniz için minnettarım. Yüreğinizden güzellik eksik olmasın.