Sena Nur Ozcan
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. KÜLTÜR SANAT
  4. Miyazaki’nin Sessiz Devrimi

Miyazaki’nin Sessiz Devrimi

Bir film yalnızca izlenmez, hissedilir. Hayao Miyazaki, bize animasyonun yalnızca bir sanat değil, bir hayat felsefesi olduğunu gösteriyor. Bu yazıda; doğayla barışmanın, savaşla yüzleşmenin ve çocuk kalmanın izlerini süreceğiz. Uçan kalelerin gölgesinde, yürüyen şatoların sessizliğinde bir devrim var: Miyazaki’nin sessiz devrimi.

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Uçan kaleler, yürüyen şatolar, zehirli ormanlar ve kendi başına buyruk trenler. Hayao Miyazaki’nin evrenine bir kez adım atan herkes, oradan bambaşka bir insan olarak çıkar. Onun filmleri yalnızca animasyon değil; bir tür felsefi davettir. Kendi çocukluğumu hatırlarken değil, onun dünyalarında yeniden çocuk olurken büyüdüğümü fark ettim.

Miyazaki’nin büyüsü, bize unuttuklarımızı hatırlatmasında gizli. Mesela doğanın bir düşman değil, bazen en yakın dost olduğunu, çağın bize unutturduğu o “canlı doğa” duygusunu, Prenses Mononoke’nin derin ormanlarında yeniden duyumsarız. Ağaçların gövdelerinden akan zamana tanık olurken, onların aslında bizi bizden daha iyi tanıdığını hissederiz.

Ama Miyazaki yalnızca doğaya methiyeler düzen bir ekolojist değildir. O aynı zamanda savaşın ortasında barışa tutunan bir çocuktur. Babasının uçak fabrikasından çıkan parçalarla büyüyen bir çocuk “Rüzgar Yükseliyor”da sorar: Güzel şeyler kötü amaçlar için kullanılsa bile, güzellik hala değerli midir? Bu soru, Miyazaki’nin kariyeri boyunca kendi kendine tekrar tekrar yönelttiği bir sorudur.

Ve kadınlar. Miyazaki evreninde kadınlar yalnızca anne ya da sevgili değildir. Onlar liderdir, gezgindir, büyücüdür, savaşçıdır. Kiki’nin yalnızlığı, Chihiro’nun büyümesi, San’ın içindeki kurt gibi. Hepsi bir dönüşümün, bir direnişin, ama en çok da bir varoluşun hikayesidir.

Onun filmlerinde iyi ile kötü birbirine karışır. Yubaba her ne kadar korkunç görünse de torununa sevgisi tartışılmazdır. Eboshi, ormanı keser ama cüzamlılara da umut olur. Bu karmaşıklık, Miyazaki’nin en insani yanıdır: çünkü o, bizi çizgi karakterlere değil, aynalara baktırır.

Hayao Miyazaki, teknolojinin ruhumuzu soğuttuğu bu çağda, bize bir fincan sıcak çay gibi yaklaşıyor. Kimi zaman bir trenin penceresinden dışarı bakarken, kimi zaman çimenlere basan çıplak ayaklarla ve hep aynı şeyi fısıldıyor:

“Koşmana gerek yok. Buradasın. Ve bu yeter.”

Miyazaki’nin filmleri bitmez, çünkü biz bitmeyiz. Her izleyişte yeniden başlar, yeniden büyür, yeniden çocuk oluruz.

Belki de bu yüzden, onun dünyasında zaman durmaz. Sadece yavaşlar.

Miyazaki’nin Sessiz Devrimi
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!