I. Muvazaa Kavramı ve Tarihsel Bağlam
Muvazaa Arapça kökenli bir kelime olup, danışıklı dövüş manasına gelmektedir. Üçüncü kişileri aldatmak için, iki kişi arasında yapılan gizli anlaşma da diyebiliriz. Bu tanımı yaptıktan sonra konumuza gelelim. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da çok partili liberal demokrasiye geçiş süreci başlamıştı. Türkiye bu dönemde hem Birleşmiş Milletler Topluluğu’na girmiş hem de Avrupa devletleri arasındaki yerini almaya çalışmaktaydı. San Francisco Konferansına katılan Türk heyeti, artık Türkiye’de de çok partili siyasi hayata geçileceğini belirtiyordu.
II. Çok Partili Sisteme Geçişin İlk İşaretleri
Bu konferanstan hemen önce, daha önce mevcut yönetime muhalefeti ile bilinen Tan, Vatan ve Tasvir-i Efkâr gazeteleri tekrar açılmıştı. CHP içinde muhalif grupların sesleri yükseliyor, kendi hazırladıkları bütçeye kendi içlerinden ret oyları çıkıyordu. Ayrıca İsmet İnönü 19 Mayıs 1945’te “Memleketin siyaset ve fikir hayatında demokrasi prensipleri daha geniş bir şekilde hüküm sürecektir.” şeklindeki konuşması artık Türkiye’de çok partili sisteme geçişin yeşil ışığıydı. İsmet İnönü 1945’in bahar aylarında ileride bir muhalefet partisinin kurulmasını düşündüğü, bunun için de CHP içindeki bazı yöneticilerle, onları ikna çabaları içine girdiği de bilinen bir durumdu.
III. Dörtlü Takrir ve Partileşme Süreci
Saracoğlu hükümetine ve bütçeye verilen ret oylarının sahipleri ile, çiftçiyi topraklandırma kanununa karşı verilen ret oylarının sahipleri aynı kişilerdi. Yine aynı zamanda bu kişiler Türk siyasi tarihine Dörtlü Takrir diye geçen talepleri de sunan kişilerdi. İnönü’nün Dörtlü Takrire ret oyu vermesi, parti içindeki muhalif grupların ayrılması ve parti kurmasını sanki üstü kapalı bir teşvikti. DP’den önce MKP (Milliyetçi Kalkınma Partisi) kurulmuş, ancak bu partiyi kuranlar ne CHP saflarındakiler ne de CHP içindeki muhalif gruplar tarafından dikkate alınmıyordu. MKP Nuri Demirağ tarafından kurulmuştu.
IV. İnönü’nün Kontrol Arzusu ve Muhalefet Çağrısı
İsmet İnönü’nün muhalif gruplara karşı izlediği politika ve şahsi arzusu, muhalif bir partiyi kuranların CHP içinden çıkmasını istediği yönünde değerlendirilebilir. Bu düşüncesi kendi içlerinden çıkan bir partiyi daha iyi kontrol edebilme düşüncesi olarak yorumlanabilir. 15 Ağustos 1945’te TBMM’de BM (Birleşmiş Milletler) anlaşmasının görüşmelerinde Adnan Menderes’in söz alarak BM anayasasının kişinin siyasal hak ve özgürlüğünü garanti altına almış olduğunu, bu belgeyi imzalayan ülkelerin bu zorunluluğa uymaları gerektiğini hatırlatarak, bu mevzuata uymayan bazı fiili durumların yazılı anayasaya uygun hale getirilmesini talep ediyordu. Menderes’in bu talebi muhalif bir partinin kurulma zamanının geldiği yönündedir. Cumhurbaşkanı İnönü 1 Kasım 1945’te meclisin açılış konuşması sırasında, hükümet karşısında güçlü bir muhalif partinin bulunmaması yönündeki konuşması yeni bir partinin kurulması istikametinde teşvik edici bir konuşmadır. Aralık 1945’te de Celal Bayar ve İsmet İnönü görüşmesi yeni bir siyasal partinin kurulması yönünde görüş birliğine varıldığı düşüncesini uyandırabilir.
V. Muvazaa İddialarının Reddi ve Şartlı Kabul
DP kurulurken İnönü, bu sürecin tedrici ve aşamalı olmasına dikkat etmiş, süreç içinde liberalize edilen rejimin denetim altında kalmasına özel bir önem göstermiştir. Ancak Celal Bayar ve Adnan Menderes bu muvazaa işini reddederek “Muvazaa bir hafifliktir, ne bu işi teklif edecek ne de bu işi kabul edecek kişi vardır. Ve yine ne de ülkenin siyasi durumu muvazaalı bir partiyi kaldırır.” yönündeki konuşması, DP’nin muvazaalı bir parti olmadığı yönünde yorumlanabilir. Menderes’in ve Bayar’ın bu iddialarını güçlendirecek bir söz de İnönü’den gelmektedir. İnönü “Hiçbir zata bir parti kurması için teklif ve telkinde bulunmadım.” demiştir. Ancak İnönü DP programında dinin siyasete alet edilmemesi, Köy Okulları ve Köy Enstitüleri gibi konulara dikkat edilmesi ve bunlara bir zarar gelmemesi yönünde titizlik gösterdiği de bilinmektedir. O dönemde New York Times Gazetesi’nde “Majestelerinin sadık muhalefeti” diye çıkan bir haber DP’nin muvazaalı bir parti olduğu yönündeki kuşkuları desteklese de burada şu soruyu sormak gerekir. CHP kendi içinde rahatsızlık oluşturan en etkili muhaliflerin bir parti kurarak, karşılarına geçmesini ister mi?
VI. Sonuç: Kontrol Kaygısı mı, Gerçek Muhalefet mi?
İsmet İnönü’nün yeni kurulacak bir siyasi partinin kuruluşunun aşamalı ve tedrici olmasını istemesi ve programının denetim altında kalmasına önem vermesini, Türkiye’de kurulacak bir siyasi partinin kontrol altında tutulmasının Atatürk ilke ve inkılapları açısından önemli olduğu kanaatine varılabilir. Fakat DP’nin muvazaalı bir parti olmadığı, ileriki yıllarda muhalefete karşı izlediği siyaset şeklinden anlaşılır kanaatindeyim.