Günümüz eğitim anlayışında gelinen son nokta, öğretmenlerin veya akademisyenlerin kendi ütopik egolarını öğrencilere entegre etmesi ve onları sindirme projesinden başka bir şey değildir. Eğitimin kalitesizleşmesi ve öğreticilerin “öğrenmeye aç olan” öğrencileri frenlemesi, küçük görmeleri “bilimsel açıdan ilerleyemeyecek” olmamızın bir başka kanıtıdır.
Akademik camia atmosferi içerisinde görülen üniversiteler, fakülteler hatta bölümler arasındaki sözde cumhuriyetçi tekel yapı, “bilimin bakireliğine” hayran olan öğrencileri zor durumda bıraktığı gibi üstlerine iftira atılarak sindirilmeye kadar gitmektedir.
Bilimsel destek yerine ihtiyari amaçlara hizmet eden öğreticiler, eğitim ve bilimin gerçek anlamlarını unutup bir nevi bilimsel mezhepsellik yapmaktadır. Ülkemizde örneklerinin de görüldüğü “insan kayırma” fevkalbeşer bir şekilde ilerlemektedir. Bu doğrultuda yapılan “öğrenciyi sindirme” projeleri vatana ve bilime ihanetten başka bir şey değildir.
Atılan iftiralara cevap vermeme anayasal hak olsa da ülkemizde “cevap vermeme” durumu suçluluk psikolojisi olarak algılanmaktadır. Nitekim bu da ülkece ahlaki açıdan bir revizeye ihtiyaç duyduğumuzu, ayrıca akademik aforoza karşı çıkıp, sadece “bilimselliğe” odaklanmamız gerektiğini gösteren en büyük kanıttır.
Madde-25 Her ne sebeple olursa olsun kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz.
Her Türk gencinin sorumlu olduğu anayasal hakları bilmesi ve o doğrultuda korkusuzca haklarını araması gerekmekte iken, bağlı olduğumuz devletin anayasa kitapçığını bilmememiz yaşadığımız toplum bakımından insani ayıbımız olsa gerekir.
Bireyin içerisinde bulunduğu ve hiç okumamış olmasına rağmen yazılı olan anayasa kitapçığında kabul ettiği “düşünceyi açıklama ve yayma”, “bilim ve sanat “, “düşünce ve kanaat” hürriyetlerine sahip olması durumu, her Türk fertinin ortak gayesi, etüttü ve ödevi olmalıdır. Hiç şüphesiz böyle bir durumu içselleştiren insanlar vesilesiyle bilimsel ilerleme gerçekleşebilir. Aksi takdirde yozlaşan toplumun içinde bulunduğu düşünce her kuruma sirayet ederek, devletsel mekanizmaya zarar vermektedir.
Sonuç olarak yazılan akademik makaleler, köşe yazıları, blog yazıları, aktüel yazılar ve bu yazı da dahil Türkiye Cumhuriyeti’nin yasama, yürütme organı olan ve de vatandaşlarının hak ve özgürlüklerini ifade eden Anayasa kitapçığının Madde-25, Madde-26, Madde-27, Madde-28, Madde-29 esas alınarak yazılmıştır.
Daha iyi bir gelecek için bilimle kalın.