Dünya üzerinde artık en büyük krizlerden biri enerji. Fosil yakıtlar tükeniyor, yenilenebilir kaynaklar yetişemiyor, iklim değişikliği her geçen gün daha belirgin hale geliyor. Ama asıl sorun, enerjinin azalması değil bizim tükenmeye başlamamız.
Elektriği, doğalgazı, yakıtı konuşuyoruz ama kimse insanın içindeki enerjinin de azaldığını fark etmiyor. Sabah uyanırken yorgunuz, çalışırken isteksiz, dinlenirken bile huzursuz. Sanki dünya sadece kaynaklarını değil, insan ruhunu da tüketiyor.
Bir zamanlar doğaya hükmettiğimizi sanıyorduk. Şimdi doğa sessizce intikamını alıyor fırtınalarla, kuraklıkla, yangınlarla. Oysa biz hep daha fazlasını istedik: daha çok üretim, daha çok tüketim, daha çok hız… Ama unuttuk: Gerçek enerji, doğadan alınır; dengeyle, saygıyla, ölçüyle.
Bugün enerji krizi, yalnızca ekonominin değil, insanlığın da aynasıdır. Tasarruf etmek sadece ampul kapatmak değil, kendini korumaktır. Biraz yavaşlamak, biraz nefes almak, biraz da doğaya geri vermektir. Belki de asıl dönüşüm, güneş panellerinde değil; insanın farkındalığında başlamalı. Çünkü enerji sadece kablolardan geçmez, insandan da geçer. Ve biz yeniden dengeyi bulamadıkça, hiçbir sistem, hiçbir teknoloji bizi kurtaramaz.
Dünya tükeniyor olabilir. Ama insan isterse, yeniden üretebilir; yeniden iyileştirebilir. Yeter ki enerjimizi doğru yere harcayalım umuda, bilince ve yaşama.