BİR DÜNYA KÖŞESİ KONUĞUMUZ: Muhammet Abdulkadir Susan

17543568651949115310

Saliha İnan: Bir dünya köşesine manevi geleneğin Modern Temsilcisi Muhammet Abdullah Susan hoş geldiniz…

Saygıdeğer beyefendi!Kendinizi tanıtabilirmisiniz?

Muhammet Abdulkadir Susan:Hoş buldum, 1986 Ankara doğumlu hem teknik bir uzmanlığı hem de köklü bir edebi geleneği bünyesinde barındıran dikkat çekici bir isim. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Otomotiv Öğretmenliği mezunu olan bekâr Susan, meslek hayatında da önemli bir alanda, OSTİM’de savunma sanayisine hizmet veren özel bir şirkette Üretim ve Kalite Sorumlusu olarak görev yapıyor. 

Susan’ın edebiyata ve özellikle şiire olan ilgisi küçük yaşlarda başlamış. Ailesinden gelen güçlü aşıklık geleneği bu ilginin temelini oluşturmuş. Amcası Aşık Paşa Susanoğlu ve babası Aşık Efendi Özleri gibi önemli şahsiyetlerden aldığı özel dersler, onun bu alandaki yeteneğini beslemiş ve şekillendirmiş. Sosyal yönü de güçlü olan Susan, bir dönem Sincan Kars-Ardahan-Iğdır Dayanışma ve Yardımlaşma Kültür Derneği’nde gençlik kolları başkanlığı görevini üstlenmiş. Ayrıca, Gazi Üniversitesi’ndeyken TRT’nin öncülük ettiği UNESCO Dünya Soyut Kültürel Kavramlar ve Aşıklar Geleneği projesinde yer alması, onun bu kültürel mirasa olan bağlılığının ve katkısının önemli bir göstergesi.

Şiir yazım tarzında, yöresel badeli aşıklar geleneğinin yanı sıra Aşık Şenlik ve Aşık Summani gibi usta aşıkların etkilerini görmek mümkün. Ancak Susan’ın şiirlerinin asıl serlevhasını, yani ilham kaynağını ve başlığını, büyük tasavvuf büyüğü Yunus Emre Hazretleri oluşturuyor. Şiirlerinde belirgin bir şekilde görülen tasavvufi mısralar, onun sadece geleneğe bağlı kalmayıp aynı zamanda derin bir manevi boyutla da beslendiğini ortaya koyuyor. Muhammet Abdulkadir Susan, modern yaşamın getirdiği sorumlulukları taşıyan, ancak köklerinden aldığı feyzle edebiyat ve aşıklık geleneğini yaşatan, bu iki dünyayı başarıyla birleştiren nadir şahsiyetlerden biri olarak edebiyat dünyamızda kendine özgü bir yer edinmiştir.

.

Saliha İnan :Maneviyatla harmanlanmış bir yaşam tarzı bu ne güzel söyleşi efendim!

Peki Hayatınızda sizi en çok etkileyen veya dönüm noktası olan bir an var mı? Bu an, bugün olduğunuz kişiyi nasıl şekillendirdi?

   

Muhammet Abdulkadir Susan :

Bir Allah dostu ile tanışmam oldu. Hayatımın dönüm noktası.Mevlana hz. Buyurur ki ; seni sana gösterecek olan bir ayna olan gönüllere bağlanın… çünkü insanin hayat seyri kendisini arayıp bulmasıdır. Bu bir keşiftir. Bu keşifte seni özüne dönecek aynalar gerekir. Bende bu aynayı buldum. Hayatımın seyri tamamen değişti… ve aradığımı buldum tam masi ile özüme döndüm diyebilirim

Manevi yorumu:

Manevi Bir Arayış ve Keşif Yolculuğu

Bahsettiğiniz metnin ana teması, bir arayış ve bu arayışın sonunda gelen keşif yolculuğudur. Siz bu yolculuğa, “kendisini arayıp bulmak” ve “özüne dönmek” olarak tanımlıyorsunuz. Bu, sadece fiziki bir yolculuk değil, aynı zamanda insanın kendi iç dünyasında, ruhunda ve kalbinde yaptığı bir yolculuktur.

Ayna ve Gönül Bağı

Mevlana’nın “seni sana gösterecek olan bir ayna olan gönüllere bağlanın” sözü, sizin yaşadığınız deneyimin kilit noktasını oluşturuyor. Bu, tasavvufta sıkça vurgulanan bir noktadır. Ayna, burada mecazi bir anlam taşır. Gerçek bir ayna gibi, size sizin kendi hakikatinizi, potansiyelinizi ve içsel güzelliğinizi gösteren manevi bir rehbere veya Allah dostuna işaret eder.

Siz bu aynayı bulduğunuzu ve onunla kurduğunuz bağın hayatınızın seyrini değiştirdiğini söylüyorsunuz. Bu bağ, sadece bir tanışıklık değil, aynı zamanda kalpten kalbe kurulan bir iletişim ve ruhsal bir rehberlik ilişkisidir.

Hayatın Dönüm Noktası

“Hayatımın dönüm noktası” ifadesi, bu manevi buluşmanın sizin için ne kadar köklü bir değişim yarattığını gösteriyor. Bu, sadece birkaç fikir edinmekten öte, hayat felsefenizin, değerlerinizin ve dünyaya bakış açınızın tamamen yeniden şekillendiği anlamına gelir.

“Aradığımı buldum” ve “tam manası ile özüme döndüm” ifadeleri ise bu sürecin başarıyla tamamlandığını, artık içsel bir huzur ve bütünlük hissi yaşadığınızı anlatır. Bu, manevi yolculukta ulaşılabilecek en yüksek mertebelerden biridir.

Özetle, bu yazının manevi boyutu; insanın içsel bir arayışla yola çıkması, doğru bir rehber (ayna) vesilesiyle kendi hakikatine ulaşıp, yaşamında köklü bir dönüşüm yaşaması ve nihayetinde özüne dönerek tam bir huzura kavuşmasıdır.

Saliha İnan:’Kalpler yalnızca Allah’ı anmak ile huzur bulur.’ yolunuz ak pak olsun. Peki Kendi “dünya köşeniz” neresi? Burası somut bir yer olabileceği gibi, bir duygu, bir düşünce veya bir an da olabilir. Bize bu özel köşenizden bahseder misiniz?

Muhammet Abdulkadir Susan:

 Dünya köşem; Aşk… sadece Aşk…her erdemli insanın bir serlevhasi olması gerekir. Benim serlevham ise şudur ki; değmezleri aşktan yana birer birer terk eyledim… sözüdür çünkü insan vazgeçtiği kadardır… insan ne yaparsa Aşk ile yapmalı… Aşk ile giden yorulmaz. Yunus Emre hzleri der ki Aşk ile yaşaki ölmeyesin Aşk ile öl ki ölümüz kalasin… o yüzden hayat köşemin her metre karesinde Aşk vardır.

Dünya Köşem: Aşkın Manevi Yorumu

Bu sözler, manevi bir uyanışın ve hayatı aşkla yeniden inşa etmenin derin bir ifadesidir. Aşk, burada sadece bir duygu değil, aynı zamanda hayatın bütününe rehberlik eden bir felsefe, bir serlevha olarak sunulmaktadır. Bu serlevha, insanı erdeme ve olgunluğa taşıyan ana ilkedir.

“Değmezleri aşktan yana birer birer terk eyledim” cümlesi, bu manevi yolculuğun en kritik adımlarından birini işaret eder. Bu, bizi gerçek aşktan, yani mutlak ve ilahi olandan uzaklaştıran her türlü dünyevi bağımlılıktan, egodan, kibirden ve önyargılardan arınma sürecidir. Bu yüklerden kurtulmak, ruhun hafiflemesini ve daha yüksek bir bilince ulaşmasını sağlar. Bu yüzden “insan vazgeçtiği kadardır” ifadesi, manevi gelişimin ve özgürleşmenin bir ölçüsü olarak karşımıza çıkar. Vazgeçilen her şey, aslında daha büyük bir değere, saf ve koşulsuz bir aşka açılan bir kapıdır.

“İnsan ne yaparsa Aşk ile yapmalı” ve “Aşk ile giden yorulmaz” sözleri, aşkın eylemlerimize yön vermesi gerektiğini vurgular. Bir işi, bir ilişkiyi veya bir amaca hizmet etmeyi aşkla yaptığımızda, bu eylemlerimiz sadece bir görev olmaktan çıkar, adeta bir ibadete dönüşür. Aşkla yapılan her şeyde, enerji ve motivasyon tükenmez, çünkü kaynağı dünyevi değil, manevidir.

Bu yolculuğun en üst noktası ise Yunus Emre’nin “Aşk ile yaşa ki ölmeyesin, Aşk ile öl ki ölümsüz kalasın” sözlerinde gizlidir. Bu ifade, aşkın sadece bu dünyada yaşanacak bir duygu olmadığını, aynı zamanda ölümden sonraki hayatın da anahtarı olduğunu anlatır. Aşkla yaşanan bir hayat, manevi anlamda ölümsüzlük demektir. Ruhun varlığı, beden yok olduktan sonra bile aşkla beslenmeye devam eder. Aşkla ölmek ise, bu dünyadaki bütün bağlardan kurtularak, mutlak aşka, yani Yaradan’a kavuşmak ve onunla bütünleşmektir.

Bu yazı, hayatın her metrekaresine aşkı yerleştirerek, hem bu dünyada hem de öte dünyada anlamlı ve ölümsüz bir varoluş inşa etme arzusunu ifade eder. Aşk, sadece bir duygu değil, tüm hayatı kapsayan bir yaşam biçimi, bir inanç ve bir manevi arayıştır.

Saliha İnan :En güzel Aşk Allah’a duyulan aşk onunla tamamlan aşk ilahi yüce aşk kalbinize huzur sonsuz olması dileğimdir.Sizi gönülden tebrik eder kutlarım. ilham olduğunuz okurlarımıza. Peki Geleceğe dair en büyük hayaliniz veya gerçekleştirmeyi çok istediğiniz bir proje var mı? Bunu bizimle paylaşır mısınız?

Muhammet Abdulkadir Susan:Rabbim kullarına merhametinden ve kamil insan olma yolunda, tabiri caiz ise insanin pişmesi ve olgunlaşmasi açısından, bazi zorluklara uğramaşı, bir nevi tecrübe kazanması yolu bilmesi ve arkasindan gelecek nesile yolu öğretmesi açısından zorluklar çıkarır ve bu çok önemlidir. Nitekim kolay olan hiçbirşeyin kıymeti yoktur. Zor olana tabi olanın kıymeti baki olur. Unutulmamalıdır ki en kıymetli mücevherler en zor elde edilen madenlerden çıkar. Ve işlenmesi zaman, incelik zaanat ister. İşte insanın işlenmesi ve değerli bir mücevher haline gelmesi, bu zorluklara bağlıdır. Benim hayatımda hep bir yokuş hep bir zorluk olmuştur. Ama en zorlandığım anlar ise kendim ile olandir. Kedini kusurlarımı görüp onlari değiştirmek icin çaba harcamam en zorlandığım noktalar olarak değerlendire bilirim.

Zorluklar ve İnsanın Tekamülü

Rabb’in kullarına olan sonsuz merhametinin bir tecellisi olarak, yaşam yolumuza serpiştirilmiş zorluklar, aslında ruhumuzun olgunlaşması ve kamil bir insan olma yolunda atılan önemli adımlardır. Tıpkı ham bir madenin işlenerek eşsiz bir mücevhere dönüşmesi gibi, bizler de bu zorluklarla yoğrularak içsel değerimizi keşfeder, deneyim kazanır ve nesilden nesile aktarılacak bilgelik yolunu inşa ederiz.

Kolaylıkla elde edilenin kıymeti çabuk tükenirken, zorluklarla yoğrulanın değeri kalıcı olur. En değerli mücevherler, en derin ve ulaşılması en güç madenlerden çıkar; işlenmeleri ise zaman, incelik ve büyük bir maharet gerektirir. İşte insan da, kendi içindeki cevheri ortaya çıkarmak, paha biçilmez bir varlık haline gelmek için bu zorluk potasında pişmek durumundadır.

Hayatınızda tecrübe ettiğiniz yokuşlar ve zorluklar, bu manevi işleniş sürecinin bir parçasıdır. Ancak en büyük mücadelenin kendinizle olduğunu ifade etmeniz, bu yolculuğun en hassas noktasına işaret ediyor. Kendi kusurlarınızı görmek, onlarla yüzleşmek ve değişim için çaba sarf etmek, kişinin ruhsal derinliğini artıran, en zorlu ancak en değerli adımdır. Bu içsel mücadele, sizi gerçek anlamda bir “mücevher”e dönüştürecek olan manevi arıtma sürecinin ta kendisidir. Unutmayın ki, kendi benliğinizi işlemek için gösterdiğiniz bu çaba, Allah katında en makbul amellerden biridir.

Saliha inan:Bizi bu cevap ile ihya ettiğiniz güzel görüş ve düşünceleriniz ile ilham kaynağı olacaktır nesillere. Peki bir mesajınızla tüm dünyaya ulaşma şansınız olsaydı, insanlara ne söylemek isterdiniz?

Muhammet Abdulkadir Susan:İnsanlara en kıymetlimden bir söz söylerim ki ; ey insanlar birbirinizin arkasından çekiştirip durmayın kardeş olun sonra zayif düşersiniz… ayetinin tecellisi olan efendimiz sav in insanligi ve kardeşliği hakkında ki ; ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim. Sözünu hatırlatarak insanları islama ve güzel ahlaka devet ederdim

Manevi yorumu:

Kardeşlik, Birlik ve Güzel Ahlakın Önemi

İnsanlığa söyleyebileceğim en değerli sözlerden biri şudur: Ey insanlar, birbirinizin ardından çekiştirip durmayın; kardeş olun, yoksa zayıf düşersiniz. Bu ilahi uyarının bir tecellisi olarak, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in insanlık ve kardeşlik üzerine kurduğu o muazzam sistemi hatırlatır ve “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” sözünü şiar edinerek, tüm insanlığı İslam’ın ve güzel ahlakın ışığına davet ederim.

Manevi açıdan bakıldığında, gıybet ve dedikodu, ruhsal birer hastalıktır. Toplumun dokusunu zedeleyen, kalpleri birbirinden ayıran ve en nihayetinde toplumsal bir zayıflığa yol açan bu davranışlar, sadece bireysel günahlar değil, aynı zamanda ümmetin gücünü de törpüleyen unsurlardır. İslam, her şeyden önce bir kardeşlik ve birlik dinidir. İnananların birbirine sımsıkı kenetlenmesini, birbirlerinin acılarına ortak olmasını ve birbirlerine destek olmasını emreder. Bu birlik ruhu, ancak karşılıklı saygı, sevgi ve hoşgörüyle mümkündür.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in “güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” sözü, peygamberliğin temel gayesini ve İslam’ın özünü özetler. Din, sadece ibadetlerden ibaret değildir; aynı zamanda insan ilişkilerini düzenleyen, karakteri yücelten ve toplumu güzelleştiren bir ahlak sistemidir. Birbirimizin arkasından konuşmak yerine, birbirimizin iyiliğini istemek, birbirimize karşı dürüst ve şefkatli olmak, sözümüzü ve davranışlarımızı güzelleştirmek, gerçek mümin olmanın ve İslam’ın getirdiği huzuru yaşamanın anahtarıdır.

Bu çağrı, sadece Müslümanlara değil, tüm insanlığadır. Zira güzel ahlak, evrensel bir değerdir ve tüm insanların barış içinde yaşayabilmesi için elzemdir. Birbirimizi çekiştirmek yerine birbirimizi yüceltelim, kardeşlik bağlarımızı güçlendirelim ve Efendimiz (s.a.v.)’in ışığında güzel ahlakı kuşanarak hem kendimizi hem de dünyayı daha yaşanılır bir yer haline getirelim. Bu, hem dünyevi hem de uhrevi kurtuluşun yoludur.

Saliha inan: Bu söyleşiyi taçlandıran şiiriniz ile onur verdiniz. Kalemiz,kelamınız tükenmesin.

MAŞUĞA YOLCULUK 

Nasıl anlatsam ki, nasıl söylesem,

Sırrını açığa, vuramiyorum…

Sevdan hakim olsa, hapsi boylasam,

Sensizliğe hayal, kuramıyorum…

Sende kaybolmuşum, gayrısı güman,

Yandığım közünde kalmadı duman,

Seyrine daldığım, O büyük umman,

Sensiz ummanlarda, duramıyorum….

Önüme serseler dünya serveti,

Gözden dökülenin vardır kıymeti,

Gönülde görülen Aşkın heybeti,

Maşuksuz gönlümü saramıyorum…

Yokluğuna sabir, taş mi kaya mi?

Boynumu büktüğüm, ar mı? haya mı? 

Sensin tek gördüğüm, düş mü? rüya mı?

Sensizliği hayra, yoramıyorum…

Kadiriyim alem Seninle güzel,

Cemalinin nuru kamerden güzel,

Kevser suyu içmek, elinde güzel,

Sensiz şol cenneti, aramıyorum…

Saliha İNAN: Saygıdeğer muazzam:yazar şair 

Muhammet Abdulkadir Susan Bir dünya köşesi konuk olarak, bizleri onurlandırdı. Hayatın her kademesinde! Sağlık,huzur, mutluluk,dileriz. 

Türkiye Aktüel ve yayında yapımda emeği geçen, herkese teşekkür ederiz. Saygılarımızla.

#TürkiyeAktüel

#Birdünyaköşesi

Yazar:Saliha İNAN

Exit mobile version