Yazar ve Editör Umut Çetinbaş ile Tarih, Yazı ve İlham 201

Umut Çetinbaş

Giriş

Yazmak, sadece kelimeleri kâğıda dökmek değil; aynı zamanda bir dünyayı keşfetmek, düşünceleri paylaşmak ve kendini ifade etmenin en derin yollarından biridir. Bu yolculukta kimi zaman ilham bir kitapta saklıdır, kimi zaman ise hayatın kendisi bize rehberlik eder.

Birçok platformda birlikte çalıştığım editörlerinden ve köşe yazarlarından biri olan Umut Çetinbaş ile gerçekleştirdiğimiz bu keyifli röportajda, yazı serüveninden ilham aldığı isimlere, akademik çalışmalardan aktüel yazılara, kişisel motivasyonlarından geleceğe dair projelerine kadar pek çok konuyu ele aldık. Yazıya gönül verenler ve yeni yazar adaylarımız için değerli bir kaynak niteliğinde olan bu sohbet, Umut Çetinbaş’ın yazı dünyasına dair samimi ve düşündürücü bakışını bizlerle paylaşıyor.

Umut Çetinbaş ile Röportajımız:


Emine Kurt: Öncelikle merhaba efendim. Bizlere biraz kendinizden ve bu alandaki serüveninizden bahseder misiniz?


Umut Çetinbaş: Merhaba ben Umut Çetinbaş, tabii ki önce biraz kendimden bahsedeyim ilk, orta ve lise eğitimimi Tekirdağ’da tamamladım. Ayrıca tarih lisans mezunuyum ve aynı zamanda tarih alanında yüksek lisans yapmaktayım. 2018’den itibaren yazdıklarımı bir nevi yeni yüzyılın dijital kütüphanesi olan internete aktarmaktaydım tabii bu kişisel blog vb. sitelerle mümkün olmaktaydı daha sonra lisans eğitimiyle beraber yazı yazma işi akademik bir boyut aldı.


Emine Kurt: Sizi yazı yazmaya iten en büyük etken neydi?


Umut Çetinbaş: Yazı yazmak benim varoluş amacım, sebebim. Şöyle ki herkesin bu dünyada bir amacı var. Gerçi herkesin amacı da yok, başka amaçlarla hizmet edenler de var da neyse!.. Bu amaçlar ve amaçsızlar içerisinde ben bu şekilde nefes alabiliyorum, yazı yazarak veya bir araştırma yaparak yaşıyormuş gibi hissediyorum. Yani nefes almak ve yaşadığımı hissetmek için yazıyorum. Bu hissiyatı maddi bir şekilde alamazsın manevi bir şey ve ben bunu yaparken bu dünya da cenneti yaşıyorum. Bir şeyler yazarken sanki bu zamana kadar gelmiş geçmiş tüm şairler ve yazarlarla iletişim kuruyor gibiyim, bunu o kadar içselleştirdim ki artık yazı yazma, okuma ve araştırma hastalığına kapıldım diyebilirim.


Emine Kurt: Yazı yazarken etkilendiğiniz yazar var mı?


Umut Çetinbaş: Aslında bunun cevabı çok eski öyle ki ilk başlara gitmek istiyorum, gerçi yazar değil ama neyse. Çocukken annemin bana okuduğu masal ve hikâye kitapları çok ilgimi çekiyordu, gerçi ben sadece resimlerine bakıyordum, sevgili anneciğim okurken acaba bunları ben yazsam ve annem benim yazdığımı okusa nasıl olur gibilerinden hep düşünürdüm.

Daha sonra büyüdükçe Türk klasiklerini okumaya başladım ve o zamanlar en sevdiğim yazar Sabahattin Ali idi çünkü büyülü kalemi beni Kürk Mantolu Madonna kitabındaki Maria’ya âşık etmişti. Sonracığıma beni en çok etkileyen Hugo’nun Sefiller kitabı var. Öyle ki ilk okuduğumda etkisinden çıkmamıştım, rüyalarıma girmiş ve hikayesi beni ağlatmıştı. Roman olarak böyle fakat kıskandığım ve keşke ben yazsaydım dediğim çok makale oldu. Hâlâ da oluyor. Kitap okumak veya yazmak tıpkı enstrüman çalmak gibi ne kadar çok okuyup, yazarsan o derece kendimi tatmin ediyorum ve onlara karşı açlığım artıyor.


Emine Kurt: En çok hangi konular üzerine yazmayı seviyorsunuz?


Umut Çetinbaş: Aslında şöyle, merakımı o an en çok ne cezp ediyorsa ona yöneliyorum. Fakat bilgisayarımda araştırılmayı ve yazmayı bekleyen bir sürü konu var. Aklıma gelen bir konuyu direkt not alıyorum veya okuduğum makale ve kitaptan yeni konular çıkarıyorum. Onun haricinde daha spesifik vermem gerekirse tarih göz bebeğim.

Tarih ilgili ne varsa özellikle orta çağ ve bilim tarihi odaklı konular aşırı ilgimi çekmekte lakin daha tam yoğunlaşmadım. Alanım o olsa da alanım üzerinde akademik bir çalışma daha önce yapmadım, hâlâ üzerinde çalışıyorum. Akademik olarak şu ana kadar yayınlanmış 3 makalem ve de değerlendirme aşamasında olan 4 makalem mevcut. Yarım bir şekilde bilgisayarımın tozlu klasörleri arasında duran 10’u gecik makalecikler de mevcut.

Pomak kültürüyle de ilgileniyorum ki bunun sebebi de Pomak olmamdan kaynaklı. Şu ana kadar 2 makalem Pomaklar ile ilgili. Bunun yanı sıra siyasi tarihi de hoşuma gidiyor özellikle askeri vesayet dönemleri. Daha önce hazırlamış olduğum, özellikle Türkiye’nin 70ler ve 80’li yıllarını kapsayan süreci açıklayan 200 sayfayı gecik bir çalışmam mevcut. Bununla ilgili birkaç yayıneviyle de görüşmem sürüyor, anlaşırsak kitap olarak çıkaracağız bakalım, sabırsızlıkla bekliyorum.


Emine Kurt: Bir yazı yazarken geçirdiğiniz süreçleri bizlere anlatır mısınız?


Umut Çetinbaş: Aktüel ve akademik olarak süreçler değişmekte. Örneğin akademik bir çalışma yapacaksam önce literatür taraması yapıyorum ki bu akademik çalışma adımlarının en önemlisidir. Daha sonra bulduğum kaynakları önce sınıflandırıyorum ve listeliyorum.

Halihazırda konu kafamda belirlendiği için kaynakları taramaya ve incelemeye başlıyorum ki literatür taramasının yetmediği zamanlar bazen oluyor ve o zaman tekrardan başa dönüyorum. Tabii yazma işlemini yapmadan önce makalenin hangi dergide yayınlanacağı da çok önemli. Nitekim dergilerin indeksleri ve hangi dizinlerde tarandığı konusu bilimsellik açısından akademik camiada önemlilik arz ediyor.

Kaynaklar incelenip bir metin ortaya çıkarıldıktan sonra yayınlanacak derginin yazı şablonuna ve de atıf sistemine göre metin düzenlenir ve gerekli intihal kontrolleri sonrası değerlendirilmesi için dergiye gönderilir. Ret cevabı alınır ise başka alternatif dergiler bakılır ve sonra tekrar o derginin yazım şablonu ve atıf sistemine göre düzenlenir ve gönderilir ve şu da bir gerçek ki makalenin yayın süreci yazma sürecinden her zaman daha zor olur.

Hakem değerlendirmesine genelde 12 hafta sürmekte diye hatırlıyorum. Tabii o süreçte telif hakkı dergiye verildiği için başka bir yere yayınlatmak için gönderilmez ki bu etik dışı davranış olur. Buna nazaran aktüel dergiler daha basit oluyor ve bazen kaynak göstermenize gerek bile olmuyor. Kafam içinde dolaşan bilgi yumaklarını çok kez yazıya döküp aktüel dergilere göndermişliğim var. Aktüel için süre akademik makaleye göre daha kısa bir zamanda halloluyor tabii burada önemli olan her zaman nitelikli bir şey olması.


Emine Kurt: Yazarlık ve editörlük kariyerinizde dönüm noktanız olarak gördüğünüz bir an oldu mu?


Umut Çetinbaş: Hayatımdaki en önemli dönüm noktası sevgili anneciğimin vefat etmesi oldu, o zamandan sonraki süreçte sadece kitaplara sarıldım ve onlar benim bir nevi annem oldu. Hunharca kitaplara sarıldıkça onlar bana tıpkı sevgili anneciğim gibi yol gösterdi, ışık oldu ve hâlâ da olmaya devam ediyor. Odamda kütüphaneme baktıkça sevgili annemi görüyor gibi oluyorum.

Bana çok şey öğretti ve hâlâ da öğretmeye devam ediyor. Öyle bir bağ ki bu içsel motivasyonum sadece ondan ibaret. Ne zaman işler kötüye gitse veya istemediğim bir şeyler yaşansa hep gelip anneme anlatırdım, artık sadece okuyor ve yazıyorum. Bu şekilde onunla iletişim kuruyorum yani bir gün okumayı ve de yazmayı bırakırsam sevgili anneciğim gerçekten ölmüş olacak ve bunun olmasına asla izin vermeyeceğim, o yüzden son anıma kadar okuyacağım ve de yazacağım.


Emine Kurt: Bir yazıyı değerlendirirken ilk olarak nelere dikkat edersiniz?


Umut Çetinbaş: Önce metin düzenine bakarım. Örneğin iki yana yaslı mı, başlıklar orantılı ve bold yapılmış mı, puntoların uyumluluğu, girinti ve çıkıntılar vb. Daha sonra hızlı bir göz gezdirip göze batan kelime yanlışlarını ve de eksik noktalama hatalarını tespit ederim. Eksiklikler ve hatalar fazla ise yazara yönlendiriyorum, sonrasında ise metni tane tane okuduktan sonra geliştirilmesi gereken yerleri açıklama olarak verip, ilk taramada gözden kaçan hata var mı diye bakarım. Hata ve anlam bütünlüğünü sağlayan yazıları yapay zekâ ve de normal intihale soktuktan sonra yayım için onay veriyorum.

Genelde edebi metinleri incelemeyi pek tercih etmem, çünkü yazan kendi duygusuna göre yazdığı için pek müdahale etmeyi sevmiyorum. Sadece anlam akışı ve cümleler arası ilişkiyle ilgilenirim. Tabii kelime hataları olursa da düzeltirim. Deneme olarak müdahale etmek istemediğim nadir yazarlar arasında geliyorsun.

Tabii şöyle de bir şey var, toplumda herkes bir dönem bir şeyler karşılamış ve yazmıştır. Yazmayan insan yok, bu yazmayı bir deneme makale olarak düşünmemek lazım. Mektup, günlük vesaire her şeyi kapsıyor yani o yüzden yazar, ayrıca topluma karşı da bir rekabet içinde çünkü herkes yazar. Editörlere burada çok büyük iş düşüyor, öyle yazılar ve şiirler okudum ki anlatmaya dilim varmaz, o yüzden yazar ve şair sıfatı herkes için uygun değil kanaatindeyim.

Herkes yazmamalı. Yazarlık ulvi bir şey, bir ruh ve herkes o ruha sahip değil. Bir zamanlar her yerde karşıma çıkan bir söz vardı, hatta ortaokul hocam da demişti, belki sende hatırlarsın “herkesin hayatı roman olacak kadar değerli ama önemli olan onu yazacak kişiyi bulmak”.


Emine Kurt: Günümüzde yapay zekanın yazılar üzerindeki etkisini yorumlar mısınız?


Umut Çetinbaş: Artık dijital bir çağa geçtik ve teknolojinin imkânları göz alıcı. Bu süreçte yapay zekâ birçok mesleği geride bıraktığı gibi yazı işlerine de el attı. Özellikle bazı arkadaşlar salt metni direkt yapay zekadan alarak bize gönderiyorlar, bu şekilde olan yazıları katı bir şekilde ret ediyoruz. Yapay zekayı kullanmamak olmaz tabii ki özellikle araştıracağınız konu da hızlı bir literatür taraması yapmak isteniyorsa “derin arama” kısmı ile 8-10 dakikada bu iş halloluyor. Metni direkt oradan olmak etik açıdan uygun olmadığı gibi yeni nesil kurnazlığı da göstermekte.

Öyle ki yapay zekadan alınan metin, intihalden kaçmak için “metni insanlaştırıcı” sitelere başvuruyor. Bunun gibi farklı alternatif programlar yüzlerce var. Elimizdeki telefondan milyarlarca PDF kitaba ulaşabilmemiz oldukça işimizi kolaylaştırırken, yapay zekâ ile oluşturulan metni alıp özgünlüğünü kaybeden binlerce yazımız var.


Emine Kurt: Yazarlığa yeni başlayan kişilere tavsiyeleriniz nelerdir?


Umut Çetinbaş: Okumaktan ve de yazmaktan hiçbir zaman vaz gevmesinler. Ne kadar çok okuyup, yazarlar ise o kadar gelişme sağlanıyor. Tabii bir diğer önemli faktör network sağlamak. Olabildiğince çok insanla tanışmak önemli, alanınızla ilgili bilgi alışverişi yapabildiğiniz insanlarla tanışmak oldukça mühim. Bunun haricinde cesaretli olmakta bir diğer önemli faktör, eğitim durumlarına göre sempozyum ve kongrelere katılabilir veya gönüllü projelerde yer almalarını şiddetle tavsiye ederim.


Emine Kurt: En son yazınız ilk yazınıza ne derdi hangi tavsiyelerde bulunurdu?


Umut Çetinbaş: Yılgınlıktan ve de karamsarlıktan korkma, asla seni ileriye götürmeyecek ve bir şeyler öğretmeyecek insanlarla muhatap olma. Sana çelme takan ve de tökez olanları yanına sokma, en önemlisi ise her şeye hoşgörülü olma derdim.


Emine Kurt: Gelecekte yapmak istediğiniz projeler var mı?


Umut Çetinbaş: Önümde yaz için planlanan kitap işi var, onun haricinde yayınlanmayan makalelerimi yayınlatacağım. Kitap fikirlerim mevcut örneğin eski Türkçe ile yazılmış olan bir fal kitabının çevirisini yapmak istiyorum. Bunun haricinde eksik kalan çalışmalarımı tamamlayıp 2026 yılına güzel bir giriş yapmak istiyorum. Özellikle yurt dışı SSCI dergilerinden birine makale hazırlığım söz konusu, bunu yayınlatmakta istiyorum. Tabii her şeyin sırası var 2026’ya yetişmeyecek çok iş var ama güzel, sağlam bir giriş yapmak istiyorum. Umarım çalışmalarımın karşılığını alırım.


Emine Kurt: Çok teşekkür ederim. Konuşmalarınızın birçok yazar adaylarımıza ve yazarlarımıza ilham verici olacağını düşünüyorum.


Umut Çetinbaş: Bu güzel röportaj için ben teşekkür ederim.


 

Exit mobile version