Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi, her türlü yönetim biçimine ve değişik koşullardaki devletlere uyarlanabilecek bir yönetim yaklaşımıdır. Devletler, yönetim süreçlerinin her aşamasında kolaylıkla Merkez Anadolu modeline geçiş yapabilir.
Pandemiyle başlayan yeni çağın ardından, eski dünyanın düzeni tamamen yıkılıp sıfırlanmalı ve yerine yeni çağın dinamiklerini içeren bir düzen inşa edilmelidir. Bu değişim, devletler için de kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Yeni çağın eşiğinde olan devletlerde, mevcut yönetim sistemleri ve kadrolar nedeniyle çeşitli yönetimsel sorunlar ortaya çıkabilir. Bu durum, eski sistemlerin işleyişinin kilitlenmesi ile sonuçlanır. Eski düzenin bozulması her ne kadar ülkeye ve topluma zarar verse de, yeni bir düzenin tesis edilmesi açısından zorunludur.
Elverişsiz durumda kalan eski düzenin devletler üzerindeki etkisi, ülkeden ülkeye farklılık gösterecektir. Ayrıca devletlerin bu dönüşüm sürecinden geçme zamanları birbirinden küçük farklılıklar sergilese de genel olarak aynı döneme denk gelecektir. Bu da hangi devletin yeni çağ düzenine diğerlerinden önce uyum sağlayabileceğini belirleyecektir.
Devlet yöneticilerinin, eski çağdan yeni çağa geçişi fark etmeleri ve bu süreçte eski düzenin işlevsiz hale geldiğini önceden öngörmeleri gerekirdi. Ancak bu durumu birçok yönetici ne yazık ki göremedi.
Şimdi ise yönetimi çöküşe uğrayan devletlerin yöneticileri için sorulması gereken kritik soru şudur: Bundan sonra ne yapılmalı?
İlk olarak eski çağ vizyonu taşıyan yöneticiler ve üst düzey kadroların değiştirilmesi gerekir. Yerlerine, yeni çağın ihtiyaç ve vizyonlarına uygun yetkin kadrolar atanmalıdır. Bunun ardından, artık iflas etmiş olan eski yönetim yaklaşımlarından uzaklaşılarak, yeni çağın gereksinimlerini karşılayan modern bir devlet yönetimi sistemine geçilmelidir.
Bu tür köklü reformları gerçekleştirebilmek için toplumun desteği şarttır. Bu sebeple de toplumu harekete geçirmek ve ortak bir bilinç oluşturmak adına “yeniden doğuş” temasıyla büyük bir seferberlik ilan edilmelidir. Bu seferberliğe, yeniden doğuşun simgesi olan Anka Kuşu’ndan esinlenerek “Anka Seferberliği” adı verilmelidir. Yeni çağ düzeninin ilk adımı, bu seferberliği toplum genelinde ilan etmektir.
Hedeflenen bu kapsamlı dönüşüm doğrultusunda ilk olarak, ülkede topyekûn kalkınmayı amaçlayan bir hareket başlatılmalıdır. Bu hareket, ulusal kalkınma stratejisi altında şekillendirilmeli ve Anka Seferberliği projesinin vizyonu haline getirilmelidir. Böylece devlet kurumlarından özel sektöre, sivil toplumdan halka kadar geniş bir katılım sağlanarak güçlü bir kalkınma hareketi hayata geçirilecektir.
İkinci adımda ise ülke genelindeki acil ihtiyaçların bulunduğu alanlar tespit edilmeli ve bu alanlarda etkin bir eylem planı devreye sokulmalıdır. Yönetim sistemiyle bağlantılı vizyoner bir kadro yapısı inşa edilerek gerçekleştirilecek reformlar bir sonraki sürece yön verebilir.
Tüm bu süreçler sonunda, Anka Kuşu metaforuna uygun şekilde; eski düzenden yıkıma uğrayan ülkeler, ulusal kalkınma hamlesiyle adeta küllerinden yeniden doğacaktır. Yeni düzenin kurulabilmesi için eski çağın tamamen yıkılması ve bu sürecin toplumda bazı fiziksel ve ruhsal travmalara yol açması doğal karşılanmalıdır. Hayatın döngüsü böyledir: Eski düzen yıkılmadan yenisi inşa edilemez.
Bu öngörüler üzerinde çalışmaya başlayan devletler, yeni çağın süper güçleri arasında yer almayı başaracaklardır. Bu nedenle zaman kaybetmeden harekete geçmek ve çalışmaların hızla başlatılması büyük bir önem taşıyor. Mühimdir, tamam!