Pandemi dönemi, küresel anlamda devlet yönetim sistemlerinin ciddi şekilde darbe aldığı bir dönem oldu. Kıt’a Avrupası ve Anglo-Amerikan yaklaşımlarının çöküşüyle, bu yapıların üzerine inşa edilmiş tüm yönetim sistemleri de iflas etti. Ancak, bu durumu fark eden ya da kabul etmek isteyen bir devlet yöneticisi bulunmuyor. Bu farkındalık geldiğinde, eski çağa dayalı bir vizyona sahip olan yöneticilerin kaçınılmaz olarak tasfiye edilmesi gerekecek; bu nedenle birçok ülke henüz çöküşü algılayamadan yeni sistemleri inşa etme aşamasına geçemiyor.
Devlet yönetimlerinde öncelikli adım, mevcut sistemlerin artık sürdürülemez olduğunu ve yöneticilerin eski çağ anlayışına sahip olduklarını kabullenmek olmalı. Bugünün sorunlarının çözümü, ne var olan sistemlerle ne de aynı yönetim kadrosuyla mümkün. Şayet bir ülke yeni çağın süper güçlerinden biri olmayı hedefliyorsa, devlet sistemlerini ve bu sistemleri yönetecek kişileri tamamen yeniden yapılandırması gerekiyor. Bu değişimin yanı sıra, yeni çağın vizyonuna uygun politikalar geliştirilmeli ve daha uyumlu bir yönetim yaklaşımı benimsenmeli.
Yeniden yapılanma, süper güç olma yolunda atılacak ilk adım olarak kritik öneme sahip. Eski çağın iflas etmiş yönetim sistemlerine takılı kalmak, sadece problemlerin içinde boğulmaya neden olmakla kalmaz; aynı zamanda ülkeleri yeni çağın süper güçlerine bağımlı hale getirir. Bu durum, herhangi bir devlet için tarihsel bir geri adım anlamı taşır.
Devletin stratejik akıl mekanizması, yönetim kontrolünü siyaset ve bürokrasi tekelinden çıkartarak geçiş sürecini başlatmalı. Bu süreçte geçici bir yönetim modeli oluşturularak tüm yapılandırmalar en temelden yapılmalı. Hatta gerekirse siyaset ve bürokrasi grupları bir süreliğine askıya alınarak, tamamen yeni çağın gereksinimlerine uygun bir devlet sistemi oluşturulmalı. Bu sistemin hedefi, eski dünyanın statik yapısını terk ederek dinamik, ön görülebilir ve hızla değişime uyum sağlayabilen bir yönetim modeline ulaşmak olmalıdır.
Yeni çağın ideal yönetim yaklaşımı olarak Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi önerilmektedir. Bu sistem, geleneksel anlayışın aksine toplumu takip eden değil, toplum tarafından izlenecek bir yönetim modeli sunar. Dinamik yapısı sayesinde hızlı adaptasyon yeteneği sağlar ve yüksek otokontrol mekanizmaları ile yönetişim denetimini merkezine alır.
Günümüzde dünya artık geri dönülemez bir değişim aşamasına geldi. Dünyanın düzeni ya devletlerin bilinçli ve gönüllü adımlarıyla değişecek ya da zorlama ile dönüşüm gerçekleşecek. Bu süreçte, devlet aklı güçlü olanlar yeni çağın süper güçleri arasında yer alacakken, değişime direnip uyum sağlamak zorunda kalanlar ise bu güçlere bağımlı bir yaşam sürdürecekler. Sonuç olarak, yeni dünya düzeni kaçınılmaz şekilde kurulmuş olacak ve her devlet bu düzende kendine yer belirleyecek.
Yeni dünya düzeni iki ana kutba ayrılacak: emperyalist devletlerin oluşturduğu “kötüler” ve hakkı savunan adil devletlerin oluşturduğu “iyiler”. Yeni dönemde iyilik ile kötülük arasındaki mücadele daha görünür hale gelecek ve devletler bu savaştaki konumlarını seçerek politikalarını bu doğrultuda şekillendirecekler. Bu perspektiften bakıldığında eski çağa ait devlet birlikleri, topluluklar ve kutuplar yerini yeni çağın ihtiyaçlarına uygun şekilde yeniden oluşacak yapılanmalara bırakacak. Böylece dünya yeni düzene adapte olmuş bir yapı ile yoluna devam edecek.