Osmanlı İmparatorluğu’nun sona ermesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, tarihimizin en sancılı dönemlerinden biridir. Yüzyıllar boyunca dünyaya hükmeden Osmanlı’nın tasfiyesi, toplumsal hafızada derin yaralar bırakırken, savaşların yorgunluğu halk üzerinde büyük bir baskı yaratmıştır. Ancak bu yorgun halk, özgürlük ve bağımsızlık yolunda tüm dünyaya meydan okuyarak yeni bir devletin temellerini atan bir mücadeleye girişmiştir.
Cumhuriyetin kuruluş sürecinde, Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde askeri, siyasi ve bürokratik birçok alanda önemli isimler yer almıştır. Ancak bu süreçte Atatürk ile çalışma arkadaşları arasında vizyon ve yaklaşım farklılıkları sık sık öne çıkmıştır. Zaman zaman fikir ayrılıkları ve çatışmalar yaşansa da Atatürk’ün üstün öngörüleri ve liderlik becerisi sayesinde Cumhuriyet, Büyük Türk Milleti’ne bir armağan olarak hayat bulmuştur.
O dönemde Büyük Millet Meclisi adıyla görev yapan TBMM’nin açılmasıyla hızlıca birçok yasal düzenleme yapılmıştır. İlk çıkarılan yasa, halk arasında büyük tartışmalara neden olan ve netleştirilmesi gereken ağnam vergisini düzenleyen kanun olmuştur.
Ardından, ikinci olarak 29 Nisan 1920’de Hıyanet-i Vataniye Kanunu adıyla vatana ihanet suçlarını ve cezalarını tanımlayan önemli bir kanun kabul edilmiştir.
Kanunun önemli maddeleri aşağıdaki gibidir:
“Madde 1 – Yüksek hilâfet ve saltanat makamını ve padişahın korunmuş memleketlerini ecnebilerin elinden kurtarmak ve taarruzları def etmek maksadına matuf olarak teşekkül eden Büyük Millet Meclisinin meşruiyetine isyani tazammun eden sözle, fiille veya yazı ile muhalefete veya ifsadatta (halka yolunu saptırmakta) bulunan kimseler vatan haini sayılırlar,”
“Madde 2 – Fiilen vatan hainliğinde bulunanlar asılarak idam edilir.”
“Madde 3 – Vaiz ve hitabet suretiyle alenen ve çeşitli zeminlerde söz ve hareketleriyle vatan hainliği cürmüne tahrik ve teşvik edenlerle işbu tahrik ve teşviki yazı ve resimlerle yayanlar geçici küreğe konulurlar.”
“Madde 7/8 – Vatana ihanet sanıklarının yargılanması en çok 24 gün içinde karara bağlanır ve temyiz edilemez.”
Bu kanun, 12 Nisan 1991’de yürürlüğe giren 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile kaldırılmıştır.
Günümüz Türk Ceza Hukuku’nun 302-308. maddelerinde vatana ihanet kapsamına giren suçlar tanımlanmış olsa da, artık bu başlık altında ayrı bir yasa bulunmamaktadır.
Yeni bir çağ, yeni bir düzeni ve anlayışını beraberinde getirir. Dünya düzeni yeniden şekillenirken, bu dönüşümün gereklilikleri de kaçınılmaz şekilde kendini hissettirmektedir. Bugünün devlet yönetimleri, özellikle pandemi süreci sonrası, Kıt’a Avrupası ve Anglo-Amerikan yönetim yaklaşımlarının iflas ettiğini görerek yeni sistemler kurma zorunluluğu ile karşı karşıya kalmıştır. Bu bağlamda, devletlerin yeni çağın dinamiklerini anlayarak vizyonlarını belirlemesi ve bu vizyon doğrultusunda güçlü yasal zeminler oluşturması gerekmektedir.
Günümüzün en önemli unsurlarından biri bilgidir. Bilginin değeri giderek artmakta, gücü tahmin edilemez boyutlara ulaşmaktadır. Devlet için kötü niyetli kişiler tarafından bilgi sızdırılması veya düşmanla iş birliği yapılması, somut örneklerle geçmişte defalarca görüldüğü gibi, ciddi bir tehdit unsurudur. Bu nedenle devletlerin bu tür durumlara karşı sıkı tedbirler alması ve gerekli yasalar çerçevesinde caydırıcı önlemler geliştirmesi elzemdir.
Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi, vatana ihanet suçunun günümüzün ihtiyaçlarına uygun olarak tekrar bir yasa çerçevesinde düzenlenmesini öngörmektedir. Bilgi güvenliği, somut olarak muhafaza edilse bile en kolay sızdırılabilecek unsurlardan biridir. Buna karşı alınacak önlemler, bilgi sızıntılarını engellemek için hem caydırıcı hem de işlevsel olmalıdır.
Bir diğer hayati konu ise devlet hazinesinden dolaylı ya da doğrudan haksız zenginleşmeye yol açan uygulamalardır. Yeni çağın beraberinde getirdiği zorluklar arasında bu tür etik dışı durumların artması beklendiğinden, ağır cezaların bulunduğu somut yasal düzenlemeler şarttır. Bunun yanı sıra liyakatsizlik, kamu kaynaklarının israfı ve kamu malına zarar gibi konular da açıkça tanımlanmış cezalarla desteklenmelidir.
Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi’nin temel dayanağı, her şeyin açıkça tanımlandığı ve bunun hem ödüllendirme hem de cezalandırma süreçlerinde uygulanabilir olduğu bir sistem kurmaktır. Bu yaklaşım doğrultusunda, devlet yöneticilerinin yaptığı hayati hatalar vatana ihanet kapsamında değerlendirilmeli ve buna uygun yaptırımlar geliştirilmelidir.
Yeni çağda bilinçlenen ve farkındalık düzeyi artan toplumların, devlet yönetimlerini daha sıkı bir şekilde izleyeceği ve kontrolü yalnızca seçimden seçime değil daimi kılacağı öngörülmektedir. Bu nedenle devlet yönetimlerinin de başarıyı elde etmesi, gelişmeyi sağlaması ve sosyal zenginliği çoğaltması için denetimi kendi içinde sürekli hale getirmesi gerekmektedir. Devletin yönetsel denetim mekanizması oluşturması ve toplumun bu hususta sürekli takibi sayesinde, ancak yeni çağın süper güçlerinden biri olunabilir.