Gazze’deki soykırıma karşı Türkiye’de neler yaşandı?
TBMM’nin tutumu: Meclis, Gazze için olağanüstü toplanarak İsrail’in işgal ve soykırım politikalarını kınayan bir tezkere yayımladı. Ancak bu bildiri, yaptırım değil, çağrı niteliğindeydi.
İnsani koridor teklifi: Türkiye’nin Gazze’ye insani yardım ulaştırmak için Küresel Sumud Filosu ile koordinasyon kurması gerektiği dillendirildi, fakat askeri koruma gibi somut adımlar atılmadı. Gözaltılar ve yasaklar: Bazı gösterilerde Filistin’e destek veren vatandaşların gözaltına alındığı ve fuarlara alınmadığına dair sosyal medya ve yerel haberlerde tepkiler yükseldi. Bu, kamuoyunda “çifte standart” eleştirilerine neden oldu.
Ticaretin devamı: İsrail ile ticaretin kesilmemesi, özellikle petrol ve savunma sanayi alanlarında eleştirildi. Bu durum, “acizlik” ve “önceliklerin şaşması” olarak yorumlandı.
Medya manipülasyonu: Bazı haber kanallarının Gazze gündemini geri plana itip başka krizleri öne çıkardığı yönünde ciddi eleştiriler var. Bu, kamuoyunun dikkatini dağıtmak için “gündem mühendisliği” olarak nitelendiriliyor.
Tarih neyi yazacak?
Tarih, sadece olanı değil, olmayanı da yazar. Sessiz kalanları, görmezden gelenleri, ticareti sürdürenleri, adalet yerine çıkarı seçenleri… Ama aynı zamanda sesini yükseltenleri, meydanlara çıkanları, yardım filolarını destekleyenleri de yazar.
Ve işte bugün, Gazze’nin direnişi yalnızca bir halkın değil, insanlığın vicdanının sesi oldu. Meydanlarda haykıranlar, yardım taşıyanlar, susmayanlar tarihin satır aralarına değil, başlıklarına yazıldı. Ama birileri vardı ki, sustu. Seyretti. Ticaretini sürdürdü. Vicdanı değil çıkarı seçti.
Tarih onları isimleriyle anmadı. Onları yoksaydı. Tarih konuştu, onlar sustular: Gazze direndi, onlar silindi. Tarih onları yoksaydı: Sessizlikle geçilen bir iktidar.
Tarih onları isimleriyle anmadı. Onları yoksaydı. Tarih konuştu, onlar sustular: Gazze direndi, onlar silindi. Sessizlikle geçilen bir iktidar.