İklim krizinin giderek artan tehdidi altında olan dünyamızda, bu artık bir bilim kurgu değil, her geçen gün daha da yıkıcı hale gelen doğal afetlerle hayatımızın tam merkezinde hissettiğimiz somut bir gerçek. Bilim alarm vermeye devam ederken, “bir şeyler yapmalıyız” söylemi yerini, “hemen şimdi harekete geçmeliyiz” aciliyetine bıraktı. Bu aciliyetle, birçok ülke iklim yasalarını gündemine alıyor. İlk bakışta bu sadece alkışlanması gereken bir adım gibi görünse de iyi niyetlerle atılan her adımın felakete giden yolu döşeyebileceğini unutmamak gerekir.
Ekonomi mi, Çevre mi?
Bir ülke derin ekonomik sorunlar, artan işsizlik ve sosyal gerilimlerle boğuşurken, iklim yasası tartışmalarının bu denli ön plana çıkması düşündürücüdür. Bazıları için bu, acil ekonomik ve sosyal sorunlar varken ele alınan lüks bir gündem olarak algılanabilir. Ekonomik olarak uçurumun kenarında olunan bir dönemde, sanayiye ek maliyetler getirecek, fiyat artışlarını tetikleyecek ve dar gelirli kesimi daha da zorlayacak bir yasal düzenlemeyi önceliklendirmek ne kadar akılcıdır?
Elbette, iklim krizinin göz ardı edilemez bir gerçek olduğunu yadsıyamayız. Ancak, eğer bir iklim yasası işsizliği artırır, enflasyonu körükler ve toplumsal eşitsizlikleri derinleştirirse, bu yasanın uzun vadede sürdürülebilirliği ve halk nezdindeki meşruiyeti sorgulanır hâle gelir. Acil ekonomik ve sosyal sorunlar çözülmeden, bir iklim yasasının toplumsal kabul görmesi neredeyse imkânsızdır. Belki de doğru soru, “İklim mi, Ekonomi mi?” değil, “Ekonomik ve sosyal adaleti sağlarken iklim hedeflerine nasıl ulaşabiliriz?” olmalıdır.
Yeşil Dönüşümün Karanlık Yüzü: Felaket Senaryoları
Bir iklim yasası, kâğıt üzerinde “yeşil dönüşüm” vaatleri sunarken, pratikte bir ülkenin ekonomik damarlarına zehir enjekte edebilir. Emisyon vergileri, karbon fiyatlandırması ve sıkı üretim kotaları, zor durumdaki sanayiyi bir anda çöküşe sürükleyebilir. Fabrikalar kapandığında binlerce insan işsiz kalır, bu durum zincirleme bir reaksiyonla ürün ve hizmet fiyatlarında akıl almaz artışlara yol açarak hiperenflasyonu tetikler. Vatandaşlar temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hâle gelir ve ülke, iklim hedefleri peşindeyken ekonomik sefaletle mücadele etmek zorunda kalır.
Yasanın maliyetleri en çok dar gelirli kesimi vurur. Elektrik, su, ısınma ve ulaşım gibi temel harcamalar lüks hâle gelir. Yoksullukla boğuşan milyonlar, bir de “yeşil vergilerle” ezildiklerini hissettiklerinde, bu durum toplumsal infiale yol açabilir. Enerji yoksulluğu yaygınlaşır, şehirlerarası göç artar ve sosyal doku parçalanır. İyi niyetli hedefler, sokaklarda öfke dalgasına ve kaosa neden olabilir.
Ayrıca, iklim yasasının uygulanması ve denetlenmesi için devasa bir bürokratik aygıt gerekliliği, demokrasinin temellerini sarsan bir tehlikeye işaret eder. Seçilmemiş teknokratlar, halkın iradesinin üstünde bir güce sahip olabilir. Bu yasa, “ulusal güvenlik” bahanesiyle temel hak ve özgürlükleri kısıtlamak için bir araca dönüşebilir. İnsanlar, “çevreye fayda” uğruna, otoriter bir yönetimin pençesine düşme riskini taşır.
Sonuç: Bir Çıkış Yolu Var mı?
İklim yasası, yanlış tasarlanırsa, bir ülkeyi ekonomik yıkım, toplumsal düzensizlik, otoriter yönetim ve uluslararası izolasyon sarmalına sürükleyen bir canavara dönüşebilir. Bu nedenle konuyu değerlendirirken sadece çevresel hedeflere değil, potansiyel tehlikelerin dehşet verici boyutlarına da odaklanmak gerekir. İklim kriziyle mücadele için yasal düzenlemeler önemlidir. Ancak bu yasayı kutsallaştırmak ve beraberinde getirebileceği riskleri göz ardı etmek, telafisi mümkün olmayan hatalara yol açabilir.
Bir iklim yasası tasarlanırken, ekonomik adalet, sosyal eşitlik ve demokratik hesap verebilirlik ilkeleri temel alınmalıdır. Aksi takdirde, yeşil bir gelecek inşa etme yolunda attığımız bu adım, bizi yeni ve daha karmaşık sorunların içine sürükleyebilir ve kurtuluş ararken, felaketi kendi ellerimizle hazırlamış oluruz.
Peki, sorumlu bir yasa, bu riskleri en aza indirecek mekanizmaları nasıl içerebilir? Bu sorunun cevabı, iklim krizine karşı mücadelemizin geleceğini belirleyecektir.
FATMA YILDIZ