Engel kavramı, insanın yaşamını, insanın insana olan yaklaşımını ve kişinin buna dair bilgisini; bu bilgiyi anlamlandıran bakış açısını varoluşu kadar çeşitlendiriyor. İnsanlar bazen bu anlamlandırmalara gönüllü olmadan genellemelere ve kalıplara sığınıyor. Bu konfor alanı ise bireyi anlamış gibi görünmenin ardında, aslında ona peş peşe yanlışlar diziyor.
Bugün engelli bireylerin iş hayatında oldukça az yer almasının nedenlerinden biri, sözde engelli bireye ilişkin öğrenilmiş bilginin söze yansımasına rağmen davranışa dönüşmemesi; insanların öğrendiklerini inançlarıyla değiştirememesidir. Bu kaynağın doğumu, besini ve inancı olmasıyla birlikte engel kavramı, engelli bireyler açısından hem kendini anlaması hem de anlatması bakımından bir güç hem de gönüllü bir savaş hâline geliyor.
Engelli bireyler, diğer bireylerin öncesinde bilgilerini değil, önce kendilerini anlatma, var etme ve var olma mücadelesi veriyor. Yanlış inançların doğurduğu bu savaşta bir önyargıyı haklı çıkaran bir gerekçe değil; yeni bir doğrunun öncüsü olarak ortaya çıkmaya çalışıyorlar.
Her geçen dakika ise bilinmezliği artırıyor ve hakkı teslim etmek yerine yeni kayıplara yol açıyor.
Bu bilinmezliği bilgiye dönüştürmenin en sağlam yolu, sosyal devlet ilkesine uygun olarak, eğitim hayatındaki basamakları başarıyla tamamlamış her bireyi hakkaniyetle gözetmek ve onları toplum önünde mesleklerini güvenle icra edebilecek güçlü bir konuma taşımaktır.
Bilinmezliği bilgiyle dönüştürecek, öğrenecek ve öğretecek; önyargıyı değişmeye istekli kılacak ve kendi içindekini en iyi şekilde anlatıp dönüştürecek olan, mücadele ederken tanınmasıyla birlikte aynı zamanda mücadele ettikleriyle dayanışmayı öğretecek en ve tek yetkin kişiler engelli öğretmenlerdir.
Her bir engelli öğretmen, bu değişimin ayrılmaz bir parçasıdır; eksik bırakılması hiçbir nedenle haklı gösterilemez; bu bir kayıptır. Yapılan atamalar, geride engelli öğretmen bırakılmaması amacını gözetmelidir.
Bu günlerde yapılan açıklamalar, Sayın Bahçeli’nin “Atanamayan tek bir öğretmen kalmasın” sözü ve Cumhurbaşkanımızın engelli öğretmene yaklaşımındaki başarıyı öne çıkaran, takdir eden ve sevgiyi yansıtan tutumu, engelli öğretmenlerin geride kalmadan görevlerinde olacaklarına dair umudu kalplerinde taşımasını sağlamıştır.
Yarına kalmadan, zamana yenilmeden, geride kalmadan ve hak kaybına uğramadan atanacakları günü beklemektedirler.
