Ruhum, hayatın girdabında çırpınırken; yolda bastonuyla yürüyen yaşlı bir amcaya takıldı gözlerim. İçimde ifade edemediğim, sayısız duygu varken yaşlı amcanın acınası hali çokta bir şey ifade etmedi kalbimde. Ne oldu o eşsiz duygularım, hangi halının altına süpürdüm onca şeyi? Nerede sıkıştı kalbim son kez de duygularım terk etti beni. Etrafıma bakmaya devam ediyorum. Beni etkileyen kalbimin herhangi bir yerine dokunacak bir şey mutlaka vardır diyerek ilerliyorum. Kırlarda açan gelinciklere anlamsızca bakmaya başlıyorum. Kırmızı açan yapraklarıyla sanat eseri edasıyla süzülüyorlar. Sanki büyük bir suç işlemiş gibi bakıyor etrafına. Mutfaktan su içmek isterken, bardağı yere düşürmüş te annesinin serzenişlerini işitmiş gibi. Eğilerek kırılan kalbini seviyorum.
Hassas narin yapraklarını sevdikçe gülümsüyor. Kelebekler dans ediyor az ileride. Sevgi olağanüstü bir duygu. Gücüne inanmak istiyorum. İçimdeki tüm gücü kullanarak kendimi ikna etmeye çalışıyorum. Her şeye, herkese olan inancımı öylesine kaybetmişim ki bir gelinciğin omuzunda ağlarken buluyorum kendimi. Yıllardır içimde susturduğum bir çocuk gibi azarladığım duygularım kahrediyor beni.
Tüm prangaları kırıp taşlaşmış kalbimi gelinciklerle teselli ediyorum. Hayatımda yankılanan fütursuz izler, beni bir gelinciğin koynunda şifalanmaya itiyor. Ve o an anlıyorum ki, hayatın ağırlığını sırtımda taşırken kırılan kalbimi ne sözler onaracak ne de insanlar. Sadece toprağın bağrında yeşeren, çiçek açan tüm fırtınalı günlere rağmen ayakta durmaya çalışan kırmızılıklar. Çatlaklarında bile hayatı saklayan o toprağın, meydan okuyuşu bana direnmekten başka seçenek bırakmıyor.
Gücümü toprağın sabrından, umudumu gelinciklerin kırmızılıklarından alarak büyük bir direnişe yürüyorum.
Selam olsun gücünü inancından alan, karanlığa meydan okuyan tüm direnişçilere..