Saliha İnan: Sayın hocam Hikmet Kızıl Bir Dünya köşesine hoş geldiniz, bizlere biraz kendinizden bahsedermisiniz?
HİKMET KIZIL: Hoş buldum, Saliha hanım
ben, 1979 yılında Adıyaman’ın Kâhta ilçesinde doğdum. İlk gençlik yıllarımdan bu yana kelimelere, insan ruhuna ve hikâyelere özel bir ilgi duydum. Bu ilgi beni İnönü Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne götürdü. Mezuniyetimin ardından aynı üniversitede yüksek lisansımı tamamladım. Sonrasında farklı alanlarda da kendimi geliştirme yoluna gittim; “Radyo Televizyon Programcılığı” bölümünü bitirdim, “Medya ve İletişim” ile “Uluslararası İlişkiler” alanlarında öğrenim gördüm. Şu anda ise insanın toplumsal yönünü anlamak amacıyla “Sosyoloji” bölümünde eğitimime devam ediyorum. Akademik yolculuğumu Psikanaliz alanında tamamladığım doktora unvanıyla taçlandırdım.
Bir dönem devlet kurumlarında siyasi danışmanlık ve özel kalem müdürlüğü görevlerinde bulundum. Ardından kültür, edebiyat ve felsefeye olan ilgimi ekranlara taşıyarak “Mahrem Gürültüler” adlı televizyon programının yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlendim.
Ümraniye ve Sancaktepe Belediyelerinin düzenlediği şiir ve öykü yarışmalarında, ülkemizin önemli şair ve yazarlarıyla birlikte jüri üyeliği yaptım. Yazılarım ve şiirlerim; Yolcu, İzdiham, Artemis, Kadran, Heybe, Ay Vakti, Taşra Edebiyat, Aykırı Edebiyat, Telmih, Ot, Etika gibi dergilerde yayımlandı. Bunun yanı sıra Dünyabizim.com adlı kültür-sanat sitesinde kültür ve araştırma yazıları kaleme alıyor, Günebakış ve Milat gazetelerinde araştırma-inceleme türünde yazılar yazıyorum.
Çeşitli yayınevlerinde editörlük yaptım. Bugüne kadar yayımlanmış kitaplarım arasında şunlar yer alıyor:
• Metruk Şehre Lanet Okuma Alfabesi (2009)
• Ve Eylül Bir Ayın Adıdır Aslında (2013)
• Meczup Müntehir (2017)
• Çay da mı İçmeyek (2019)
• Sen Benim Kim Olduğumu Biliyon mu? (2020)
• Şiirden Kırmızı (2020)
• Çay İçtik de Ne Oldu (2020)
• Kitap Yazma Kitabı (2021)
• Çerağ – Suskun Kelimelerin Çığlığı (2025)
• Köfte Kurşun ve Kelime (2025)
Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) üyesiyim.
Psikanalitik düşünceyi, edebiyatın estetik derinliğiyle buluşturarak yazı hayatıma devam ediyorum. Yazmak benim için yalnızca bir üretim değil; insanın kendini, acılarını ve hakikati anlamaya çalıştığı uzun bir yolculuk.
Saliha İnan: Sayın hocam sizi tanımaktan onur duyduğumuzu belirtmek isteriz.
Peki hayatınızda sizi en çok etkileyen veya dönüm noktası olan bir an var mı? Bu an, bugün olduğunuz kişiyi nasıl şekillendirdi?
Hikmet Kızıl: Hayat, bazen uzun bir sessizliktir; bazen de tek bir anın bütün sessizlikleri paramparça edişi. Elbette insan birçok şeyden etkileniyor; bir sanatçının yüreği, dünyayı diğerlerinden biraz daha derin, biraz daha kırılgan duyuyor. Fakat beni en çok sarsan, 6 Şubat depremiydi. Yüzlerce dostumu, öğrencimi, çocukluk hatıramı toprağa verdim. O gün anladım ki insan, hayatın ne kadar kısa olduğunu ancak yerle bir olmuş bir şehrin sessizliğinde duyabiliyor.
O günden sonra zaman kavramım değişti. Ertelemek, bekletmek, “sonra” demek artık anlamsızlaştı. Çünkü bir günün bile garantisi yok. Hayatın içindeki her nefesin, her bakışın, her kelimenin bir ağırlığı var. Şimdi, neyi yapacaksam onu “şimdi” yapmaya, kimi seveceksem “bugün” sevmeye çalışıyorum. Sevdiklerimizin kıymetini bilmek, aslında hayata saygı göstermektir. Deprem bana bunu öğretti: hiçbir güzelliği yarına bırakma, çünkü yarın, bazen hiç gelmiyor.
Saliha İnan: Deprem hepimizi çok etkiledi, ülke olarak çok acı yaşadık, birdaha yaşamamak dileğimiz ve temenimizdir. Peki kendi “dünya köşeniz” neresi? Burası somut bir yer olabileceği gibi, bir duygu, bir düşünce veya bir an da olabilir. Bize bu özel köşenizden bahseder misiniz?
Hikmet Kızıl:Benim dünyamın köşesi, gürültüden uzak, kelimelerin sesinin duyulabildiği bir yerdir. Somut bir mekân değil belki ama bir hâl, bir iklimdir o. Bir kitap, bir bardak çay ve sessizlik… Bu üçlü bir araya geldiğinde, dünyanın karmaşası benden uzaklaşır.
Kitaplığım, sığınak gibidir. Raflardaki her cilt, geçmişle bugünün, hayalle hakikatin arasında kurulan bir köprüdür benim için. Bazen bir sayfada çocukluğumun kokusunu duyarım, bazen bir cümlenin içinde bir dostun yüzünü görürüm. O yüzden kitaplar sadece okunmaz; onlarla yaşanır.
Bir yerde çay demliyse ve rafta birkaç eski kitap varsa, orası benim için dünyanın merkezidir. Ne şehir isterim, ne kalabalık; sadece kelimelerin yankılandığı bir sessizlik… İşte orası benim “dünya köşem.”
Saliha İnan:Sayın hocam en güzel dünya köşesini belirttiniz. Peki Hayatta karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bu zorluğun üstesinden gelirken edindiğiniz en değerli ders ne oldu?
Hikmet Kızıl:Hayatta yaşadığım en büyük zorluk, 6 Şubat depremiydi. O gece, sadece şehirler değil, içimizdeki huzur da yıkıldı. İlk soruda da söylemiştim yüzlerce dostumu, öğrencimi, tanıdığımı kaybettim. En acı olan ise, vefat edenlere artık hiçbir şey yapamamanın çaresizliğiydi. Fakat zamanla anladım ki bazı kayıpların önünde yapılacak tek şey, onların hatıralarını yaşatmak ve geride kalanlara umut olmaktır.
Deprem bana şunu öğretti: iyilik, bazen bir dua kadar sessiz ama bir çocuğun gözlerindeki sevinç kadar güçlü olabilir. O günden sonra yazdığım her kitap, yalnızca bir sanat ürünü değil; bir dayanışma çağrısına dönüştü.
Kitaplarımın gelirini depremzede yetim çocukların eğitimine yönlendiriyorum. Çünkü bir kalem, bazen bir yıkıntıdan daha güçlüdür.
Yıkıntıların arasından yeniden ayağa kalkmayı, kelimelerle insanlara dokunmayı, umudu paylaşmayı öğrendim. Acının içinden doğan bu farkındalık, bana hem yazmanın hem yaşamanın gerçek anlamını öğretti.
Saliha İnan: Tüm acı tecrübeler yaşayarak öğreniliyor dilerim Ülkem ve dünya için acının ve kederlerin son bulduğu bir dünya olur. Peki Geleceğe dair en büyük hayaliniz veya gerçekleştirmeyi çok istediğiniz bir proje var mı? Bunu bizimle paylaşır mısınız?
Hikmet Kızıl:Benim en büyük hayalim, kelimelerle gönüller arasında bir köprü kurabilmek. Çünkü kelime, sadece bir ifade aracı değil; ruhlar arasında geçit açan bir ışıktır. Daha çok yazmak, daha çok okumak, insanlara dokunan, insanlığı güzelleştiren eserler bırakmak istiyorum.
Benim için yazmak, bir varoluş biçimi. Her kitap, insanın içindeki karanlığa tutulan küçük bir kandil gibi…
O yüzden geleceğe dair en büyük dileğim, bu kandilleri çoğaltmak. İnsanlara umut, merhamet, iyilik ve farkındalık kazandırabilecek kitaplar yazmak istiyorum.
Eğer bir gün biri bir kitabımı kapattığında içinden “Ben artık daha iyi bir insan olabilirim.” diyebiliyorsa, işte o zaman yazdıklarım amacına ulaşmış demektir. Benim hayalim, tam olarak bu: Kelimelerle dünyayı biraz daha yaşanabilir, insanı biraz daha farkında kılmak.
Saliha İnan: Bu güzel hayalinizi yaşamınız dileklerimiz ile sayın hocam. Peki eğer bir mesajınızla tüm dünyaya ulaşma şansınız olsaydı, insanlara ne söylemek isterdiniz?
İnsana şunu söylerdim:
Biraz yavaşlayın. Çünkü dünya, kalbinizin hızına yetişemiyor artık. Her şeyin tüketildiği bu çağda, en büyük israf duyguların israfıdır. Bir tebessümün, bir selamın, bir kelimenin bile kıymetini kaybettik. Oysa insan, yaşadığı çağdan değil, yüreğinde taşıdığı merhametten sorumludur.
Dünyaya şunu hatırlatmak isterdim: gücün değil, vicdanın peşinden gidin. Çünkü insanlık, bilginin zirvesine ulaştı ama bilincin en alt katına düştü. Betonlar yükseldi, gönüller çöktü. Herkes bir şeyler inşa etti ama kimse kendini inşa etmeyi hatırlamadı.
Kalbinizi kaybetmeyin. Çünkü kalbini kaybeden, dünyayı kazansa da aslında her şeyi yitirir. İnsan, kalbiyle insandır; merhametle, vicdanla, sevgiyle… Gerçek diriliş, kalbin yeniden atmaya başladığı andır.
Saygıdeğer muazzam hoca yazar:
Hikmet Kızıl Bir dünya köşesinde bizleri konuk olarak onurlandırdı. Bu güzel söyleşi için teşekkür ederiz, saygılarımla.


Değerli kalem,güzel insan ,dostum, kardeşim, kalemine ve yüreğine sağlık..