Saliha İnan: Bir dünya köşesine!
Ozân Ebedi hoş geldiniz, bizlere kendinizden bahsedermisiniz?
Ozân Ebedi: Hoş buldum, Saliha hanım 1982 yılının Aralık ayında Adıyaman Merkez’de doğmuşum. İlk, orta ve lise tahsîlimi burada tamamladım. 2001 yılında Gâzî Üniversitesi Gâzî Eğitim Fakültesi Fen Bilgisi Öğretmenliği bölümünü kazandım. 2005 yılında me’zûn oldum. Yaklaşık bir buçuk yıl kadar özel bir eğitim kurumunda stajyer öğretmen olarak görev yaptım. 2007 yılı temmûz ayında İstanbul ilimizde başlamış bulunduğum me’mûriyetimi 4 yıl kadar sürdürdüm. Akabinde Şanlıurfa ilimizde 14 yıl görev yaptım. Buradan da tayinimin çıktığı Mardin ili Nusaybin ilçesinde vazîfeme kaldığım yerden devâm etmekteyim. Evliyim ve iki çocuğum var.
Boş zamânlarımda besteler yapmakta şarkı/türkü sözleri yazmaktayım. 2011 yılında “BEN POLİS OLMADIM DOĞDUM” âdlı ilk şiir kitâbım yayımlandı. Aynı yıl sözü ve müziği bana âit olan 1 adet “Türk Halk Müziği” albümüm son şekliyle hazırlanmış bulunup basım aşamasında beklemektedir. 2023 yılında “BEN POLİS OLMADIM DOĞDUM-2
(ZİYÂ’YA ÇÂĞRÎ)” adıyla ikinci şiir kitâbım yayımlanmıştır. 2024 yılında “BEŞ POLİS KARDEŞ” ve “BEŞ POLİS KARDEŞ-2” âdlı romanlarım ile “KÂNÛNNAĞME’DEN NASÎHATNAĞME’YE” âdlı bir adet monolog örneği olan kitâbım yayımlanmıştır. Çeşitli dönemlerde gazete ve muhtelif dergilerde bir kısım şiirlerim yayımlanmış olup, çalışmalarım hâlen devâm etmektedir. Kısaca kendimi bu şekilde tanıtmış olayım.
Saliha İnan: Hayatınızda sizi en çok etkileyen veya dönüm noktası olan bir ân var mı? Bu ân, bugün olduğunuz kişiyi nasıl şekillendirdi?
Ozân Ebedî: Hayatımda beni en çok etkileyen veya dönüm noktası olan bir ânım oldu diyemem. Herkes gibi benim yaşantım da tabii seyrinde, olması gerektiği gibi devam etmektedir. Dâimâ zamanın ve mekânın koşullarıyla mücadele halinde, düşe-kalka bir hayat yaşadım ve yaşamaya devam etmekteyim. Akıl baliğ olduğumdan bu tarafa bana verilen rollerin gereğini en iyi şekilde yerine getirmeye çalıştım. Özgeçmişimde de ifade ettiğim gibi; okul hayatımda derslerimi ikmâl ederek tâlîm ve terbiye olmaya çalışmış, biraz da azimli ve hırslı bir talebe olduğum için sadece sınıfımda değil, okul genelinde her zâviyeden en iyi öğrenci olmaya çalışmışımdır. Girmiş olduğum üniversite sınavında iyi puanlar almama rağmen rehber öğretmenimizin yanlış yönlendirmesinin kurbanı olmuş, salt puanlarımın yüksek olması sebebiyle de o zamanlar revaçta olan Fen Bilgisi Öğretmenliği bölümünü tercih etmek zorunda kalmıştım. İstemeden de olsa bu bölümü okumuş, Türkiye’nin hâlâ en iyi eğitim fakültesi olan Gazi Üniversitesi’nden iyi derecede bir puan alarak mezun olmuştum. İlk yıl KPSS’den yeterli puan almama rağmen bölüm puanlarının o yıl beklenmedik şekilde tavan yapmasıyla maalesef kendi bölümüme atanamamıştım. Bu sonuç beni şu ânda icrâ ettiğim mesleğimi tercih etme yoluna sevk etmiştir. Bugün yaklaşık 19 yıldır vazifemi ifa etmekteyim. Yani ben de çoğunluğun olduğu gibi, bir Vasat Doğu ülkesi olan Türkiye’mizde hayat dairesinin bir noktasında kendime bir mesken tutmuş, vasat bir vatandaş gibi rollerimin gereğini yerine getirmeye çalışmaktayım. Dönüm noktaları değil de kırılma noktaları dersek belki daha doğru olacak benim için. Şöyle ki; 2011 yılında görev yaptığım İstanbul ili Kadıköy ilçesi Moda tabir edilen mevkiinde Mustafa Karaçeper’in aranjörü olduğu, sözleri ve müziği bana ait olan bir adet Türk Halk Müziği albümü çıkarmıştım. İçinden seçtiğimiz bir parçasına klip yapacaktık ve bunun için gerekli bütün çalışmaları son hazırlığına getirmiştik. Bazı nedenlerden dolayı aranjörle tartıştığımız için bütün çalışmalarımız durmuştu. Bu benim için bir dönüm noktasıydı. Eğer öyle olmasaydı kim bilir bugün çok daha farklı yerlerde olabilirdim. Anlayacağınız; kırılmıştım. Aynı yıl “BEN POLİS OLMADIM DOĞDUM” adlı ilk şiir kitabımı bastırdım. Adından da anlaşılacağı üzere, bu kitabımı meslektaşlarıma yazmıştım. Fakat beklediğim ilgiyi görememiştim maalesef. Bedava dağıttığım kitabımı bazıları dışında mutlak çoğunluğu almıyor ve bu durum beni ziyadesiyle üzüyordu. Benim için hayatımda çok şeyi değiştirebileceğini düşündüğüm, heves, coşku ve heyecan ile başladığım bir başka yolun daha dönüm noktasından geri dönmüştüm. Anlayacağınız; bir daha kırılmıştım. Nitekim 2.3.4. ve 5. Kitaplarımda da aynı akıbete dûçâr olmuştum. Anlayacağınız; defalarca kırılmıştım. Bugün, yeterince okunmadığımı, anlaşılmadığımı düşünmekteyim. Kendime ‘Şair ve Yazar’ diyorum. Bundan bile emin değilim.
Saliha İnan: Kendi “Dünya köşeniz” neresi? Burası somut bir yer olabileceği gibi, bir duygu, bir düşünce veya bir ân da olabilir. Bize bu özel köşenizden bahseder misiniz?
Ozân Ebedî: Somut anlamda dünya köşem; görev yaptığım noktalarımdır. Hayatımın üçte birini bu noktalarda geçirdiğim için bütün duygu ve düşüncelerimin, fikir, teemmül ve fiillerimin üçte biri buralarda cereyan etmekte olup, karar mekanizmalarımın, iç ve dış dinamiklerimin hepsi yine bu noktaların içinde tezahür etmektedir. Yazı ve şiirlerimi yazarken bana lazım olan ilham merkezim yine bu noktalar olmuştur. Şiirlerimin kahir ekseriyetini, tamamı dört metrekare olan demir kulübelerin içinde yazmışımdır. Soyut dünya köşem ise kafamın içidir. Noktama geldiğim andan itibaren bir dünyadan başka bir dünyaya geçmiş gibi oluyorum. Öyle ki müşahhas ve mücerred bu iki alanım belki de dışarıda olduğum zamanlarımdan daha fazla benimle senkronize olmaya, inkişafa geçmeye başlıyorlar. Kendimi bu saatlerde daha huzurlu ve daha mutlu hissediyorum. Özellikle geceleri belirli bir saatten sonra bana ilk lazım olan şeyi yani sükûneti aldıktan sonra motivasyon ve ilhamın gelmesini bekliyorum. Bu bekleme süresi bende sabır mefhumunu daha da öne çıkarıyor. Tabii onları benim çağırmam gerekiyor. Bazense onlar benim kapımı çalıyorlar. Evvela motivasyon geliyor. Sabır, sükun ve motivasyon el ele veriyor, dağarcığımda bulunan kavramları karıştırarak bana lazım olanlarını alıyor, nihayet zihin dünyamı yavaş-yavaş şekillendirmeye başlıyorlar. Bu gelişmelere paralel bir ekip halinde nefs-i mülhime mertebesine doğru ilerlemeye başlıyoruz. Tam bu mertebeye ulaştığımız mevkiide şiirimi yazmaya başlıyorum Şekillenen zihin dünyam bir fotokopi gibi bilgisayarımın ekranına basılmaya başlıyor. Bu benim şiir yolculuğumdur.
Saliha İnan: Hayatta karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bu zorluğun üstesinden gelirken edindiğiniz en değerli ders ne oldu?
Ozân Ebedî: Bu soruya nefsimle mücadele etmek duygusu ya da korkularımla karşı karşıya kalmak duygusu gibi klasik cevaplar vermek istemiyorum. Zira bu örnekler her insanın insan olmalarından kaynaklı daima hemhal olduğu, teşvik-i mesai yaptığı tabii durumlardır. Benim, hayatta karşılaştığım en büyük zorluk hiç şüphesiz gece nöbetlerimdeki uykularımın şiddetle taarruza geçtiği zamanlarda onları geri püskürtmek uğruna verdiğim savaşlardır. Çoğu zaman bundan daha büyük bir mücadelenin olmadığını düşünmüşümdür. Eğer uyanık kalmayı başarabilirsem -ki bunu zor da olsa başarıyorum- beni zorlayabilecek sair durumlar karşısında boynu bükük, çaresiz olmayacağımdır. Daima işimin hakkını vermeye çalışıyorum. Bu zorluğun üstesinden gelirken edindiğim en değerli ders; uyanık kalmanın beni her türlü tehlikelerden emin kılacağı gerçeğidir. Uyanık insan tehlikeleri görebilmiş ve onlara karşılık verebilecek imkân ve zamana sahip olabilmiş insan demektir. Uyanık insan, her türlü menfi saldırıları def edebilecek seviyeye, maddi ve manevi şahsiyetine karşı mukavemet gösterebilecek düzeyde yeterli bilgi, beceri, tecrübe ve donanıma sahip olabilmiş insan demektir. Çünkü o, uyanık kaldığı zamanlarda bu ihtiyaçlarını tedarik edebilmiştir. Uyuyan insan her koşula istisnasız esir olmayı, diğerlerinin her nevi istek ve arzularına teslim olmayı kabul etmiş insan demektir. Uyuyan insan düşünmek mefhumundan müstakil, rüya görmekle meşguldür. O rüya görürken uyanık diğerleri plan ve projelerini hakikat kılmakla meşguldürler. Bu duruma düşmekten imtina ederim.
Saliha İnan: Geleceğe dair en büyük hayaliniz veya gerçekleştirmeyi çok istediğiniz bir proje var mı? Bunu bizimle paylaşır mısınız?
Ozân Ebedî: Her insanın ünlü olmak gibi bir hayali vardır. Ben, hayaller üzerinden değil de gerçekler üzerinden yürümeyi tercih ediyorum. Dolayısıyla benim hiçbir zaman böyle bir hayalim olmadı. ‘İnsan hayallerle yaşar’ diye de bir gerçek var tabii. Projenin büyüklüğü hayalin büyüklüğüyle paralellik gösterir. Mesela içtimai muhitinizde ünlü bir insan iseniz küçük ya da büyük her projeniz ses getirebilir. Çok kolay sponsor bulabilir, hayallerinizi hakikatlere çevirebilirsiniz. Sanatsal çalışmalarımın tamamlanması, sonrasında bunların hitab ettiği kesimlere ulaşması benim en büyük hayalimdir. Fakat ünlü olmadığım için bu hayalimin gerçekleşeceğini ümid etmiyorum. Bugün, basılmış 5 adet kitabım mevcuttur. Hepsi de, işini yaptığım, mensubu olduğum Emniyet Teşkilatı ile ilgili kitaplarımdır. Bunun dışında üzerinde çalıştığım 6 adet kitabım yüzde 90 seviyelerinde bitmiştir ki bunlar da yine polislik üzerine yazılmış şiir ve yazılarımdan mürekkeptir. Haricen 4 kitap üzerinde de kısmen çalışmalara devam etmekteyim. Sözleri ve müziği bana ait yüze yakın bestem mevcuttur. Bir adet THM albümüm basıma verilecek seviyede bütün altyapısıyla hazır olup yıllarca beklemektedir. Henüz hayattayken bunların gün yüzüne çıkması, insanlara ulaşması en büyük hayalimdir. Özellikle Emniyet Teşkilatımızın tamamında tanınmam, şiirlerimin beğeni ve zevkle okunduğunu görmem beni çok mutlu edecektir.
Saliha İnan: Eğer bir mesajınızla tüm dünyaya ulaşma şansınız olsaydı, insanlara ne söylemek isterdiniz?
Ozân Ebedî: Onlara şu şiirim ile seslenmek isterdim:
Saliha İnan:Ozân Ebedi Bir dünya köşesinde! Şiirleri ile söyleşiyimizi taçlandırıyoruz.
ADÂVET
İnsân ki vücûda gelmiş en güzel sûrette
İdrâk ile temâşa et kalırsın hayrette
Vahdette kuvvet vardır, ne bulursun kesrette?
İnsân ki vücûda gelmiş en güzel sûrette
Niçin bu yamân düşünce, niçindir bu gaflet?
Ortak göbek bağımız var, hepimiz tek millet
İzzetle yaşamak dururken neden bu zillet?
Niçin bu yamân düşünce, niçindir bu gaflet?
Soy, dil, din, ırk ve renkler bahâne, eşitlik var
Sevgi ve barış var, adâlet ve kardeşlik var
Cânlı ve cânsız, kâinatta uyum, birlik var
Soy, dil, din, ırk ve renkler bahâne, eşitlik var
İnsânın insâna muhabbeti olmalıdır
Sevgiye, aşka, kalpten rağbeti olmalıdır
Zindânsa da dünyâ; bir cenneti olmalıdır
İnsânın insâna muhabbeti olmalıdır
Ne ararsın adâlet mi? Bak! Vicdânın yeter
Medenîyet mi? Tek başına irfânın yeter
Bırak küfre el uzatmayı, îmânın yeter
Ne ararsın adâlet mi? Bak! Vicdânın yeter
Esâret zincîrlerini toplayıp kırmalı
Özgürlüğünü bütün cihâna haykırmalı
Yaşamak hâkkımız, hepimizin ortak mâlı
Esâret zincîrlerini toplayıp kırmalı
Kalp kırmak insâna verilen en büyük cezâdır
Hakkı mı? Oysa o, ekber-i aşka sezâdır
Adâvet kısar, aşka dâvet ömür uzatır
Kalp kırmak insâna verilen en büyük cezâdır
İnsân olan insânı birbirinden ayırmaz
Şucu ya da bucu deyip adam kayırmaz
EBEDÎ der: Boş sözler bunlar, karın doyurmaz
İnsân olan insânı birbirinden ayırmaz.
Teşekkür eder, selam, hürmet ve muhabbetlerimi sunarım.
Saygıdeğer muazzam şair yazar: Ozân Ebedî Bir dünya köşesinde! Konuk misafir olarak, bizleri onurlandırdı. Türkiye Aktüel yayında yapımda, emeği geçen herkese teşekkür ederiz. Saygılarımızla.

