Binali Yıldırım, NTV’de yayınlanan “Adaylar NTV’de” programında yaptığı konuşmada, siyasi hayatının büyük bölümünde icraatın içinde, insan hayatını kolaylaştıran, yaşam kalitesini arttıran, Doğu ile Batı arasındaki altyapı farklılıklarını azaltan görevler üstlendiğini hatırlattı.
Meclis Başkanlığı gibi çok önemli bir görevi üstlendiğini hatırlatan Yıldırım, “Meclis Başkanlığı, Atatürk’ün koltuğu, Cumhurbaşkanlığından sonraki makam; orası da çok onurlu bir yer. Niye? Milli iradenin tecelli ettiği yer. Kurtuluş Savaşımızı, Gazi Mustafa Kemal oradan yönetti. Dolayısıyla o görevi de kısa süre de olsa yaptım. Onun hazzını da aldım diyebiliriz ama daha uzun süre yapılabilir miydi? Yapılabilirdi ama burada bir ihtiyaç hasıl oldu. Bu da benim hoşuma gitti doğrusu. Çünkü sevdiğim, alışık olduğum, sürekli üreten, proje yapan, mühendis olduğum için, bana daha uygun geldi. Semiha Hanım ve çocuklar, torunlar da çok sevindi. Onlarla daha fazla birlikte olma şansım olacak. O da ayrı işin tatlı tarafı. Hayırlısı olsun. Kader çizgimizde ne varsa onu yaşayacağız.” diye konuştu.
Protokol tartışmaları
Protokol tartışmalarının, kendisine özel düzenlemenin yapılacağı yönünde çıkan haberlerin hatırlatılması üzerine Yıldırım, şöyle konuştu:
“O haberleri ben de gördüm, gülümsedim geçtim. Benim dışımda yapılan tartışmalardı. Protokol dediğiniz şey; size verilir, bir yazıyla, bir zarfla geri alınır. Önemli olan insanların gönlündeki protokolünüz. İnsanların gönlünde makamınız varsa o makam en üstün makamdır. Gerisi gelip geçicidir. Bizim devlet geleneğimizde başka bir şey var; devlet umuru, devlet geleneği dikkate alınacaksa protokol büyükten başlar. O bakımdan ben bunları dert eden birisi değilim, orada olmuş, burada olmuş. Biz yaptığımız hizmetleri, insanlarımızın gönlüne dokunacak ne kadar çok iş yapmışsak bizim için en büyük makam odur. ‘Allah razı olsun, şu köprüyü yaptınız, şu yolu yaptınız, şu havaalanını yaptınız, hayatımız kolaylaştı, internet her yerde çekiyor, ADSL var, bunlar benim için çok daha anlamlı. Diğeri hiç önemli değil, bir anlık bir şeydir.”
“İstanbul’a yoğunlaşacağız”
Eyüpsultan’daki CHP seçim bürosunu ziyaretinin hatırlatılması üzerine Yıldırım, bugün Eyüpsultan’ı ziyaret ettiğini, ardından esnafla buluştuğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Vatandaşlarla çok coşkulu bir karşılama oldu. Onlarla görüştük. Yol üzerinde AK Parti seçim irtibat bürosuna uğradık. Yürürken baktım CHP irtibat bürosu var. Hadi şuraya da girelim, dedik. Planlı bir şey değildi. Girdik, öyle bir şaşkınlık oldu kısa süre. Selamlaştık, tebrik ettik, başarılar diledik. Bu gayet normal. Bu niye yadırganır, onu anlayabilmiş değilim. Savaşta değiliz, aramızda kan davası yok. İstanbul’un belediye başkanlığı için bir kampanya yürütüyoruz. Dolayısıyla ben bu kampanyanın olabildiğince sakin, herhangi bir gerginlik olmadan, İstanbul gündemine odaklı yapılmasını arzu ediyorum. Tabii ittifaklar var, Cumhur İttifakı var, Millet İttifakı var, bu ittifaklar arasında sert rüzgarlar esebiliyor. Bunlar, genel siyasetin konuları, Ankara’nın işi. Bizim işimiz, İstanbul. İstanbul’a yoğunlaşacağız, İstanbul’u anlatacağız, İstanbul projelerini konuşacağız, İstanbulluların geleceğe yönelik beklentileri nedir, bunlara nasıl karşılık vereceğiz… Ben kampanyanın genel siyasetin gergin havasına kurban gitmesini istemiyorum. Çünkü bu yerel bir seçim. Yerel yöneticiler seçilecek. İstanbul’u yönetecek, 39 ilçe başkanı ve Büyükşehir Belediye Başkanı seçilecek. Gündemin mümkün olduğunca İstanbul, İstanbul sorunlarıyla ilgili olmasını diliyorum.”
Beka konusu
Seçim döneminde beka konusunun gündeme gelmesinden rahatsızlık duyup duymadığı yönündeki soruya ise Yıldırım, şöyle dedi:
“Bekaya itirazı olan var mı? Türkiye’nin bayrağıyla, toprağıyla, bölünmez bütünlüğü, milleti, devleti, dört temel ilke. Üniter yapımız, Türkiye’nin 780 bin kilometrekare toprağı içinde tek devlet, tek millet, tek bayrak şeklinde bir yapı. Bu yapıya kim itiraz eder? CHP’nin de itiraz edeceğini zannetmiyorum. Burada sorun HDP olabilir ama HDP’yi de Kürt seçmenle ayırmak lazım. HDP’nin belirli bir şekilde terör örgütünün etki alanından çıkamadığını cümle alem, herkes biliyor ama bütün Kürt vatandaşlarımızı, İstanbul’da yaşayan milyonlarca Kürt kardeşimizi HDP’nin kalıbı içerisine getirip sıkıştırmak da onlara en büyük haksızlık olur. Biz nihayetinde İstanbul’un tamamını yönetmeye, bütün İstanbul’da 81 vilayetin her tarafından gelen, İstanbul’un zenginliğine zenginlik katan bütün hemşehrilerimize hizmet edeceğiz, onların da hayatını kolaylaştıracağız, yaşam kalitesini yükselteceğiz, gençlerimize, kadınlarımıza yerel inisiyatifte daha fazla fırsat tanıyacağız. Dolayısıyla bu açıdan baktığımız zaman herhangi beka sorunuyla ilgili ben bir endişe taşımıyorum.”
Kürt kökenli vatandaşların oylarını “herkesin kendi hanesine” yazdığını ancak bu tartışmayı etik bulmadığını aktaran Yıldırım, “Ben bütün İstanbullu kardeşlerime, İstanbullu hemşehrilerime şunu söylüyorum: Biz, bir genel seçim yapmıyoruz. Milletvekili, Cumhurbaşkanı seçmiyoruz. Onları yakın zamanda yaptık, bitti. İstanbul’u 5 yıllığına yönetecek, aradığınızda her an ulaşabileceğiniz, iç içe olacağınız yönetici seçeceksiniz. Dolayısıyla birtakım ideolojik kalıplarla, ön yargılarla hareket etmek, bu şehrin geleceğine bir katkı sağlamaz. O yüzden adaylara bakın, adayların kapasitelerine bakın, adayların tecrübelerine bakın, yapıp yapamayacaklarına bakın ona göre karar verin. Benim düşüncem budur.” ifadelerini kullandı.
“Yol, trafik sorunu, HDP’ye oy verenin de sorunu”
Hiç kimsenin oyunun, bir partinin cebinde olmadığını da ifade eden Yıldırım, şunları söyledi:
“Seçmen artık bilinçlendi. Bu bizim için de geçerli. AK Parti için de CHP için de HDP için de bütün siyasi partiler için de… İletişim kanalları çoğaldı. Özellikle gençler. Gençler şu anda bizim klasik siyasetle pek ilgilenmiyorlar. Onların ellerinde sosyal medya var, internet var, bu sosyal medya üzerinden sanal alemde her şeyi takip ediyorlar, ilgisiz filan da değiller. Kimin ne söylediğini kimin ne yapmaya kabiliyeti olduğunu da takip ediyorlar.”
“HDP seçmenine yönelik, onları ikna etme adına bir çalışmanız olacak mı?” şeklindeki soru üzerine Yıldırım, şu cevabı verdi:
“Özellikle HDP’ye yönelik bir çalışma yapmayı düşünmüyorum. Ben İstanbul’un bütününe hitap eden bir kampanya yürüteceğim. Yol, trafik sorunu, HDP’ye oy verenin de sorunu, CHP’ye oy verenin de sorunu, AK Parti’ye oy verenin de İYİ Parti’ye veya Saadet Parti’sine, Vatan Partisi, DSP herkesin sorunu. Dolayısıyla orada bir ayrım yapamazsınız ki. Hizmette siyaset olmaz. Benim bugüne kadar yaptığım işlerde bunu gördüm. Seçimde siyaset yaparsınız, kampanyanızda siyasetiniz neyse, partinizin ilkeleri neyse bunları savunursunuz ama seçim gününden sonra artık siyaset bitmiştir, hizmet başlamıştır, hizmette de siyaset olmaz. Herkesin ayağına hizmeti götüreceksiniz.”
Yıldırım, siyasette memnun olmayanların sayısını azaltmanın önemli olduğuna dikkati çekti.
“Şimdi bir dengeleme sürecindeyiz ekonomide”
Dünyada 2008 yılında ayarının bozulduğunu ifade eden Yıldırım, “Bir küresel kriz başladı. Amerika da başladı, bütün dünyaya yayıldı, hala devam ediyor. 10 yıldır dünyada ekonomi büyümüyor. Nüfus artmaya devam ediyor, ihtiyaçlar artmaya devam ediyor ama dünya ekonomisi 80 trilyon dolara çakıldı, kaldı. Yüzde 3’ün altında büyümeler gerçekleşiyor. Yüzde 3’ün altında büyümeler demek dünya küçülüyor… Enflasyonu, iş taleplerini dikkate aldığınızda büyük bir sorunla karşı karşıyayız. Tabii Türkiye bu sorundan bağımsız değil. Türkiye de dünyaya açık ekonomisiyle rahmetli (Turgut) Özal’dan beri her yönüyle şeffaf, ekonomisi dünyaya açık, ekonomik gelişmelerden etkilenen bir ülke. O bakımdan bizim mutlaka geleceğe yönelik daha toparlayacağı, daha olumlu mesajlar vermek mecburiyetimiz var.” diye konuştu.
İnsanları bir hayal dünyasına sürüklemek anlamında söylemediğini ifade eden Yıldırım, şöyle konuştu:
“Çünkü bu sıkıntıları biz yaşadık, geçmişte de yaşadık. Küresel krizde biz çok az etkilendik. Daha sonra 17-25 Aralık, Gezi olayları, 15 Temmuz’da düşünün, hemen sonra biz yüzde 4 küçüldük ama çok hızlı toparladık ve 2017’yi yüzde 7,4’le büyümeyle kapattık. 2018’de bir sıkıntı yaşadık, şimdi bir dengeleme sürecindeyiz ekonomide. Bunu da atlatacağız ve tekrar güzel günleri birlikte yaşayacağız.”
İstanbul’da yerel yönetimlerde 1994 yılından itibaren adı AK Parti değil ama AK Parti düşüncesinin iktidar olduğunu belirten Yıldırım, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanlığıyla iktidarın başladığını ve şu anda da devam ettiğini hatırlattı.
İstanbul’da yapılaşmayı, imarı dengeli yapamadıklarını ve şehrin dokusunun zaman zaman dikey yapılaşmayla bozulduğunu, bu konunun da gündem olduğunu anlatan Yıldırım, 1999 yılındaki depremden sonraki dönüşüm konusunda da geç kalındığını söyledi.
Dönüşümün hemen yapılması gerektiğini belirten Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Öncelikli işlerimizden bir tanesi bu. Yine depremle ilgili biliyor musunuz İstanbul’da büyük bir depremde insanları toplayacağımız emniyetli alan yok. Bazı ilçelerde hiç yok. Şu anda İstanbul’un içinde bulunan parkların tamamını kullansak, boş alanların tamamını kullansak yarısını ancak topluyoruz. Diğer yarısını toplayacağımız güvenli alan yok. Demek ki depremle ilgili iki tane önemli konu var. Birincisi; dönüşüm, ikincisi; tehlike anında insanları toplayacağımız alanlar.”
İstanbul’a belediye başkanı seçilmesi durumunda imar kirliliğiyle ilgili yapacağı çalışmalara değinen Yıldırım, belediye meclisinde plan, tadilat dosyalarının gündemin birinci maddesi olmayacağını, imar, revizyon dosyalarının meclis gündemlerinin ana konusu olmayacağını kaydetti.
Ismarlama, sipariş üzerine imar planı olmayacağını, şehirciliği esas alan, ada, mahalle, ilçe bazında dönüşümler olacağını anlatan Yıldırım, imar barışı konusuna değinerek, şunları anlattı:
“Türkiye’nin bir problemi var. İzmir’de binaların 62’si imar mevzuatına aykırı, ya imarı yok ya verilen imar hakkına aykırı yapılaşmalar var, eklentiler var, imar değişiklikleri var işlenmemiş veya çok sağlıksız dayanıksız yapılar var. Benzer İstanbul’da da var. Türkiye’nin her tarafında var. Mülkiyet problemleri var. Devletin arazisine, vakıf arazisine, üçüncü şahısların özel mülkiyetine yapılmış. Bunlar 40 senedir devam eden, hep ötelenmiş bir problem. Yani sorunları torunlara havale ederek bugünlere gelmiş.”
“Bu fiili durumu biz gördük, artık bunu kabul ediyoruz. Bundan sonra ne yapacaksınız. Sen bu fiili durumu eğer hukuki hale getirmek istiyorsan, bu binaları yenileyeceksen, kural neyse ona göre yenileyeceksin, kafana göre yenileyemezsin.” diyen Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:
“Teknik olarak burada yenileme ihtiyacı varsa buna da itiraz edemeyecek, getirdiğimiz budur. Yani bu bir imar hakkı falan vermiyor, sadece bu mülkiyetten, imar uygulaması olmamasından kaynaklanan ciddi sorun var. Doğal gaz, elektrik bağlayamıyor, malın tapusu yok, kendisini mal sahibi hissedemiyor. Bunları kaldırdık, rahatlattık. Bundan sonrası modern şehircilik anlayışına göre kademe kademe değişim yapılacak.”
Depremsel değişimin ve yerinde dönüşümün olacağını ifade eden Yıldırım, imar yetki alanlarının yeniden tanımlanması gerektiğini belirtti.