Korku, çoğu zaman kaçınılması gereken bir duygu gibi görülür. İnsanlar cesur olmayı över, korkusuzluğu idealize eder. Oysa gerçek cesaret, korkunun yokluğu değil, onunla birlikte hareket edebilmektir. Çünkü korku, insanın en ilkel ve en güçlü hayatta kalma mekanizmasıdır.
Bedenini dinle. Kalbin hızla atıyor, damarların adeta bir motor gibi çalışıyor. Avuçlarının terlemesi, kaslarının gerilmesi, beyninin oksijenle dolması… Tüm bunlar sana tek bir şey söylüyor: Hazırsın.
Bir tehlike hissettiğinde vücudun adeta bir savaş makinesine dönüşür. Daha hızlı koşabilir, daha güçlü yumruk atabilir, daha yükseğe sıçrayabilirsin. Çevreni daha keskin görür, en ufak sesi bile duyabilirsin. Korku seni köşeye sıkıştırmaz, aksine potansiyelini zirveye çıkarır.
Düşün: Tarihin en büyük savaşçıları, liderleri, kaşifleri, sanatçıları… Hepsi korkuyu hissetti. Ama onlar korkudan kaçmak yerine, onun gücünü kullandı. Korku, bir engel değil; bir motor gibidir. Seni harekete geçiren, sınırlarını zorlayan ve içindeki gücü açığa çıkaran bir itici güçtür.
Korkunun seni esir almasına izin verme. Onu dizginle, onu kontrol et, ondan beslen. Çünkü korkmak seni zayıf yapmaz. Asıl mesele, korkuya ne yapacağını öğretmektir. Ve unutma:
Korkmak senin süper gücün.