1. Haberler
  2. GÜNDEM
  3. Sevgi Yoksunluğu ve Yıkıcı Sonuçları

Sevgi Yoksunluğu ve Yıkıcı Sonuçları

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Daha Freud yokken bir Afrika kabilesi demiș ki: köyü tarafından sevilmeyen çocuk, sonunda o sevgi sıcaklığını hissetmek için köyü yakar.

İnsan, doğası gereği sosyal bir varlıktır. Varoluşunun ilk anlarından itibaren, ait olma ve kabul görme ihtiyacı taşır. Bu ihtiyacın karşılanmadığı durumlarda birey, kimlik krizine sürüklenebilir ve derin bir yabancılaşma hissi yaşayabilir. Afrika kökenli bu söz, sevgi ve kabul görmeyen bir çocuğun, zamanla topluma zarar verme potansiyeline işaret eder. Psikoloji tarihi boyunca birçok düşünür ve bilim insanı, erken dönem travmaların insan ruhunda nasıl izler bıraktığını araştırmıştır. Freud’un psikanalitik kuramı ve daha sonra gelişen bağlanma teorileri, bu derin sosyal gerçeği destekler niteliktedir.

Bir çocuk, sevgi ve güven ortamında büyümediğinde, dünyaya karşı temel bir güven eksikliği geliştirir. Bu güvensizlik, zamanla öfkeye ve saldırganlığa dönüşebilir. Sevilmediğini hisseden birey, aidiyet duygusunu başka yollarla kazanmaya çalışır. Eğer bir çocuk, toplum tarafından dışlanıyor ve yalnız bırakılıyorsa, zaman içinde o toplumun kendisini reddettiğine inanır ve bu reddedişi tersine çevirmek için farklı yollar arar. Kimileri içine kapanıp depresyon ve anksiyete gibi sorunlar geliştirirken, kimileri ise öfkesini dışa vurur ve yıkıcı davranışlar sergileyebilir.

Burada yıkıcılık kavramı, yalnızca fiziksel şiddetle sınırlı değildir. Bir insanın sevilmemiş ve değersiz hissetmiş olması, onun ilerleyen yaşlarında toplum düzenine zarar verecek davranışlar sergilemesine neden olabilir. Bazıları suça yönelebilir, bazıları manipülatif ilişkiler kurarak çevresini zehirleyebilir, bazıları ise kendi içine dönerek kendini tüketir. Tüm bu sonuçların temelinde, çocukluk döneminde yaşanan ihmal ve sevgisizlik yer alır. İnsan, içindeki boşluğu doldurmak için çeşitli yöntemlere başvurur. Ne yazık ki, bazıları bu boşluğu sevgiyle değil, öfke ve yıkımla doldurmaya çalışır.

Toplumsal boyutta ele alındığında, sevgisiz bırakılmış bireylerin oluşturduğu bir toplumun, kendi kendini tüketen bir yapı haline gelmesi kaçınılmazdır. Tarihte, bastırılmış ve ötekileştirilmiş grupların zamanla büyük toplumsal çatışmalara ve devrimlere yol açtığını görebiliriz. Yoksulluk, adaletsizlik ve dışlanmışlık, bireyleri radikal eylemlere sürükleyebilir. Eğer bir topluluk, kendi içindeki bireylere yeterince şefkat ve kabul sunmazsa, o bireyler bir gün bu eksikliği telafi etmek için sistemi sarsan eylemlere başvurabilir.

Bu nedenle, bireyleri erken yaşta sevgiyle kuşatmak, sağlıklı ve dengeli toplumlar inşa etmenin en temel yoludur. Bir çocuğun sevgisiz büyümesi, sadece onun değil, tüm toplumun kaderini etkileyen bir durumdur. Her insanın ihtiyacı olan şey, anlaşılmak, kabul edilmek ve değer görmektir. Eğer bir köy, çocuklarını sevgiyle büyütmezse, o çocuklar bir gün köyü yakabilir. Ancak sevgiyle yetiştirilen bireyler, topluma ışık olur ve aydınlık bir geleceğin temelini atar.

Son olarak;

“Seven herkes Tanrı’dan doğmuştur ve Tanrı’yı tanır. Sevmeyen kişi Tanrı’yı tanımaz. Çünkü Tanrı sevgidir.”

1
kat_l_yorum_1
Katılıyorum +1
0
hatal_d_n_yorsun
Hatalı Düşünüyorsun
0
bilgi_in_te_ekk_r
Bilgi İçin Teşekkür
0
_a_rd_m
Şaşırdım
0
kat_lm_yorum_-1
Katılmıyorum -1
Sevgi Yoksunluğu ve Yıkıcı Sonuçları
Yorum Yap

Türkiye Aktüel Haber Bültenine Ücretsiz Abone Olabilirsin

Yeni eklenen makalelerimizden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini şimdi başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!