Emine Kurt
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. ASIL KARAKTER BENİM

ASIL KARAKTER BENİM

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Her hikâyenin başlangıcı, gelişimi ve sonu vardır. Fakat sonlar başkaraktere aittir. Peki yan karakterler. Onlar için belirli bir son var mıdır? Başkarakteri olmadıkları hiçbir hikâyede yan karakterlere ait belirli bir son yoktur. Onlar sadece o hikâyelerde basit birirer oyuncu olurlar. Fakat şimdi kalem kendi ellerinde ve başkakteri oldukları o hikâyeyi yazmak için önlerinde tertemiz bir sayfa var. ister kimsenin gelip geçmediği bir sahafta kitaplarına gömülmüş bir yazar olsun ister de kalabalık bir şehirde kendi düzenini kurmuş bir memur. Aslında her şey çok basit görünüyor değil mi? Elinde bir kalem var ve sen kendi hikâyeni istediğin gibi şekillendirebilirsin. Değil. Bu kadar basit olsaydı kendi hikâyemizi bulmak için yıllarımızı verir miydik?

  Bu zamana kadar birçok hikâyede bulunduk. Kendimize ait olmayan öylesine geçip gittiğimiz hikâyeler. Hikâyeler değişti, sahip olduğumuz roller değişti ama biz hep sabit kaldık. Evlat, öğrenci ,arkadaş, kardeş ya da öylesine sıradan birisi. Bütün bu rollere sahip olduk hatta bazen aynı anda birden fazla role bile sahip olduk. Fakat kendi hikâyemizin başkarakteri olamadık. Sürekli bir arayıştaydık. Bulunduğumuz her hikâyede biraz da kendi hikâyemizi aradık. Oysa bir hikâyenin birden fazla başkarakteri olur muydu?

Gözlerimizi açtığımız ilk andan beri bir hikâye içerisinde olduk. Önce bir annenin ve babanın evladı olduk. Zaman geçtikten sonra ise birilerinin kardeşi olarak bu role yeni bir rol eklendi. Aslında birden fazla role sahip olmak güzeldi. Kendimizi güçlü hissettiriyordu. Zaten bu rollerden sonra gelen öğrenci,arkadaş ya da diğer bütün rolleri de bu yüzden sevmiştik. Ta ki bütün bu rollerin gelip geçici olduğunu anlayıncaya kadar.

Bize ait bir hikâye olmalıydı. Yazarının kendimiz olduğu bir hikâye. Düşündük ve sonra şunu dedik: ” Bir mesleğe sahip olursam o hikâyeyi yazabilirim.” Doğru ya. Artık isminin önüne bir ünvan eklenecekti. Sadece isminle değil mesleğinle de anılacaktın. Anıldın da ama yetmedi. Kendi hikâyeni yazmak için ünvan da yeterli olmadı. Peki, mesleğinde en iyisi olursan. Çalıştın hem de gece gündüz demeden. Başardın da. Artık mesleğinin en iyisi sendin.Herkes seni parmağıyla gösteriyordu. Fakat bu da yeterli olmadı. Çünkü mesele hiçbir zaman bunlar olmadı. Mesele sadece kalemi kimin tuttuğuydu. Sonuçta basit bir insan olarak da kendi hikâyeni yazabilirdin. Ya da zaten kendinin başkarakteri olduğun bir hikâyeye sahip miydin? Ve sen bunca yıldır başka hikâyerde kendi hikâyenden bir iz bulmaya çalışırken asıl hikâyenin içinde miydin?

 Başkalarının hikâyesinde birçok role sahip olabilirdik. Ama asıl önemli olan kendi hikâyemizde biz kimdik. Diğer insanların bize yüklediği bütün sıfatlardan arınınca geriye ne kalıyordu? Bilgili,disiplinli, anlayışlı birisi mi komik, duygusal, düşünce sahibi birisi mi? Ya da bunların hepsi. İşte geride kalan her ne ise o bizim hikâyemizi oluşturacaktı.Gerçek bizi bütün çıplaklığıyla gözler önüne serecekti. Burda önemli olan sıfatlardan kurtulduktan sonra geride kalan kişiydi. Zaten sahip olduğumuz bütün o sıfatlar bizi bir hikâyeye ait kılıyordu. Sıfatsız kalınca ise kendi hikâyemizin kapılar bize açılıyordu. Ve şimdi sen yani  sadece sen kendi hikâyeni yazabilirsin. Unutma burda asıl karakter sensin.

     Bütün sahip olduğun sıfatlardan kurtuluşun asıl hikâyenin kapılarını sana aralayacak. Tek yapman gereken sıfatsız kalmak.

ASIL KARAKTER BENİM
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.