Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi ile başlayan yakın çağ, 2019 yılında Covid-19 virüsünün neden olduğu pandemi ile sona ermiş ve yeni bir çağın başlangıcı olmuştur. Tarih boyunca çağ geçişlerinin genellikle yumuşak bir şekilde gerçekleştiği, değişimlerin kısa vadede değil, orta ve uzun vadede etkisini gösterdiği görülmektedir. Ancak, yeni çağın başlangıcı, önceki çağ geçişlerinden farklı olacaktır; bu dönemin etkileri hemen hissedilecektir.
Tarihteki eski çağ geçişlerinde oyunun kuralları değişirken, yeni çağda oyunun kendisi değişecektir. Bu durum, mevcut dünya düzeninin köklü bir şekilde değişeceği anlamına gelmektedir. Yeni dünya düzeninde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı kesindir. Yeni çağa geçiş, bir süreç olarak yaşanacak ve 2025 yılı itibarıyla tam anlamıyla tamamlanacaktır. 2019 ile 2025 yılları arasında bu geçiş süreci yaşanmıştır.
Yeni bir düzenin oluşabilmesi için mevcut düzenin yıkılması ve şartların yeni düzenin oluşumunu zorlaması gerekmektedir. Geçiş süreci, dünyayı yeni düzene hazırlayan bir dönem olmuştur; bu zorlama, dünyayı cezalandıran ya da karanlık bir dönem değil, yeni bir çağa hazırlık sürecidir. Elbette, yeni düzenin oluşumu sırasında dünyanın kaos içinde olması oldukça doğaldır. Kaosun ardından yeni dünya düzeni tam olarak şekillenecek ve yeni çağ başlayacaktır.
Yeni çağda hayatın her alanında değişimler yaşanacak ve insanlar için yeni alışkanlıklar ortaya çıkacaktır. Bu değişime ayak uyduranlar başarılı olurken, uyum sağlayamayanlar başarısız olacaktır. Devlet yönetimleri, yeni çağda en fazla değişim geçirecek alanlardan biri olacaktır. Devlet yönetimlerinin başarısı, dünyanın genel görünümünü belirleyecektir. Başarılı veya başarısız yönetimler, vizyonlu veya vizyonsuz stratejiler, barışçıl veya savaşçı yaklaşımlar gibi birçok faktör, dünya düzeninin şekillenmesinde etkili olacaktır. Geçiş döneminde her devlet, kendini dünya düzeninde yeniden konumlandırma çabası içine girmiştir. Bu çabalar, savaşlar, krizler ve diplomatik çatışmalar gibi sonuçlar doğurmuştur. Yeni düzen oluştuğunda, her devletin konumu yerli yerinde olacaktır.
Yeni çağda başarılı bir devlet yönetimi sergileyip süper güçlerden biri olabilmek için belirli yönetimsel altyapı gereksinimleri bulunmaktadır. Bu gereksinimleri karşılayan devletlerin süper güç olma potansiyeli yüksektir. Bu nedenle, yeni çağın süper gücü olabilmek için bazı şartların tanımlanması gerekmektedir:
1. Yeni çağda başarılı olmak isteyen devletlerin öncelikli yatırımları, yönetim sistemleri ve insan kaynaklarına yönelik beşeri yatırımlar olmalıdır.
2. Devlet yönetimleri, siyaset ve bürokrasi kurumlarının etkilerinden bağımsız olarak, bu iki alan üzerinde konumlandırılarak yürütülmelidir.
3. Devlet yönetimi yapısında, siyaset ve bürokrasi gruplarının yanı sıra teknokrasi ve devlet aklı grupları da yer almalıdır.
4. Yönetimsel denetim mekanizmaları kurulmalı; tarafsız, bağımsız ve toplum için hareket eden bir yapı oluşturulmalıdır.
5. Devlet, ne aşırı büyümeli ne de aşırı küçülmelidir; optimal büyüklük sağlanarak yönetimsel denge korunmalıdır.
6. Denetim, anayasal güvence altına alınarak Denetimli Kuvvetler Ayrılığı ilkesi benimsenmelidir.
7. Algıya dayalı devlet iletişiminden, gerçeklere dayalı ve gerçekçi iletişim stratejisine geçilmelidir.
8. Devlet yönetimine dair tüm tanım, ilke ve kurallar, yeni çağın akımı olan 5.0’a göre belirlenmelidir.
9. Devlet yöneticileri ve çalışanlarının liyakatleri, 5.0 ilkesine göre yaşam boyu takip edilmelidir.
10. Devlet yönetimlerinde, bu alanda uzmanlaşmış teknokratlar görev almalıdır.