Günümüz insanı tarihte hiç olmadığı kadar imkânlara sahip. Ama aynı zamanda tarihte hiç olmadığı kadar yorgun. Bilgiye saniyeler içinde ulaşıyoruz, işlerimizi telefonlarla hallediyoruz, hayatımızı kolaylaştıran yüzlerce uygulama kullanıyoruz. Peki o zaman neden daha huzurlu değiliz? Neden insanlar bu kadar tükenmiş hissediyor?
Çünkü modern dünyanın görünmeyen bir bedeli var: dijital yorgunluk, zihinsel kalabalık ve sürekli tetikte olma hali. Eskiden insan zihni tehlikeyi dış dünyada arardı. Şimdi ise tehlike gibi algıladığı şeyleri cebinde taşıyor. Gelen bildirim, okunmamış mesaj, yetişmeyen işler, sosyal medyada bitmeyen kıyas kültürü. Beyin bunların hepsini “acil” gibi işlemeye başladı. Sonuç? Hiç bitmeyen bir stres döngüsü.
Bugün insanlar fiziksel olarak değil, zihinsel olarak tükeniyor. Yorgunluk artık vücuttan değil, beynin sürekli aktif kalmasından doğuyor. En büyük sorun ise şu: Zihnimiz bu yoğunluğa evrimsel olarak hazırlıklı değil. İnsan beyni milyonlarca yıl boyunca yavaş, ritmik ve az uyaranlı bir hayata göre gelişti. Oysa modern yaşam bir günde bile binlerce uyaran gönderiyor.
Ama stresin bir başka görünmeyen kaynağı daha var , her şeyi aynı anda yapma kültürü !
Ne kadar çok şeye yetişirsek o kadar değerli olduğumuzu sanıyoruz. Halbuki insan beyni çoklu göreve uygun bir yapı değil. Her yeni görevde zihinsel bir enerji kaybı yaşanıyor ve bu fark edilmeden birikiyor.Şunu kabul etmemiz gerekiyor , modern dünya hızlandı, ama insan hala aynı insan.Belki de yorulmamak için hızlanmak değil, yavaşlamayı öğrenmek gerekiyor.Bugün birçoğumuz için huzur; bir ekranı kapatmak, bir bildirim sesini kısmak, 10 dakika sessiz kalmak veya sadece tek bir işe odaklanmak kadar basit aslında. Ama modern koşuşturmada en zor olan şey genellikle en basit olandır.
“Daha çok koş” diyen bir dünyada, bazen en büyük başarı durmayı bilmek oluyor.