DERLEYEN: BEYZA DEMİR
Gişe rekoru kıran ‘Titanik’in ABD’de gösterilmesinden birkaç hafta önce, 1997’de, yapım ve dağıtım şirketi 20. Century Fox tercih edilmeyen Asya marketinde güzel bir şey üretme umuduyla Tokyo Film Festivali’ni düzenledi. O dönem ‘Romeo ve Juliet’ filmiyle popüler olan Leonardo DiCaprio, bu festivalin yıldızıydı. Paramount Pictures’ın İcra Kurulu Başkanı Jim Gianopulos o anları şöyle anlatmıştı: “Mahşer yeri gibiydi. Leo’yu görmek için gelen hayranlardan dolayı Tokyo’da her yer tıkandı. Leo, ‘Romeo ve Juliet’te genç kızların kalbini attırmayı başardı ama ‘Titanik’ ile bu delilik boyutuna geldi. Tarihte ilk kez bir film dünyadaki her ülkede birinci sıraya oturdu.”
Aradan 22 yıl geçti, DiCaprio evrensel bir dünya yıldızı olmaya devam ediyor, tutarlı bir güvenirliliği var ve bu onu rakiplerinden ayırıyor. Will Smith, Jennifer Lawrence and Robert Downey Jr. gibi isimlerin aksine DiCaprio, çizgi roman, aile ya da önceden imtiyazlı hakları bazı stüdyolarca alınmış filmlerde oynamadan Hollywood’da hala bir tahtta oturuyor.
En iyi erkek oyuncu Oscar’ını kazandığı ‘The Revenant’ filminden sonra, bu kez ‘Bir Zamanlar Hollywood’da’ile dönüş yapıyor. Merakla beklenen filmin yönetmeni Quentin Tarantino, şimdiye kadar iki kez çalıştığı oyuncu hakkında “Sevdiğim yönlerinden biri, bir yıl içinde iki ayrı filmde rol almaması. Leo, tek başına bir büst gibi duruyor; tıpkı 70’lerdeki Al Pacino ve Robert De Niro gibi. Onlar da yılda iki film yapmayı denemediler bile” diyor.
Tarantino, DiCaprio ile ilk kez 1993 yılında, senaryosunu yazdığı ‘True Romance’ın galasında tanışmış. İkili aslında 2009’da ‘Soysuzlar Çetesi’nde birlikte çalışmaktan bahsetmişlerdi ama bu olmadı ta ki ‘Zincirsiz’ filmine kadar. DiCaprio, o filmde acımasız köle sahibi Calvin Candie idi. Tarantino, bu karakteri yazarken Leo’yu aslında aklına bile getirmediğini söylüyor: “Calvin karakterini yazarken 60’lı yaşlarda olacak diye düşünmüştüm. Daha sonra Leo’nun benimle buluşmak istediğini duydum. Böylece bir araya geldik ve konuştuk. Leo kesinlikle aklımdaydı ama onu elde edip edemeyeceğimi bilmiyordum. Dünyadaki herkes onu istiyor.”
DiCaprio’nun oyunculukta zirveye yükselmesi ‘Romeo ve Juliet’ten aslında çok daha önce başladı. ‘Romper Room’da bir bebek olarak görüldükten 10 sene sonra ‘bebek yüzlü’ genç, televizyon dünyasına girdi, ‘Growing Pains’te sadece bir bölüm oynadı ama bu ona iki ayrı kapı açtı: İlki kariyerine 27 yıl rehberlik eden menajeri Rick Yorn ile çalışmaya başlaması, ikincisi ise ilk ve önemli filmi olan 1993 yılı ‘The Boy’s Life’ta rol almasıydı. 1994’te 19 yaşındayken ‘Gilbert’in Hayalleri’nde oynayarak en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında Oscar’a aday oldu.
DiCaprio, ‘Titanik’in benzeri görülmemiş başarısından sonra, önündeki 20 yılı etkileyecek bir karar verdi: Gişe rekoru kıran, yüksek teknoloji gerilimine sahip, denenmiş, tutan bir formül yerine Hollywood’un en iyi yönetmenleriyle çalışmak. Martin Scorsese ile beş film yaptı (Gangs of New York, The Aviator, The Departed, Shutter Island and The Wolf of Wall Street) ve birçok filmde de Baz Luhrmann ile çalıştı (Romeo ve Juliet, The Great Gatsby). Bir kerelik işbirlikleri arasında ise Cameron, Alejandro G. Iñárritu, Clint Eastwood, Christopher Nolan, Sam Mendes, Ridley Scott, Steven Spielberg ve Danny Boyle isimli yönetmenler var.
Her yönetmen ve yapımcı onun hakkında başka bir şey söylüyor. Örneğin ‘Zincirsiz’in yapımcısı Stacey Sher, oyuncunun çarpıcı performansının tesadüf olmadığını anlatıyor: “Rolünün zahmetsiz görünmesini sağlıyor ama o binlerce saat çalışıp, çabalıyor.” DiCaprio’ya Oscar kazandıran ‘The Revenant’ın Meksikalı yönetmeni Alejandro González Iñárritu, onun için “Mükemmeliyetçi bir oyuncu. Filmde nehirde yüzmek zorunda olduğu bir sahne vardı ve nehirde de büyük buz parçacıkları bulunuyordu. Asla tereddüt etmedi ve sahneyi bir kere daha çektik” diyor.
Sony’nin film şefi Tom Rothman ise ‘Romeo ve Juliet’ filminde Di Caprio ile ilk defa birlikte çalıştığını belirterek, oyuncunun iş disiplinini şöyle anlatıyor: “Leo’da olağanüstü olan şey onun tutarlılığı. Eğer o bir filmin içindeyse izleyici biliyor ki o film iyi. Aksini gördük mü? Ama bu tesadüf değil. O çalışırken varını yoğunu ortaya koyuyor.”
Jim Gianopulos, son olarak ünlü oyuncu için “Tüm bu şöhret ve başarılarına karşın arkadaşlıklarını, ilişkilerini ve ailesiyle olan yakınlığını bozmaması hayranlık verici. Hollywood insanı değiştirebilir ama Leo’yu gerçekten değiştirmedi” yorumunu yapıyor.
ÇEVREYLE İLGİLİ ÇALIŞMA YAPIYOR
Günümüzdeki yıldızlar, sosyal medyayı popülerliklerini korumak ve sürdürmek için kullanırken Leonardo DiCaprio, bunu yapmıyor. Oyuncu Twitter’da kendisiyle ilgili bilgi vermek yerine bir vegan burgerinin tanıtımını yapıyor ya da Amazon’daki petrol çalışmaları dolayısıyla milyonlarca alanı kazı alanına dönüştürmek istemeyen Waroni Kabilesini tweetliyor. DiCaprio, çevre konusunda elini taşın altına koyan yıldızlardan. uzun zamandır arkadaşı olan Fisher Stevens ile birlikte, çevreci bir otomobil yarışı fikrinin nasıl geliştiğini, büyüdüğünü ve gelecek yatırımlarını bu alana yapan şirketlerin organizasyonu nasıl sahiplendiğini konu eden ‘And We Go Green’in yapımcılığını üstlendi. Stevens, halkın DiCaprio’nun çevre sorunları, özellikle iklim değişikliği konusundaki hassasiyetinin derinliğine şaşıracağını belirterek “Leo bu sorunu çözmek için konu ile alakalı insanlarla tanışmak istiyor. Bu onun tutkusu” diye konuşuyor. John Kerry ile ise okyanustaki tehditlerle ilgili bir mini dizi çekmeyi planladıklarını da belirtildi.
