97 yaşında ölen Monir Shahroudy Farmanfarmaian için galerisi Third Line, “Ebediyen genç ve meraklı ruhu, birçok hayata dokunan dostluğu ve çalışmalarıyla hatırlanacak” dedi. Doğrudur; 100 yaşında da ölse, yaşamının son anına kadar araştıran, üreten, merak eden bir sanatçı, sonsuza kadar “genç” kalacaktır. Tıpkı bizim Semiha Berksoy’umuz, Gülriz Sururi’miz gibi…
DÖNEMIN ÜNLÜ SANATÇILARIYLA ÇALIŞTI
Farmanfarmaian, 1922’de İran’da doğdu, Tahran Üniversitesi’nde okudu ve 1944’te New York’a taşındı, eğitimine Cornell Üniversitesi, Sanat Öğrencileri Birliği ve Parsons Tasarım Okulu’nda devam etti. Sanat eğitiminin gereği olan çıplak modellerle de ilk kez burada karşılaştı. Andy Warhol, Joan Mitchell, Jackson Pollock ve Willem de Kooning gibi dönemin ünlü sanatçılarıyla beraber çalıştı.
AYNAKARİ İLHAM OLDU
Çağdaş dünya sanatında iz bırakmasını sağlayan ve İranlı kimliğini vurgulayan özgün çalışmalarını ise 1957’de Tahran’a döndükten sonra üretmeye başladı. Geleneksel İran resminin anlatım dili ve tekniklerini modernist biçimlere dönüştürdü. Geometrik formları soyutlayarak üç boyutlu heykeller yarattı. 1958 Venedik Bienali’ndeki İran Pavyonu’ndaki sunumu için altın madalya kazandı. 16. yüzyılda Avrupa’dan ithal edilen ve nakliye sırasında kırılan camları kullanarak geliştirilen aynakârî (ayna işi) tekniği Farmanfamaian için de ilham kaynağı oldu. Şiraz’daki Şah Cheragh camisini ziyaret ettikten sonra ayna mozaik tekniğiyle ürettiği yapıtlar ortaya çıktı.
1979 devrimi sonrasında sürgüne zorlanan sanatçının yapıtlarının çoğu tahrip edildi. Farmanfarmaian, 2004 yılında geri döneceği ülkesinden ayrılarak New York’a gitti. Uzun kariyere rağmen, ABD’deki ilk kişisel sergisini 2015 yılında Solomon R. Guggenheim Müzesi’nde “Sonsuz Olasılık” başlığıyla açtı. Peki o zamana kadar sanat dünyası kapılarını sanatçıya neden açmamıştı? Yanıtı 2011’de Guardian’a verdiği röportajda: “Amerika’da, devrimden ve Körfez savaşından sonra kimse İran’la bir şey yapmak istemiyordu. Galerilerin hiçbiri benimle konuşmak istemedi. Hele de 11 Eylül’den sonra… İranlı olmak, kadın olmaktan zordu. “
KADIN SANATÇIYA ADANMIŞ İLK MÜZE
Farmanfarmaian 2004’te Tahran’a döndü ve ölene kadar çalışmalarını ülkesinde sürdürdü. 2017 yılında, Tahran Üniversitesi Negarestan Müzesi Park Bahçeleri’ndeki Monir Müzesi, ülkenin bir kadın sanatçıya adanmış ilk müzesi oldu. Sanatçının çalışmaları ayrıca Şikago Çağdaş Sanat Müzesi, Metropolitan Sanat Müzesi, Victoria ve Albert Müzesi, Queensland (Avustralya) Sanat Galerisi ve Tahran Çağdaş Sanat Müzesi’nde sergileniyor. En son kişisel sergisi “Günbatımı, Gündoğumu” ise 2018’de Dublin’deki İrlanda Modern Sanat Müzesi’nde açıldı ve önümüzdeki günlerde Birleşik Arap Emirlikleri’nde Sharjah Sanat Vakfı’nda sergilenecek.